Sinema her türlü arzunun vuku bulduğu bir güzelliktir. Bu yüzden de sinemada insanların deneyimleyemediği pek çok şeyi yaşamak isterler. Çoğu zaman bu durum hikaye sarmallarıyla sınırlı kalırken, bazı yönetmenler farklı türdeki deneyimleri sinemada izleyicisine yaşatmak isterler. Piercing de biraz öyle bir deneyim denilebilir. Sinemada sado-mazo seansı deneyimi bir filmin içine sıkıştırılarak sunuluyor.
Üstelik sadece 82 dakika!
Ne zaman başladığınızı ve bittiğini anlayamıyorsunuz. Tabii öncelikle alter egonuzu seçmeniz gerekiyor. Erkekler için Christopher Abbott, kadınlar için Mia Wasikowska uygun seçim olacaktır. Elinizi korkak alıştırmayın. Sonuçta filmimizde bu deneyimi vaat ediyoruz. Bağnazlardan uzak durabilirsiniz.
The Eyes of My Mother ile düşük bütçeyle son derece estetik ve rahatsız edici bir film kotarmayı başaran yönetmen Nicolas Pesce, izleyicisini yine rahatsız edici bir dünyanın kapılarını açıyor. Bu kadar sert mizaçlı bir filmi bize mizahi tonda sunarak kimilerini hayalkırıklığına yaratırken, kimilerine tatmin edici bir seans sunuyor.
İlk filmden sonra beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama film içinde eğleneceğinizi garanti ediyoruz. Ne hastalıklı filmlerde eğlenemiyor musunuz? O halde bu filmde ne işiniz var? Piercing farklı arzu ve farklılık arayanlar için tasarlanan bir proje olduğundan, midenizin dayanıklı olması gerekiyor. Şiddetin seviyesi yer yer artarken, arızalı karakterlerin birbirleriyle satranç oyunları belli ki merakınızı cezbedecektir.
Dilerseniz Pesce’nin Yanından Da Yer Ayırabiliriz
Pesce seksenlerin atmosfer filmlerine atıfta bulunduğu bu yeni filminde, gerek tasarlanan mekanlar, gerekse filmin ucuz ve bayağı duran görsel yapısı büyük şaşalı afişleri olup bekleneni vermeyen istismar filmleri gibi tasarlanmış. Filmin kendisi bir nevi istismara açık bir iş olarak izleyicinin beklentisini farklı yönlere taşımayı başarıyor.
Bilhassa şiddet sahnelerindeki kan oranı hastanelerimizin stoklarına yakın seviyede olduğundan kopan vücut parçalarından müessesemiz sorumlu değildir.
Zevk Vermek Bizim İşimizdir… 80’lerden beri…
Bunun için biraz gevşemeniz gerekiyor. 80’lerin synthesizer’lı müzikleri eşliğinde yolculuğumuza başlıyoruz. Müziğin tınıları kendimizi retro bir filmin içinde olduğumuzu hissettiriyor. Her anında bir sürprizin saklı olduğu senaryomuz twistleriyle izleyiciyi bağlarken, sürreal sahnelerin yaratıcılığıyla beyninizde ufak çaplı bir sinematik ur oluşması, yüzünüzdeki şoku silmeyecektir.
Bu nedenle Piercing için söylenebilecek tek şey sinemada deneyim hissini veren eğlenceli bir film olması diyebiliriz. Gerilim, korku filmleri severler için daha uç noktalar beklentiler dahilinde olduğundan yer yer mizhi üslup rahatsız edebilir. Olsun karşımızda özgün bir iş var. Bardağın dolu tarafından bakmalıyız. Bu tip eylemlerden zevk almayan sıkıcı insanlar da olabilirdik. Öyle değil mi?
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.