Ken Loach Başkan, Bath City Şampiyon

“Premier League, büyük şirket takımlarının ligi olabilir. Ama hala futbol ve kulüp diyince, insanların aklına birlik ve dostlukla kurulan gruplar geliyor.”

Ken Loach’un futbol konusundaki görüşlerini doğal olarak onun sinemacı ve politik kişiliğinden ayrı düşünmek mümkün değil. Usta yönetmen, aynı zamanda usta bir futbol taraftarı olduğunun ipuçlarını birçok röportajında veriyor. Her futbolseverin gözünden iki damla yaş getiren “Looking for Eric”te de futbol aşkını tüm dünyaya kanıtladığını söyleyebiliriz. Loach’un taraftarlık hikayesini dinleyen her futbolsever ancak bir futbol taraftarının yakalayacağı ayrıntıları hissedebilir:

“Hep oturduğum ve yaşadığım yerlerin takımını tuttum. Çocukken babamla Nuneaton Borough’un maçlarına giderdik. Ardından Londra’ya taşındığımda Johnny Haynes ve George Cohen’in Fulham’ını izlemeye başladım. Fulham bana hep acı verdi. Çok güzel futbol oynuyorlardı ama kaybediyorlardı. 1974’te Bath’a taşındığımda aynı acıyı bir kez daha yaşamak istemiyordum. Başta maçlara gitmek istemiyordum ama maçsız bir cumartesi günü, boş bir cumartesi demekti. Bath City’nin maçlarına da böyle gitmeye başladım.”

Doğal olarak Ken Loach gibi bir kişilikten sadece maç izleyen pasif bir taraftar olması beklenemezdi. Loach, Bath City’nin kurtarılmasında da önemli bir pay sahibi. Kulüp, içine girdiği borç ve ipotekler nedeniyle bir dönem el koyulma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Özellikle sahanın bulunduğu alana büyük emlak şirketleri gözünü dikmişti. Ancak Loach’un başını çektiği Bath City taraftarları 250 bin sterlin topladılar ve takımın çoğunluk hissesini satın aldılar. Kulübü şu anda taraftarlar yönetiyor. Loach durumu “Bu seviyedeki takımlar umutla yaşıyorlar. Yükselme umuduyla daha iyi futbolcular alabilmek için daha çok para harcıyor ve borca giriyorlar. Biz de kulübü toparlamak için sonsuz sayıda özel yardım gecesi düzenlemek zorunda kalıyoruz” sözleriyle açıklıyor. Kısacası Loach, futbol sevgisini de sosyal dayanışma içinde yaşıyor.

Ken Loach futbolun içine girdikçe, sinema ile ilgili benzerliklerini de fark etmiş. Benzerliği ise Eric Cantona’nın futbol yaşamıyla özetliyor: “Yönetmenlik ve futbolun benzerliklerini Cantona ile çalışırken fark ettim. Eric, her zaman risk almayı seven bir oyuncuydu. Futbol da film yapmak gibi, tehlikede ve riskle yaşamayı göze almalısınız. Bazı yönetmenler herşeyi storyboard’lara göre çekiyorlar. Bu bir teknik direktörün oyuncularına herşeyi nasıl yapmaları gerektiği ile ilgili kesin emirler vermesine benziyor. Oyunu istedikleri gibi oynamalarını, kendi kararlarını almalarını engelliyorlar. Bana göre bu ölü bir yaklaşım, mekanik takımlar ve mekanik filmler oluşturuyor. Biz sette daima tehlikeyi hissetmeliyiz.”

Loach’un Cantona ile dostluğu futbolun teras katının havasını almasını da sağlamış. Futbolseverlerin en ilgisini çekecek macerası ise kendisine çok benzeyen bir futbol figürü olan Alex Ferguson’la olmuş: “Eric ile tanışınca Premier Leauge takımlarının dünyasına da kısa bir süre dahil oldum. Birlikte bir Şampiyonlar Ligi maçına gittik. Ona yıllar sonra gösterilen sevgi muazzamdı. Maçtan sonra beni Alex Ferguson’la tanıştırdı. İki-üç filmimi izlediğini söyleme nezaketini gösterdi. Özellikle The Wind That Shakes The Barley”i beğenmiş. O film hakkında lafladık.”
Ken Loach ile Alex Ferguson arasındaki benzerliklere ikisiyle de çalışma şansını yakalayan dünyadaki ilk, tek ve büyük bir ihtimalle son isim Eric Cantona oldu: “Tamamen farklı iki iş yapıyorlar ama birbirlerine çok benziyorlar. İkisi de elindeki oyuncudan yüzde 100’ü almayı iyi biliyor. İkisi de oyuncular için yeni hedefler koymayı iyi biliyor. İkisinin de hayatlarını sol prensipler üzerine yaşadığını söyleyebilirim”

Ken Loach sinemaya çok şey verdi… Aynı sevgi ve değeri futbola da verdiğini görmek sevindirici. İngiltere’nin amatör ligi sayılabilecek bir ligde oynarken yeniden profesyonel liglere dönen ve gelecek dönemde de daha da yükselecek gibi görünen Bath City’nin yeni şampiyonluklarını birlikte kutlamak dileğiyle…


Yorum Gönderin