Gregory House vs. Dr. Cal Lightman

house-md-lie-to-me.jpg

  • İşinde en tepede sıra dışı dahi adam
  • Adamın kişisel sorunları ve geçmişi ile ilgili gizemleri had safhada
  • Her biri farklı yetenek ve karakter özellikleri ile bütünleşmiş bir takıma sahip
  • Mottosu “Everbody Lies”House Md ve Lie To Me’de mesele tanrıyı oynamak. Başka bir açıdan bakmak gerekirse, tanrının insanı oynaması.

Dizi izlemek her zaman sevildi, sevilecek. Günümüzde dizilerin önemi ile beraber, reklam ve pazarlama gücü de aynı oranda arttığından özellikle Amerika’da kaliteli senaryoya sahip diziler ortaya çıkar oldu. Lost fenomenini bir kenara koyarsak bu yeni akımda “dahi adam” modülü sıklıkla kullanılıyor. İzleyici arıza karakterleri sevdi. Bu karakterlerin en dominantı ise bana göre kuşkusuz Gregory House oldu. Uzun süre yalnız başına bu alanda at oynatan House, geçtiğimiz sezon bir kardeş edindi kendisine: Dr. Cal Lightman.

Aslında uzun süredir Gregory House metaforu ve yarattığı ambiyans üzerine yazmayı istiyordum. Sherlock Holmes bağlantısı, tarafsızlık ilkesi, tıp etiği, vicdan meseli, duygu-fikir çatışması, mutsuzluk, uyumsuzluk. Bir başladık mı ortalama insan ve insan davranışlarından farklılaşan biçimleriyle House MD çok yönlü bir alan. Dikkat ederseniz bir diziden değil de hayati bir konudan bahseder gibi başladım yazıya. Aslında bir hastane içinde geçen enteresan komplikasyonlar ve bunların çözümünü orjin belirlemiş, kişisel sorunları olan arıza bir doktorun maceraları bütün olup bitenler. Bu arızalı adam yer yer insanlarla kafa bularak, yer yer kendisinden nefret ettirerek, yer yer de dahice çözümlerle ilgiyi canlı tutuyor.

Yazı açılışını House’un ilk sezonlarında sıklıkla kafa bulduğu pembedizi formatlı hastane dizileri üzerinden açma niyetim vardı. Scrubs ile karşılıklı atıştıkları bölümler ile devam ederek House karakterindeki mükemmeliyetçi biçim gösterisine getirecektim lafı. Ta ki yakın zamanda karşımıza Dr. Lightman çıkana kadar. FOX’un yayın politikasındaki bu enteresan hamle dikkatimi çekti. Lie To Me’den bahsediyorum tabii ki. En başta yazdığım 3 maddeye tıpkı House gibi riayet eden bir diğer arızalı dahinin varlığı ironik oldu. Aynı biçimli, aynı dertten muzdarip ve çok benzer üsluplara sahip iki aynı karakterin aynı kanalda at koşturması oldukça garibime gitti. Tutan bir formülün para basmak amaçlı işletilmesi cevabını bekliyorum refleks olarak. Rasyonel sebep budur değil mi? Yoksa iki ingiliz oyuncunun Amerika’da tanrıyı oynamak için aynı kanalı seçmiş olması rastlantı olamaz.

lie-to-me-oyuncular.jpg

Tim Roth dağınık oyunculuk biçimi ile her zaman dikkatimi çekmişti. Bu haliyle oynadığı role yakışıyor. Dizinin ilk bölümleri House MD çakması diye yaftaladığımdan çok da fazla etkileyici gelmedi. Bu düşünceme rağmen, durum izlemeye devam etmemi etkilemedi. Bu devam süreci dizinin izlenebilirliği, devam gücü ve içeriği açısından House MD ile benzer donelere sahip olmasından kaynaklanıyor gibi görünse de sonuçta dizi rahatsız etmeden izleniyordu. Birinin yüzüne, mimiklerine bakarak yalan söylediğini söyleyebilmek ilgi çekici bir konu. Sonuçta yalan ve saklanan sırlar dünya kurulduğundan beri insanlığın merakını cezbeder durur. Yalanın temel alındığı bir dizi Yalan Rüzgarı’ndan daha derinlemesine içeriğe sahipse iyidir zaten. Dizi güzel. Bunu uzatıp başka bir yere getirmeye çalışmayacağım. Benim için asıl konu; House ve Lightman’ın karakter karşılaştırması.

Gregory House hakkında artık az çok her dizi izleyicisinin fikri var. 6 sezon oldu. Ülkemizde açık kanaldan bile yayınlanıyor. Huysuz, rahatsız edici, bencil, arıza. Saymaya devam etmekle bitmez bu dehanın kötü huyları. Kimsenin arkadaş olmak istemeyeceği bir adam. Wilson dışında. Son sezonda Wilson’u bile kendisine benzetmeye başlamış olduğunu da unutmayalım. Bu durumda ortaya yalnızlık ile olan kavgası geliyor House’un. Yalnız olmaktan son derece memnun. Bir diğer taraftan, etrafında birilerinin belirli yakınlık içerisinde mutlaka bulunmasını da istiyor. Cuddy ile olan arasındaki duygusal bağı tanımlayamıyor. Bazı zamanlarda kendi zihninin bile kontrolünü elinden kaçırarak neden yaptığını anlamadığı hareketlerde bulunuyor. Bütün bunlarla birlikte işini hiç kimsenin yapamadığı kadar iyi yapıyor. İnsani seçimleri tamamen görmezden gelerek nesnel davranıyor.

Lightman ise kesinlikle yalnız değil. Ayrılmış olsa da bir ailesi var. O’na yakın bir kızı her zaman yanında. Ortağı Foster ile olan ilişkisi de House-Cuddy ilişkisinden çok daha sıcak. Lightman’ın vicdanı var. Tarafsızlık ilkesi onun için de çok önemli. Bencillikte atbaşı gidebiliyor. Mutsuzluk ve uyumsuzluk konusunda da House’dan geri kalmıyor ama insani olmaya daha yakın. Temel sosyal alışkanlıklar içerisinde çemberin içerisinde kalmayı başarabiliyor. Sorunlu dahi çizgisindeki dengesi sevilebilecek cinsten. Çünkü insanlara değer veriyor. Ekibinin biçimi kişisel hezeyanlarından daha çok yaptığı işin yapısına göre şekilleniyor. Ustalık arzusunun bir başka ustayı da yetiştirebilme egosunu üzerinde taşıyor.

house-md-gregory-house.jpg

House doğru bildiği şeyi yaparken bunun bir başkasının hoşuna gideceğini zerre umursamıyor. Değeri olacağını, kendisine artı puan kazandıracağını aklına bile getirmiyor. Kişisel yargılardan o kadar uzak ki sevgi-nefret çelişkisine bile yabancı kalıyor. Dogmatik hale gelen her şey ile kavga ediyor. Sınırlanmış ve prosedür haline getirilmiş insan davranışları, sorumluluk biçimleri, sosyal kurallar, din, ırk hiçbiri umurunda değil. Tarafsızlığı kendi dini haline gelmiş durumda. Ekibi ile olan ilişkisi tamamen kişisel oyunu formunda. Herkes onun kuklası. O ise yüce Puppetmaster.

Her iki dizide verdikleri kararlar ile tanrıyı oynamayı seven adamları yüceltiyor. Birinin, diğerinin fikrinden beslenerek oluşmuş olmasını göz ardı edersek; karşılaşacakları herhangi bir eşleşmenin ölümcül sonuçları olabilir. Tüm bunlarla beraber House’un ubermench dozajı bana göre Lightman’dan çok yukarıda. House döver. Lightman sırıtır.

Gereksiz bir soru olarak merak ediyorum: Lightman, House’u çözebilir mi?

1 yorum

Yorum Gönderin