Mononoke-Hime: Olağanla Olağanüstünün Harmanı

Hayao Miyazaki’nin çektiği ve sadece senaryolarını kaleme aldığı filmlere bakarsak bu filmlerin ortak yanlarını görmek zor olmayacaktır. Miyazaki animelerinin merkezine genelde masum, iyi niyetli, oldukça da sevimli bir kızı yerleştirir. Film biraz ilerleyince bu kızın karşısına yakışıklı, etkileyici, bir o kadar gizemli bir erkek çıkar ve tahmin edileceği üzere kızla erkek birbirlerine aşık oluverirler. Daha geniş açıdan baktığımızda ise bu filmlerin en önemli ortak yanları doğadır. Doğa, Miyazaki’nin vazgeçmediği bir unsurdur. Filmlerinde doğayı en ufak ayrıntısına kadar işleyen yönetmen genelde doğa ile insanın mücadelesini, insanın doğaya verdiği zararı etkileyici bir şekilde ama didaktikliğe kaçmadan anlatır. Fantastik ögeleri de es geçmemek gerek. Miyazaki gerçeklerden, gerçek hayattan beslense de animelerinde fantastik ögeleri, Japon kültürünü de kullanmaktan imtina etmez. Olağanla olağanüstüyü, olağanüstü bir şekilde harmanlar.
1

Yukarıda belirttiğimiz bu karakter, öge ve temaları “Mononoke-hime”de de görmek mümkün. Tek bir farkla: Hikayenin merkezinde bir erkek var. Filme adını bir prenses verir vermesine de merkezde lanetlenmiş Ashitaka bulunur. Önce filmin konusundan bahsedelim: İnsanlarla hayvanlar arasındaki ilişki sorunsuz ilerlerken bir gün içine iblis kaçmış bir hayvan bir köye saldırır. Köyün prensi Ashitaka bu hayvan görünümlü iblisi öldürür ama lanetlenmekten kurtulamaz. Ashitaka lanetlendiği için yaşlıların isteği ile köyden ayrılır. Üzerindeki laneti kaldırmak için Ormanın Ruhu’nu bulmaya çalışır. Tabi ki bir süre sonra yolları filme adını veren, kurtlar tarafından büyütüldüğünden kendisini insan olarak görmeyen Mononoke ile kesişir ve beraber doğayı kötü insanlardan korumaya çalışırlar.2

“Mononoke-hime” aslında “Kaze no tani no Naushikaa”nın devamı olarak görülebilir: İnsanlar gene doğaya zarar veriyorlar, merkezde doğayı önemseyen bir genç kız yer alıyor, insanlar birbirleriyle mücadele ederken bunun doğru olmadığını kavrayıp değişiyorlar vs. Kısacası ’84’te çektiği “Naushikaa” ile benzerlikler çok ama “Naushikaa”dan daha ciddi bir tona sahip olduğunu söylemek mümkün. İnsanın doğaya ve kendi türüne karşı mücadelesinin resmedildiği sekanslarda Miyazaki’nin elini hiç de korkak alıştırmadığını; kafaların ve kolların kopuşunu göstermekten çekinmediğini söyleyebiliriz. “Mononoke-hime”nin diğer farkıysa Japon kültürüne fazlasıyla odaklanması. Aslında Miyazaki kendi kültürünü bambaşka kültürlerle harmanlamayı başarmış bir yönetmen. Ama burada kültürüne daha fazla yer vermiş. Bu kötü bir şey değil tabi ki. Ama Uzakdoğu efsaneleri, kültürü hakkında izleyicinin bilgisi yoksa bazı güzel ayrıntıları kaçırabiliyor. Ayrıca Miyazaki’nin bu filminde kötü karakter Eboshi’yi yüzde yüz kötü olarak yansıtmaması da gerçekliğe katkıda bulunuyor. “Mononoke-hime” bazı açılardan Miyazaki’nin önceki filmlerini hatırlatsa da ciddi tonuyla, derin mi derin senaryosuyla, Miyazaki’nin farklı efektleri ilk kez burada kullanmış olmasıyla diğerlerinden ayrılıveriyor. Bir de bu filmin çakması olarak rahatlıkla nitelendirebileceğim “Avatar” (James Cameron) filmini izleyip Hollywood’un bazen ne denli samimiyetten uzak işlere imzasını atabileceği üzerine de sıkça düşündürtüyor “Mononoke-hime”.

Yorum Gönderin