Çeko: Türk Sinemasının Western ile İmtihanı


Western sineması bir dönemi kasıp kavurdu.

Hollywood’un westernlerinden sonra ortaya çıkan Spagetti Western’ler ise adeta Türk Western’leri için ilham kaynağı hâline geldi. Türk Western’i deyince akla Yılmaz Köksal, deri bileklik ve sağ tarafı açık panço gelir… Ve tabii ki Çeko…

1942 yılında İtalyan yapımı ilk westernler “Una Signora Dell’ovest” ve “Ill Fanciullo del West” çekildiğinde gelen tepki o kadar kötüydü ki İtalyanların bir sonraki denemesi ancak 1951 yılında olacaktı. 1950’ler boyunca ve 1960’ların ilk yarısında sık aralıklarla yapılan filmler ilgiyi üzerlerine çekmeye başlamışlardı. Bu filmler iyi de olsa, kötü de olsa sınırlı izleyici kitlesine ulaşıyor ve süslü John Wayne kıyafetlerinin karşısında duramıyordu.

Ta ki…

1964 yılında Clint Eastwood, Sergio Leone’nin kurduğu ekipte yer alan, tv dizilerinde kovboy rollerini oynayan bir adamdı. İtalyan sinemasının en önemli kötü adamlarından birisi haline gelecek olan Gian Maria Volente ve kendini çoktan kanıtlamış kompozitör Ennio Morricone ekipteki diğer iki aktördü. Kendi alanında o güne kadar yapılmış -her anlamda- en iyi film olmasına rağmen ismini tüm dünyaya duyurması iki yıl sonra gerçekleşecek bu filmin adı “Per un Pigno di Dollari” ya da dünyada bilinen ismiyle “Fistful of Dollars”tı.

Döneminin western filmlere merak sarmış diğer İtalyan yönetmenlerinin aksine Leone; Amerikan filmlerinin kötü bir kopyasını yapmaktansa Uzakdoğu’ya yönelmiş ve büyük Akira Kurosawa’nın “Yojimbo” (1961) filmini senaryosuna neredeyse hiç dokunmadan Western’e uyarlamıştır. Filmin çıkışından iki yıl sonra Kurosawa; kendi izni dışında ve telif hakkı ödenmeden yapılan uyarlamadan dolayı yaygarayı kopararak dikkatleri bu film üzerine çekmiş ve sinema tarihinin en özgün türlerinden birinin gerçek anlamda doğmasına sebep olmuştur. Mahkeme sonucu film gelirlerinin % 15’i Kurosawa ve diğer yazar Ryuzo Kikushima’ya bağlanır. Birkaç yıl sonra yapılan bir röportajında da Kurosawa bu filmden “Yojimbo”dan kazandığından çok daha fazlasını kazandığını itiraf eder.

“Fistful of Dollars”tan sonra 1966 ve 1975 yılları arasında İtalyan yönetmen ve oyuncuları o kadar çok film çeker ki türün adı artık Italo-Western veya Spaghetti-Western olarak anılmaya başlar. Büyük çoğunluğu İspanya’nın Almeria kentinde çekilen filmlerde göze çarpan ilk özellik esas adamların anti-kahraman halleridir. Amerikan filmlerinin aksine bu adamlar dayak yer, yerlerde sürüklenir, dışlanır, hapis yatar, aç – susuz bırakılır, idamın eşiğinden döner (ama mutlaka döner) ve gerektiği anlarda, bazen de yanlışlıkla kadın dövmekten çekinmez. Bunun dışında türün diğer temel taşları ise intikam ve takip’tir.

Spaghetti-Western’ler ülkemizde de büyük hayranlık ve sadakatle takip edilmeye başladığında sinemacılarımız duruma kayıtsız kalamamış ve kendi western’lerini yapmaya başlamışlar. Bu Türko-Western’ler (yeni yayımlanmaya başlayan bir DVD serisinde Kebab-Western ismi kullanılmıştır) gerek Amerikan gerekse İtalyan filmlerinden oldukça beslenmiş, bazı filmleri yeniden çekmiş (Cango (1967) – Django (1966), Yedi Belalılar (1970) – Magnificent Seven (1960), Atını Seven Kovboy Ret Kit (1974)) bazen de kendi karakterlerimizi Western hikayenin içine oturtmaya çalışmışlar (Kovboy Ali (1966), Kurşun Memed (1971), Cilalı İbo Teksas Fatihi (1971)). Ayhan Işık, Sadri Alışık, Yılmaz Güney, Öztürk Serengil, Münir Özkul, Cüneyt Arkın, İrfan Atasoy, Tamer Yiğit gibi isimlerin yer aldığı filmler pek beğeni kazanmasa da fantastik Türk sinemasında önemli yer tutmuşlardır.

Tüm bu oyuncuların yanında bu türle en çok haşır neşir olmuş sanatçımız Yılmaz Köksal’dır. Köksal filmlerde üç günlük sakalı, kılık kıyafeti ve silah kullanımındaki estetiğiyle bir Spaghetti-Western’den beklediğimiz her şeyi bize vermeye hazırdır. Avantür filmlerden alışık olduğumuz; duvarın üzerinden atlamalar, tek başına beş kişiyle kavgalar ve çapkın tavırları da bunun üzerine eklediğinde ise ortaya çıkan sonuç oldukça enteresandır.

Yılmaz Köksal çeşitli yönetmenlerle çektiği filmlerle Türko-Western patlamasının yapı taşlarından biri haline gelir. İtalya’daki örneklerinden bolca etkilenmiş dahi olsa “Kan ve Kin” (1972), “Vahşetin Esirleri” (1971), “Delioğlan” (1972) gibi filmler türün önde gelenlerinden sayılabilir. Tüm bu filmlerden önce çekilmiş ve gerçek anlamda patlamayı yapmış film ise 1970 yılında gösterime giren ve büyük ihtimalle en çok bilinen Türko-Western olan “Çeko”dur.

Çetin İnanç’ın yönetmenliğinde çekilen film çok net söyleyemesek bile “Fistful of Dollars” (1964) ve “Adios Texas” (1967) filmlerinin karışımı halindedir. Ferdinando Baldi’nin yazıp yönettiği yaklaşık 10 western filmden biri olan “Adios Texas” başrol oyuncusu Franco Nero’nun da onayladığı gibi Amerikan filmlerine daha yakındır. Spaghetti-Western’in tipik klişelerini film içerisinde görsek bile esas adamın durumu, konuya hakimiyeti ve net tavırları filmi Yeni Kıta’ya yakın hale getirir. Bu iki filmden esinlenilerek oluşturulmuş hikayede aralara diğer filmlerden de ufak tefek sahneler eklemekte de cömert davranılmıştır.

Çeşitli Spaghetti-Western’lerde gördüğümüz aynadaki aksi ile düşmanlarını yanıltmaktan tutun, küvetteyken baskın yiyip bundan kurtulmaya, idam ipinin keskin nişancılıkla kesilmesine kadar her klişe bu filmde de kullanılmış. Başrol oyuncumuz Yılmaz Köksal’ın kostümü de birebir Clint Eastwood denince aklımıza gelen görüntüden alınmış. Ağzında cigarillosu ve üzerindeki pançonun yanı sıra sağ kolundaki deri bileklik dahi es geçilmemiş.

Filmin başında yine pek çok western’de alışık olduğumuz üzere kahramanımızı kasabaya girerken görürüz. Hancı Fernando’yu oynayan Danyal Topatan onu karşılar ve kendi hanında yemek yiyip konaklaması için yapmadığı numara kalmaz. Hatta peşindeki adamlardan kurtulması için Köksal’a yardım eder. Bu noktada esas adamımızın isminin de Çeko olduğunu öğrenmiş oluruz.

Hikayede kötü adam olarak Erol Taş’ı izliyoruz. Zalim Ramon rolünde halka zulmeder, onların yiyeceklerini ve paralarını elinden alır. Taş, tip olarak Gian Maria Volente ve Eli Wallach arasında bir yerde dursa da, kostümü “Adios Texas”ta gördüğümüz Livio Lorenzo ile neredeyse aynıdır. Lorenzo’nun da filmdeki isminin Ramon olması ise rastlantının ötesinde bir durum olduğunu bize gösterir. Aynı şekilde “Adios Texas”ta Baron’un konağı ile “Çeko”da iyi kalpli Don Alvares’in (Feridun Çölgeçen) konağı neredeyse aynıdır.

Don Alvares; Ramon yüzünden aç kalan halka yardımcı olurken genç ve hırslı eşi Dolores (Semra Yıldız) bundan haz etmemekte ve arkasından işler çevirmektedir. Bir tartışma anında Don Alvares manevi oğlu Çeko’yu Ramon’u alt etmek üzere çağırdığını söyledikten sonra, Dolores aşıklarından birine kocasını öldürtür. Türko-Western’leri orijinallerinden ayıran en önemli noktaya da bu şekilde şahit oluruz. Spaghetti-Western’lerde mermi yarası bir yana neredeyse kan göremediğimiz halde Don Alvares vurulduğunda hem yara hem de akan kanlar neredeyse gözümüze sokulur.

Dolores’in oyunlarının ardı arkası kesilmezken Çeko’yu öldürmesi için tuttuğu Jesse (Ahmet Mekin) çıkagelir. Jilet gibi kıyafetleri ve karizması ile biz Lee Van Cleef’i hatırladığımız esnada Çeko ile kurduğu dostluk – düşmanlık karışımı ilişkisi “For a Few Dollars More”da izlediğimiz Lee Van Cleef – Clint Eastwood ilişkisine benzer bir hal alır.

Filmimizi Amerikan filmlerine yaklaştıran nokta ise Çeko’nun hal ve hareketleridir. Ramon tarafından yakalanıp atın arkasında yerde sürüklendiği sahne dışında tamamen Amerikanvari kahramanlıklar sergiler. Hatta muhtaç köylü kızı Rozita’yı haydutların elinden kurtarıp elini sürmeye bile yeltenmemesi, aşık olma noktasına gelmesi ve aşırı dürüstlüğü bir nevi anti anti-kahramanlık gösterisidir. Bu filmin en enteresan, daha önce herhangi bir filmde görmediğimiz yanı ise; içten pazarlıklı hancı Fernando’nun Çeko’ya sinirlenip Ramon ile ortak olmasıdır ki, bu noktadan sonra tam bir canavar kesilir.

Son olarak; “Çeko”da kostümler ne şekilde ve kim tarafından belirlenmiş bilemiyoruz ama iki istisna dışında etkilendiği filmlere çok yaklaşır. Bunlardan ilki Jesse’nin abartılı görüntüsü diğeri de Rosita’nın hasta annesidir. Anne hem kostümü hem de konuşması ile Orta Anadolu’dan fırlamış bir köylü kadınıdır.

Özetlemek gerekirse; yönetmen Çetin İnanç’ın dönem itibariyle çok revaçta olan John Wayne tarzı zeki, çevik ve ahlaklı kovboy ile Spaghetti-Western filmlerinin Latin maçoluğunu yansıtan “cool” anti-kahraman tiplemelerden etkilendiğini görüyoruz. Büyük ihtimalle İnanç bu filmleri defalarca izledikten sonra kafasında bu karakterleri yaratıp Burhan Bolan ile beraber bu filmi yazdı, orası meçhul ama bir şekilde İspanya’dan Türkiye’nin kırsal yörelerine doğru bir benzerlik doğmuştu.

Kimbilir, Sergio Leone o yıllarda Türkiye’ye gelmiş olsaydı belki de “A Fistful of Dollars” filminde Clint Eastwood’un yanında Gian Maria Volente yerine Erol Taş’ı oynatırdı. Ortaya çıkan şey de çok enteresan olurdu muhtemelen.

Yorum Gönderin