Sam Peckinpah’ın 1971 çıkışlı bu kült filmi birçok sinemada yasaklanmıştı. İngiltere’de vizyona girişinden itibaren ta 2002 yılına kadar gösterimine izin verilmemişti. Peckinpah’ın filmde takındığı misojinist tavır (kadın düşmanlığı) ise birçok feminist kadın tarafından eleştiri bombardımanına tutulmuştu o dönemlerde. Şiddeti bu derece açık ve sarsıcı bir şekilde göstermesiyle akıllara kazınan kült bir film Straw Dogs.
David, Amerika’dan İngiltere’nin ücra bir kasabasına taşınan bir matematik profesörüdür. Sakin bir kişiliğe sahip olan David matematik bilimini neredeyse karısından daha fazla önemsemektedir. Zaten bu ücra kasabaya geliş nedeni de şehrin gürültülü ve yorucu ortamından kaçıp matematik üzerine daha fazla kafa yormaktır. David’in eşi Amy de böyle bir yere gelmeyi hep istemektedir. Fakat kocasının ilgisizliğine ek olarak garajlarını tamir eden dört kasaba sakininin ona olan “iştahlı” bakışları Amy’nin burada kendini güvende hissetmemesine neden olur. Bir gün evindeki çok sevdiği kedisi öldürülüp elbise dolabına bırakılınca Amy’nin sabrı taşar ve kocasından “erkekliğini” gösterip bu işi yapanları paylamasını ve/veya onlara şiddet uygulamasını ister. Fakat David öyle birisi değildir. O, şiddeti son kerteye kadar kullanmayan birisidir ve zeka yoluyla işleri çözümleyebileceğini düşünür. İşler David’in istediği gibi gitmez ve eşinin gözünde korkak birisine dönüşür.
Peckinpah, bu filmini “şiddetin sarsıcı doğası üzerine bir yapım” olarak nitelendirip şiddet karşıtı bir film olarak belirtse de aslında şiddeti öven bir film. Amy, kendisine tecavüz eden Charlie’den erkekliğini(?) gösterdiği için finale doğru onun yardımını, kocasının yardımına karşı kabul eder. Bunu içine sindiremeyen David de zaten çok zor günler geçirmiş olan eşine şiddet uygulayan son kişi olur. Peckinpah’a göre kadın, kendisine tecavüz etmiş olsa da güçlü-kuvvetli bir erkeği, korkak-pısırık ama kendisine son derece aşık birisine tercih edecek bir varlıktır. Bu açıdan film, feministlerin ve bir sürü sinefilin hedef tahtasına oturtulur ve epey bir eleştirilir. Amy’nin kendisine tecavüze yeltenen Charlie’den bir süre sonra zevk almaya başlaması ve onun heyecanını “sakin ol!” cümlesiyle yatıştırıp onunla beraber olması yönüyle de epey bir eleştiri toplamıştır. Burada da Peckinpah, klişeleri devirmiş ve ortaya sarsıcı bir sahne çıkarmıştır. Amy, Charlie’den gerçekten de zevk mi almıştır, yoksa kaçamayacağını, tecavüzden kurtulamayacağını bildiğinden sesini çıkarmamayı mı tercih etmiştir? Bu gibi sorular o sahneden sonra kafamızı meşgul etmeye başlar.
Peckinpah, yukarıda da belirttiğimiz üzere filmi “şiddete karşı şiddet içeren bir yapım” olarak tasvir etmesine rağmen adeta şiddeti kutsamaktadır. David’in evine saldırıda bulunan beş kişiye uyguladığı şiddet sonrasında “Vay be, hepsini hakladım!” deyip gülümsemesi ve bu işten zevk aldığını belirtmesiyle aslında şiddet Peckinpah tarafından kutsanmıştır. Bu olaylardan sonra eşi bile onu tanıyamaz hale gelmiştir. Filmin başında gösterilen David ile filmin son sahnesinde soğuk bir şekilde eşine “Sen iyi misin?” diye soran David arasında yığınla fark vardır. İçinde biriktirdiği tüm şiddeti ve nefreti boşaltmış birisidir artık o. Evine dadanan kişilere şiddet uygulamasıyla aslında “şiddet kötüdür” denmek istenmiyor. “Şiddet insanı özgürleştirir, özgürlüğünü devam ettirmesini sağlar” demek istiyor Peckinpah.
İlk izleyişte oldukça sarsan bir film olan Straw Dogs, ikinci ve üçüncü izleyişlerde etkisini kaybedebilecek bir yapım. Zira ilk izleyişte olayların nasıl devam edeceği, David’in neler “yapamayacağı” düşünülürken ikinci izleyişte bunların hepsi bilindiğinden etkisini yitirmeye başlar. Fakat son tahlilde şiddeti kutsasın/kutsamasın şiddetin doğasına inmesi özelliğiyle önemli ve kaliteli bir yapım. Gelecek sene bu filmin bir remake’inin -yeniden çevriminin- geleceğini de belirtelim. Peckinpah’ın filmi kadar etkileyici ve sarsıcı olabilecek mi geldiğinde göreceğiz.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.