Digiturk ekranlarından yayınlanan NCIS, ülkemizde pek bir hayran kitlesi bulunmayan (Ekşi Sözlük’te 30 entry’yi yeni geçmiş) sıradan bir dedektiflik dizisi olarak görülebilecek bir dizi… ABD’de ise durum çok farklı…
Bu hafta içinde 9 ve 10. sezonları için anlaşma imzalanan NCIS, her hafta ortalama 21 milyon amerikalıyı ekranlara bağlayan, Lost, House, HIMYM veya Glee gibi popüler kültür fenomeni haline gelmiş dizilerden 3-4 kat daha fazla ortalama izleyiciye ulaşan bir seri… DVD’leri de satış rekorları kıran NCIS, ilk sezonunda ortalama 5-6 milyon izleyiciyle başladığı yolculuğunda son iki sezondur 20 milyon ortalamayı rahat bir şekilde geride bırakıyor. Tivo ve internetten izleyebilme gibi yollar da dikkate alındığına ABD’de her 3 evden birinde dizinin her hafta izlendiği görülüyor. Ratingler incelendiğinde ABD’nin kıyıdan ve özgür düşünceden daha uzak orta bölümlerinde diziyi izlemeyen yok gibi… ABD’nin cahil kalmış orta sınıfı diziyi 10.sezona kadar taşımış durumdalar. Dizinin iki yıl önce başlayan Los Angeles versiyonu da giderek yükseliyor.
Peki bu büyük başarının nedenleri nedir? NCIS neyi başarıyor? Ve bu başarı dünyanın geri kalanı için neler ifade ediyor?
İlk olarak verdiği politik mesajlar bir yana (bu konuya birazdan değineceğiz) kimyası iyi oturtulmuş bir dizi… NCIS, kült dizi Magnum, Kara Şimşek’in helikopter versiyonu Airwolf (Ülkemizde Hava Kurdu ismiyle gösterilmişti), zaman yolculuğu dizisi Quantum Leap gibi dizi tarihine geçmiş serileri yaratan Donald Bellisario imzası taşıyor. Orijinal Battlestar Galactica’nın da yazarı olan Bellisario, amerikan halkının bam tellerini iyi bilen, dizilerde karakter dağılımını çok iyi yapan, insanlara kendileriyle özdeşleştirebileceği kahramanlar sunmayı iyi beceren bir yapımcı.
NCIS’e baktığınızda da deniz kuvetleri araştırma birimindeki “asker-dedektifler”, farklı karakterleri olan ama bir grup halinde çok iyi hareket edebilen bir “takım”. Futbolda iyi bir takım kaptanının tüm iyi özelliklerini taşıyan ekibin Alex de Souza’sı, cool lider Leroy Jethro Gibbs, her dizisi olay yaratmasına rağmen, sinemayla arası pek iyi olmayan Mark Harmon tarafından canlandırılıyor. Bellisario, Magnum’da amerikan kültürünün bir parçası haline getirdiği Tom Selleck gibi, Mark Harmon’ı da orta sınıf, orta yaşlı kadınların arzu nesnesi haline getirerek “yüksek bir rating” için aşılması en zor engeli kolayca geride bırakmış.
Dizide sadece ailenin orta yaşlı annesi için değil, klasik amerikan ailesinin her ferdi için bir karakter var. Gençler için goth laboratuar faresi Abby, biraz daha kültürlü bilgisayar fareleri için McGee, durmadan amerikalı orta yaşlı/yaşlı babaların gülebileceği espriler yapan sinema delisi DiNozzo ve devamlı bir gizem yarattığı için ailede hemen herkesin ilgisini toplayabilecek Mossad ajanı Ziva David. Hepsi yetenekli oyuncular tarafından canlandırılan karakterler yüksek rating için Bellisario’nun gizli formülünü başarıyla uyguluyorlar.
Dizinin politik yönü ise işin içinde amerikan halkı olduğu için pek iç açıcı değil. İşin içinde ordu, ABD’nin yurt dışında savaşan gücü olarak bilinen deniz piyadeleri yani Marines, casusluk, cinayet, vs., bulunduğu için, izleyenler politik ekseni olması gereken yerden bir hayli kaymış bir yapıma tanık oluyorlar. Diziyle ilgili internet dünyasında verilen haberlere baktığınızda milliyet okur yorumlarını mumla arıyorsunuz. Dizinin müslümanlara bakış açısı zaten 11 eylül dolayısıyla çok yamuk. Ancak amerikan halkının neredeyse yarısı diziyi anti-hristiyan, anti-semitist, anti-kapitalist, anti-hümanist, anti-anti veya antin-kuntin olmakla suçluyor. Kısacası NCIS kimyası iyi tutturulmuş dizi nereye ateş edip, vurup, duman ettiği belli olmayan bir kimyasal silah görünümünde…
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.