Brad Pitt ve Yardımcı Rolleri

Brad Pitt, genelde filmlerde başrollerde gördüğümüz, özel yaşamında da daima spot ışıklarının altında ve gözler önünde olan bir oyuncu. Fiziki görünümünün ve sinema dışındaki yaşamının zaman zaman beyazperdedeki performanslarının önüne geçtiğini görebiliyoruz. Ancak hem canlandırdığı rollerle, hem de yapımcılığını yaptığı filmlerle kenara atılabilecek bir isim olmadığını defalarca kanıtladı.

Başrolünü oynadığı birçok filmin yanısıra, Brad Pitt’i sinemanın usta aktörleri arasına sokan performanslarının arasında birçok yan rolün olduğunu görebiliyoruz. Hatta bir liste çıkardığımızda yardımcı rolleriyle çok daha fazla konuşulduğunu söyleyebiliriz. Pitt’in kamera ve ışıklar kendisine odaklanmadığında çok daha rahat hissettiğini ve ortaya en iyi performanslarını çıkardığını söylememiz mümkün…

Bugünlerde daha olgun bir oyunculuk dönemine girdiğini gözlemlediğimiz Pitt’in sinema tarihine yardımcı rollerden attığı imzaları bir derlemek istedik.

Thelma & Louise

Ridley Scott’ın önemli özelliklerinden biri çok önemli oyuncuları filmlerinde küçük rollerde yer almaya ikna edebilmesidir. Susan Sarandon ve Geena Davis’e başrolleri verdiği ve bir kadın öyküsünün anlatıldığı filmde Harvey Keitel ve Michael Madsen gibi güçlü yan rollerin arasına henüz kariyerinin başındaki Brad Pitt’i de koydu. Film Pitt’in bağımsız filmler ve TV dizileri haricindeki ilk ciddi rolüydü.
Pitt, Scott’ın güvenini boşa çıkarmadı, karakterinin altından başarıyla kalktı ve bir anda önüne teklifler yağmaya başladı.

Snatch

Guy Ritchie’nin nereden ne çıkacağı, olayların nereden patlayacağı, kimin kimi vurduğu, kimin kimin adamı olduğu belli olmayan filmlerinden Snatch’in, yarattığı heyecan kasırgası içinde bir de çingeneler vardı.
Mickey O’Neil, ya da takma ismiyle “Pikey”i oynayan Pitt, filmde çok kısa süre görünmesine rağmen filmin esas sert adamı olup çıkıverdi. Pikey, filmin sonunda kendisini akıllı sanan onlarca karakteri oyuna getirmeyi başarıyordu. Karakterin başarısında Pitt’in gerçekçi oyununun da payı büyük.

Burn After Reading

Coen filmlerinin bazılarında başrol yoktur. Kalabalık ve iyi bir oyuncu kadrosu eşit rol paylaşır ve ortaya çıkan hikayeyi oluştururlar. Burn After Reading de böyle bir filmdi. George Clooney, John Malkovich, Frances McDormand ve Tilda Swinton’a eşlik eden Brad Pitt yine komik ve unutulmaz bir performans ortaya koydu.
Spor salonunda bulduğu CD ile ortalığı karıştıran, olaylar arasında hep yanlış neden-sonuç ilişkilerini kuran Chad Feldheimer’ı oynayan Pitt, iyi bir komedi oyuncusu da olduğunu bu filmde bir daha kanıtladı.

12 Years A Slave

1853 tarihli Solomon Northrup uyarlaması 12 Years a Slave, özgür doğan bir insanın kaçırılıp ve köle olarak satıldıktan sonra yaşadıklarını anlatıyordu. Her filmiyle dikkatleri üzerine çeken Steve McQueen, Chiwetel Ejiofor’a başrolü verip Michael Fassbender, Benedict Cumberbatch, Paul Dano, Paul Giamatti, Lupita Nyong’o ve Sarah Paulson’lı güçlü bir oyuncu kadrosu kurduğunda son dokunuşu Brad Pitt’le yaptı.
Pitt’in karakteri Bass, filmin en sıkıntılı yerinde devreye girerek olayları tersine çevirmeyi başarıyordu. Usta aktör bu kısa ama etkili rolün altından da çok zorlanmadan kalktı.

Ocean’s Eleven

Yine bir yıldızlar kadrosu bir araya gelse ve filmin baş karakteri Ocean’ı George Clooney oynasa da Steven Soderbergh Pitt’e de gereken değeri verdi. Seri 3 film devam ederken Bernie Mac’in ölümüyle sona erdirildi. Pitt, kendisine yazılan yan hikayelerle kendisini gösterdi. Andy Garcia, Matt Damon, Julia Roberts gibi oyuncularla sinema tarihinin en iyi heist filmlerinden birinin yeniden çevriminden başarıyla çıktılar.

Twelve Monkeys

Brad Pitt’in yardımcı rolleri arasında en başarılılarından biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Chris Marker’ın La Jetée’sinden esinlenen Terry Gilliam başyapıtında Bruce Willis, Madeleine Stowe ve Brad Pitt tarihin en iyi distopik bilimkurgularından birine imza attılar. Çevreci deli anarşist Jeffrey Goines’ı beyaz perdeden çıkarıp gerçek bir karaktere dönüştürdü. Bu rolüyle akademi ödüllerinde adaylıkla yetinirken, altın küreyi evine götürdü.

Inglourious Basterds

Quentin Tarantino’nun başrolü tek bir isme vermeden 2-3 hikayeyi anlattığı ve sonunu aynı yere bağladığı filmlerinden biri… Bu yüzden Brad Pitt’in bu filmde de yardımcı rolde yer aldığını söylememiz mümkün. Christopher Waltz, Mélanie Laurent, Michael Fassbender, Eli Roth ve Diane Kruger gibi önemli oyuncularla Tarantino’nun İkinci Dünya Savaşı’na alternatif bir son getirmesini sağladı. Aldo “The Apache” Raine, gelecek dönem savaş filmlerinde de sıkça taklit edilecek bir karakter.

True Romance

Tarantino’nun senaryosunu yazdığı, Tony Scott’ın yönettiği, Christian Slater ve Patricia Arquette’in başrollerini oynadığı filmin yardımcı oyuncu kadrosu olağanüstüydü… Gary Oldman, Chistopher Walken, Dennis Hopper, Samuel L. Jackson, Val Kilmer, James Gandolfini, Michael Rapaport gibi önemli oyuncuların arasında cameo sayılabilecek bir junkie rolüyle öne çıkmayı başardı. Hem de koltuktan hiç kalkmayan karakteri Floyd’la…

Sleepers

Barry Levinson’ın çok iyi bir senaryo ve önemli yıldızları bir araya getirdiği filmi Sleepers’ın en zor rollerinden biri Brad Pitt’indi. Bir ıslahevinde yaşadıkları kötü muamelenin intikamını almak için 10 yıl sonra bir araya gelen ve karmaşık bir planı uygulamaya koyan 4 gencin hikayesini anlatan film, Brad Pitt’in dramalardaki gücünü de bir kez daha göstermiş oldu.

 
Tüm bu filmlerin yanı sıra, yine yan rollerde gördüğümüz ama ne kendi sinema yaşamına, ne de filme birşeyler katmakta zorlandığı filmler de var. Ridley Scott’ın tüm yönleriyle zorlama bulunan filmi The Counsellor, oynayan herkesin unutmak istediği kötü komedi Full Frontal, başrolünü bir çizgi film karakteriyle paylaştığı için çok zorlandığı Cool World, tüm oyuncuların Steve Carrell’ın gölgesinde kaldığı Big Short’u değerlendirme dışı tuttuk.

Yan rol diye başlayıp aslında başrolü aldığı Kalifornia, Alejandro González Iñárritu’nun Babel’i ve aslında yan rol olduğunu filmin sonuna kadar bilmediğimiz Fight Club da bu listenin dışında bırakıldı. Troy ve Se7en’da da başrolü paylaşsa da Pitt’in canlandırdığı karakterleri “yan rol” olarak nitelemek, haksızlık olur.

Yorum Gönderin