Tüm dünyada komedyenin görevi meşakkatlidir. Ne kadar sosyal içerikli mesaj vermeye çalışırsanız çalışın, insanları ne kadar etkilerseniz etkileyin, dünyadan ayrılırken arkanızda ne kadar kalıcı eser bırakırsanız bırakın çok sevilirsiniz ama toplumların gözünde ciddiye alınmanız zordur.
Önemli yönetmenler komedi türünde çok ender film verir. Ciddi ve ağır filmografilerinde bir komedi filmi genel imajlarını bozar diye bu türe girmeyen çoktur.
Oyuncular komedi filmleri yerine, dramatik rolleri, gerçek hayat hikayelerini oynamayı seçerler.
Eleştirmenler sizi göz ardı eder. Herhangi bir sinema eleştirmeninin yazılarına baktığınızda komedi filmlerine 20 yazıda bir rastlarsınız.
Ödül törenlerinde göz ardı edilirsiniz. Charlie Chaplin bile olsanız ancak son yıllarınızda verilen yaşamboyu başarı ödülleriyle sinema çevrelerinde takdir görürsünüz.
Palyaçonun dramını her komedi oyuncusu yaşar… İnsanları güldürmek çok zordur. Kamera karşısında dünyanın en zor işini yapıyor olsanız da takdir edilmezsiniz.
Ülkemizde durum benzerdir. Komedyeni halk sever, aslında haksızlık da etmeyelim, herkes sever. Ama takdir ve gerekilen değeri verme konusunda biz de sorunlar yaşarız.
Son dönemlerde de yaşadığımız bir örnekte olduğu gibi Kemal Sunal’ı eleştirmek, kızmak, hakkında ileri geri konuşmak kolaydır. Tek bir kesime ait değildir bu Kemal Sunal’ı küçümseme hali… Nice sosyoloğumuz Kemal Sunal filmlerini yerden yere vuran tezler yazmaktan, kendilerini “Kral Çıplak!” diye bağıran çocuk sanmaktan alamadı. Tüm bu yazılar, eleştiriler zaman zaman hakaretler arasında son dönemdeki yazı, en zihin açıcı toparlama oldu. Ama tersten…
Yazı, tersini yapmak isterken Kemal Sunal’ı neden sevdiğimizi, neden bu ülkedeki insanların büyük bölümünün Kemal Sunal’la vazgeçemeyecekleri bir bağ kurduğunu madde madde özetledi. Yazara bilmeden yaptığı bu büyük hizmet için binlerce kez teşekkür ederek biz de o tahlil üzerinden Kemal Sunal’ı neden sevdiğimizi bir kez daha anlatalım…
1.İlk olarak Kemal Sunal ve onunla beraber çalışan yönetmenlerin-senaristlerin ülkemizdeki en isabetli “iyi-kötü” tahlillerini yaptığını belirtmemiz gerekiyor. Bu ülkede nereden geldiği belli olmayan servetlerini kullanarak insanlara eziyet eden çoktur, devletin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak sultan, padişah gibi davranan da çoktur, dini kendi çıkarlarına ve keyfine alet ederek bundan çıkar sağlayan ve suç işleyen de binlerce kişi vardır. Kemal Sunal ve birlikte çalıştığı insanlar bunları resmederken hakkaniyetli de davranır. Suçun bireyselliğinin altını çizer, topluca bir kesimi suçladığı hiç görülmemiştir.
Ancak aynada kendi görüntüsünü gören, kendi suçlarının ekranda gösterildiğini gören, kandırdığı insanların Kemal Sunal filmi izleyerek bilinçlenme yolunda ilk adımları attığını görenler Kemal Sunal’a sinirlenir. Kendi görüntüsünü aynada görünce memnun olmama hali, gece yastığa kafasını koyup vicdanıyla baş başa kalınca afakanlarla uğraşma psikolojisi kendini gösterir. Kemal Sunal’ın ve beraber çalıştığı insanların kendilerine tuttuğu aynaya küfreder. Ayna sadece kendisini gösterse de “Bütün bir kesimi suçluyor” yaygarasıyla suçuna insanları ortak etmeye çalışır.
2.Bu ülke insanının inandığı ve kutsal olanla arasındaki ilişki zaman zaman problemli oldu. Ülkede belli bir kesim “Kutsal değerlerimize hakaret ediyorlar” diyerek linç mekanizmalarını çok çalıştırdı. Bu linç ve biat kültüründen oy toplayan, bu kültürü hergün besleyerek güç elde eden liderler sırf bugüne de özgü değil. Ama ülke insanımızda bu linç ve şiddet kültürüne karşı oluşmuş bir damar da var. “Kutsalla dalga geçiyorlar” zokasını her zaman yutmaz, bu provokasyonları yapanlara çoğunlukla meczup gözüyle bakar. Kemal Sunal gibi birine bu suçlamaları yapacaksanız ve linç kültürünü çalıştırmayı deneyeceksiniz, meczup olarak anılmaya şimdiden hazır olun.
3.Kendi aksini gösteren bir aynaya küfretmek zordur. Ama kişisel bir sorundur sonuçta, mazur görülebilir… Ama toplumun tamamını gösteren bir aynaya bakıp “Yanlış gösteriyorsun” diye çemkirmek de ciddi bir sorununuz olduğunu gösterir. Bu ülkede sizlerin düşünmediğimiz tarzda da sıcak aileler var… Bu ülkede o sıcaklığı, muhabbeti rakı masasında da bulan çoktur. Sazda, sözde, şarkıda, türküde, eğlencede, gecede, gündüzde, hep birlikte, başbaşa, burada sayılamayacak binbir yerde ve şekilde sevgi, dostluk, muhabbete ulaşılabilir. Yeter ki niyet olsun. Yeter ki insan sevgisi olsun. “Sevgi, dayanışma ve muhabbete ancak benim ve ortalama ailenin yöntemleriyle ulaşılır diyerek atağa geçerseniz” koskoca kırılmaz bir aynaya kafa atmış olursunuz. Yapmayın, kafanız acır.
Bu ülkeyi bir arada tutan belli başlı değerler var. Bu değerlerin başında topluma ayna tutarak, kendi akislerini görmelerini sağlayan, insanların kendileriyle ve üzerindeki baskı unsurlarıyla dalga geçmesini kolaylaştıran bir avuç insan var.
Komik videolarda aynadaki aksiyle kavga eden ama saldırınca kafasını aynaya geçirip afallayan kedilerin durumuna düşmemek için bu insanlara saldırırken biraz daha dikkatli olmakta yarar var.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.