L’Illusionniste: Tati’nin Sihri!

Sylvain Chomet’yi, 2004 senesinde izlediğim muhteşem animasyon “Belleville’de Randevu” (The Triplets of Belleville) ile keşfetmiştim. Chomet, bu animasyon filmiyle, 2004 Akademi Ödülleri’nde iki dalda aday olmuştu. Ne var ki o sene, En İyi Animasyon Oscar’ı, CGI teknolojilerinin el çizimlerine oranla ne kadar ileri gidebileceğine işaret eden furyanın ilk ayağı, Kayıp Balık Nemo’ya gitmişti.
Belleville’de Randevu, özetle, Madame Souza’nın tek başına yetiştirdiği torununun, Fransız Bisiklet Turu’nda yarışırken kaçırılmasını anlatan neredeyse diyalogsuz bir macera filmi.

Chomet, henüz 2003’de bu animasyon projesi için, hayranı olduğu Jacques Tati’nin filminden bir alıntı kullanmak istemiş ve izin almak için Tati’nin kızına ulaşmış. Bunun üzerine Sophie Tati, babasının 1956’da (kendisi veya kız kardeşi için) yazdığı ve o zamandan bu zamana kadar saklı kalan projesini Chomet’e teslim etmeyi uygun bulmuş. Tati’nin senaryosuna olduğu gibi sadık kalınmış, sadece hikaye Çek Cumhuriyeti’nde geçerken, gotik şehir sever yönetmen, mekanı İskoçya’ya kaydırmış.
İşte Sihirbaz’ın hayat bulma öyküsü böyle.

Konu olarak, 1960’ların İngiltere’sinde, devri bitmek üzere olan gösteri dünyasında var olmaya çalışan Tatischeff adlı sihirbazın hayatının bir kesitini anlatıyor.

Rock starlarının televizyon ve sahneleri işgal ettiği dönemde, gösterilerini -payına düşen- kalabalık barlar veya gürültülü piknik eğlencelerinde yapmaya çalışan Tatischeff, yine bu gösterilerinden birinde bir iş teklifi alıyor ve yolu İskoçya’ya düşüyor. İskoçya’nın uzak adalarından birinde, Iona’nın kalabalık bir barında yaptığı gösteri ilgiyle karşılanıyor hatta öyle ki izleyicilerden biri –Alice- onun gerçekten sihir yaptığına inanıyor. Otelde oda görevlisi olan bu yeniyetme genç kız ile sihirbazın arasında tatlı bir ilişki doğuyor. Aynı dili bile konuşamayan ikili geri dönüş vakti geldiğinde de ayrılmamaya karar veriyorlar.

Filmdeki başkarakter sihirbaz Tatischeff için kısaca, Tati’nin çizgiye dönüşmüş hali diyebiliriz. Zaten yönetmen, animasyonun bir bölümünde de Tati’nin kendi filminden (Amcam) alıntı gösteriyor izleyicisine.

Ünlü mim ustası ve yönetmen Jacques Tati, tıpkı animasyonundaki gibi eli belinde, şapkası, papyonu, şemsiyesi, sigarası ile zarif karakteristik bir beyefendiymiş.
En büyük sıkıntısı kalabalıklaşan şehir, yeni icatlar, elektronik aletler karşısındaki yetersizliği… Hatta filmde, Texas işi boynuzlu lüks arabayı yıkamaya çalışması, en sonunda beceremeyip, arabayı yağmurun altına getirmesi de Chomet’ten Tati’ye giden bir gönderme değildir de nedir?!

“Küresel şehrin pırıltılı vitrinleri, arkadaki derinleşen yoksulluğu gizler. Modern kent dekoru ve kalabalığı gerçekliği örten bir tüldür “

Film aslında tam bir modernizm eleştirisi, bu vurgu her kalemde hissedilirken, bir yandan da Alice’in çocukluktan genç kızlığa geçişini (kırmızı babetlerden topuklulara) ikincil öyküde izliyoruz.

Spoiler* Sonucunda ilk aşkını bulan Alice her babanın kabusu olduğu üzere sevdiğine doğru uçup gidiyor. Geriye de sihirbazın notu kalıyor.
“Magicians do not exist”
(Bu arada Filmekimi’nde izlediğim filmin, final için oldukça anlamlı olan bu son cümlesi,  “Sihirbazlar Çıkamaz” olarak çevrilmişti. Herhalde exit olarak gördü çevirmen arkadaş, buradan teessüf edelim)

Film hakkında;
Film için 80 animatör çalışmış,
Film 300.000 çizim, 400 plandan oluşuyor,
Filmin bütçesi 130 milyon sterlinmiş.

Yorum Gönderin