Pablo Escobar… Son olarak günümüzde yayınlanan NARCOS adlı dizide hayatı ve kariyeri anlatılan, dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü ve en büyük Kolombiyalı uyuşturucu kaçakçısı… 1949–1993 arası 44 yıllık kısa ömründe hem Kolombiya hem de dünya tarihine binlerce kişinin katili olarak geçti. Ve günümüzde Narcos sayesinde hayatta olduğu dönemden bile daha ünlü ve merak edilen biri haline geldi.
Günümüzde ülkesi Kolombiya’da halkın fakir kısımı tarafından halen adeta bir yarı tanrı olarak görülüyor Pablo Escobar. Bunun nedeni hayatı boyunca fakirlere yaptığı para yardımları, açtığı hastaneler, okullar, futbol sahaları… Halen mezarı halk tarafından korunmakta ve muhafaza ediliyor. Kendisi aynı zamanda insanlık tarihinin de en tartışılan kişiliklerinden birisi olageldi. Kolombiya hükümetinin yoksul insanlara uyguladığı tutumu her zaman eleştirmesi, zamanında Kolombiya’daki antiemperyalist gerilla örgütü FARC ile yaptığı işbirlikleri, Amerika’ya karşı tavır alması gibi nedenlerden ötürü dünyada oldukça fazla sempatizanı da bulunan Escobar kuşkusuz ünü dünyada hiç eskimeyecek birisi.
Clear and Present Danger, Açık Tehlike (1994)
Açık Tehlike adlı film, amerikan bir CIA ajanının Kolombiya kartelleriyle olan mücadelesini anlatır. Film Escobar’ın ölümünden 1 yıl sonra 1994’te gösterime girdi ve bu yüzden de Escobar’ın filmde bir şekilde temsil edilmesi şaşırtıcı bir şey olmasa gerek. Escobar, filmde Ernesto Escobedo karakteri ile resmedildi. Kendisini Miguel Sandoval canlandırdı. Film Escobar’ın orjinal ismiyle olmasa da bir karakterle resmedildiği ilk film olması özelliğini taşır. Filmin başrollerinde ise Harrison Ford, Williem Dafoe, Joaquim De Almedia ve Annie Archer paylaştı. Film ayrıca 1992 tarihli Patriot Games adlı filmin devamı niteliğinde ve ikisi de ünlü suç yazarı Tom Clancy’nin aynı adlı romanlarından uyarlanmış ve Philip Noyce tarafından yönetildi.
Noticia de un Secuestro, Bir Kaçırılma Öyküsü (1996)
Bir Kaçırılma Öyküsü, efsanevi kolombiyalı yazar Gabrial Garcia Marquez’in 1996 yılında yazdığı kült büyülü gerçekçilik romanıdır. Kitapta Pablo Escobar’ın Amerika’ya suçlu iadesini iptal ettirmek ve karşı kartellere karşı verdiği mücadele kapsamında kaçırdığı 9 gazetecinin aylar süren akıbetini anlatır. Kitapta gerçek karakterler yer alır. Pablo Escobar kitaba ilk sayfalarda pek fazla dahil olmamakla beraber ortalardan sonlara doğru kitaptaki yeri oldukça artar ve rehine gazetecilerin arkasında yan karakter olarak yer alır. Kitap, Kolombiya ile ilgili de fazla bilgi verir. Ve Garcia Marquez bu romanında neden büyülü gerçekçiliğin en büyük yazarı olduğunu da gösterir.
Killing Pablo, Pablo’yu Öldürmek (2001)
Kitabı yaklaşık bir buçuk iki ay önce bitirdim. İnanılmaz sürükleyici ve aksiyona sahip bir kitap Mark Bowden’ın Escobar eseri. Kitabı okurken Narcos dizisinin yayında olması da benim için bir şans oldu çünkü dizinin çoğunlukla bu kitaptan alındığını da görmüş oldum aslında. Özellikle La Catedral hapishanesinden kaçısı ve ölümünden kısa süre önceki sürekli yer değiştirmeleri ve ailesiyle yaptığı telefon konuşmaları kitapla birebir aynı.
Kitaptaki akıcı dil için de yazarımızı kesinlikle tebrik etmemiz lazım. Kitap özellikle benim gibi gerçek suç öykülerine ilgi duyanlar için adeta biçilmiş kaftan ve ellerinden bırakamayacakları bir kitap. Kitap ayrıca 1 yıl sonra 2002’de Amerika’da televizyona da uyarlandı. Kitap yakın dönemde ülkemizde satışa çıkan ve bizzat Escobar’ın oğlu Juan Pablo Escobar’ın yazdığı Mi Padre (Benim Babam) adlı kitap ile birlikte en iyi Escobar kitabı olarak gösterilebilir. Ayrıca Pablo’yu Öldürmek kitabı Kolombiya tarihine ve İspanya İç Savaşı’na da değinen bir kitap ve Güney Amerika’nın efsanevi devrimcilerinden Simon Bolivar’dan da bahsedilir.
Blow, Beyaz Şeytan (2001)
2001 yılında yönetmen Ted Demme, Blow adlı filmi çeker. Filmde Miami’de 70’ler ve 80’lerde kokain satmaya başlayan ve zirveye çıkan gerçek kokain kaçakçısı George Jung’un kariyerini anlatır. George Jung, 80’lerde doğal olarak Pablo Escobar ile görüştü ve ortaklık yaptılar. Kendisi Medellin kartelinin 4. ismidir aynı zamanda. Film genel olarak George Jung’ın kariyerine odaklandığı için Escobar çok az görünüyor. Filmde kendisi aktör Cliff Curtis tarafından canlandırıldı.
Ayrıca Blow filmi Pablo Escobar’ın isim benzerliğiyle resmedilmeden gerçek ismiyle canlandırıldığı ilk sinema filmidir bu yüzden önemi yadsınamaz derecededir. Filmde George Jung’u ünlü aktör Johnny Depp, karısını ise Penelope Cruz canlandırır. Johnny Depp çekimler sırasında gerçek George Jung ile bulunduğu hapishanede görüşmeler yaptı ve rolü için kendisinden öneriler aldı. Hatta Jung yaklaşık 5-6 ay önce tahliye edildi ve bizzat Depp’in malikanesinde ağırlandı.
Sins of My Father, Babamın Günahları (2009)
Sins Of My Father (Babamın Günahları) Pablo Escobar’ın oğlu Juan Pablo Escobar’ın destekleriyle çekilmiş bir Pablo belgeseli. Belgeselde Juan Pablo’nun kendisi dışında diğer aile üyeleri, Escobar’ın öldürttüğü Kolombiya Başkan adayı Juan Carlos Galan’ın 3 oğlu ve kendi başkanlığı döneminde Escobar’la mücadele eden eski Kolombiya Devlet Başkanı Ceaser Gaviria yer aldı. Escobar’ın da arşiv görüntüleri belgeselde kullanıldı. Aslında bu belgeselin amacı adından da anlaşılabileceği gibi Escobar ailesinin özrüdür. Juan Pablo belgesel çekilirken Galan’ın çocuklarıyla tanıştı ve onlarla fotoğraf çektirerek babasının günahlarından dolayı kendilerinden özür diledi.
Two Escobars, İki Escobar, (2010)
Two Escobars (İki Escobar) 2010 yılında gösterime girdi. Bu belgesel Escobar’ın en bilinen ve enterasan belgeselidir. Cannes Film Festivali, Los Angeles Film Festivali ve Venedik Film Festivali’nde gösterildi. Festivalde Escobar’ın şiddet ve uyuşturucu kariyerinden çok futbola olan ilgisi, Kolombiya Milli Takımı’nın 1994 Dünya Kupası ile ilgili hazırlıklarındaki rolü ve Andres Escobar ile ilgili düşünceleri anlatılır. Pablo Escobar öldürüldükten 1 yıl sonra 94’te Andres Escobar’ın kendi kalesine attığı golle Kolombiya kupadan elenir ve Andres Escobar birkaç gün sonra Kolombiya’da bir parti çıkışında fanatikler tarafından vurularak öldürülür. Olay çok büyük ses getirdi ve yıllarca üzerine konuşuldu.
Ayrıca Kolombiyalı efsanevi kaleci Rene Higuita da belgeselde sık sık Pablo Escobar’a olan hayranlığından bahseder. Bunun dışında o yıllarda futbolcuların neredeyse tamamı Escobar’ı seviyor ve sayıyorlardı. Escobar 1 yıl kaldığı kendi özel hapishanesi olan La Catedral’de defalarca milli takım futbolcularıyla birlikte maçlar düzenlemiş hatta efsanevi futbolcu Diego Armando Maradona da bu maçlardan birinde oynamıştır. Kendisine niye bu teklifi kabul ettiğini soranlara da : “Eğer Don Corleone sizi davet ettiyse siz de gidersiniz.” diyerek cevap verdi. Pablo ayrıca Kolombiya süper ligi takımlarından Nacional’in sıkı bir taraftarıydı ve bu takımı sıkı bir şekilde finanse ediyordu. Kulüpte hisseleri de mevcuttu. Andres Escobar öldürüldüğünde yakın çevresinde ve onu çok seven halkta ise yalnızca şu görüş hakimdi :
“Pablo Escobar yaşıyor olsaydı kimse Andres’i öldüremezdi.”
Çok uzatmazsak Two Escobars hem Pablo hem de Kolombiya futbol tarihine ilginç bir bakış atıyor ve seyircinin dikkatini çekmeyi kesinlikle başarıyor.
El Patron Del Mal (2012)
Pablo Escobar: El Patron Del Mal, 2012 yılında Kolombiya’da çekilmiş olan Pablo Escobar dizisi… Dizide Escobar’ın 1975 yılında başlayan yükselişinden 1989’a varan zirveye çıkışına 1992’deki hapisten kaçışından 1993’teki ölümüne kadar ki hayatı anlatılır. Diziye 3.sezonunu beklemekte olduğumuz Narcos’un öncüsü diyebiliriz. Dizide Escobar’ı Andres Parra canlandırdı ve kendisi de gerçekten Escobar’a fizik ve yüz hatlarıyla çok benzer.
Dizi yayınlandığı gibi aynı yıl sona erdi ve toplam 35 bölüm sürdü. Kolombiya televizyonlarında dizi doğal olarak büyük ilgi çekti ve oldukça izlenerek önemli bir iz bıraktı. Ayrıca bu dizideki ölüm sahnesi de Narcos’taki ölüm sahnesiyle neredeyse birebir aynıdır. Ancak tabi ki Narcos çok daha usta işi bir dizidir.
Mi Padre Pablo Escobar, Benim Babam Pablo Escobar (2014)
Mi Padre Pablo Escobar, Pablo Escobar’ın çok sevdiği oğlu Juan Pablo Escobar tarafından yazılan biyografik kitap… Kitap 2014 yılında yazılmış, türkçeye üç ay önce çevrilmiştir ve şuan kitapçılardaki raflarda yerini almıştır. Kitaba aslında Pablo Escobar hakkında yazılmış en iyi iki kitaptan biri diyebiliriz. Öbürü de yazımın üst ilk bölümlerde değindiğim Mark Bowden’ın Pablo’yu Öldürmek adlı eseridir. Ancak Benim Babam Pablo Escobar’ın en büyük avantajı ailenin birinci gözünden yazılmış olması ve bu yüzden de aileden bağımsız yazarların çokça bilmedikleri bilgilerin bu kitapta yer alması… Juan Pablo Escobar kitapta Pablo’yu yaptıklarıyla kesinlikle övmediğini sadece kendi sevdiği ve sevmeyi bırakmayacağı babasını yazdığını açıklamıştır. Ayrıca kitabın başında oldukça ilgi çekici bir anısını da anlatmıştır. Bu anıda babasının kendisine seslenirken Gregory adını kullandığını da belirtmiş olalım :
“Hey Gregory, tarihi yazmak istiyorsan önce tarihi bitirmen gerek.”
Pablo Escobar bu cevabı Juan Pablo babası hayatteyken onu yazmayı düşündüğünü kendisine söylediğinde vermiş.
Ayrıca kitabın başında Pablo Escobar’a ait bir çarpıcı söz daha bulunmaktadır. Bu sözün altına da Juan Pablo’nun tamamlamasını yazacağım çünkü bu sözün tek başına bir anlamı olmayacak.
“Otuz yaşıma geldiğimde eğer 1 milyon pezo kazanmamış olursam, kendimi öldüreceğim.!” PABLO ESCOBAR
“26 yaşına geldiğinde kendisini öldürmesine gerek kalmamıştı.” JUAN PABLO ESCOBAR
Escobar : Paradise Lost, Escobar: Kayıp Cennet, (2014)
Escobar : Paradise Lost, 2014 yılında yönetmen Andrea Di Stefano tarafından çekildi. Film birçok festivalde gösterildi ve dünyanın birçok ülkesinin sinema tarihçileri ve eleştirmenlerinin beğenisine sunuldu. Filmle ilgili ilk ve en çok dillendirilen olumsuz yorum ise ‘filmin tam olarak bir ESCOBAR filmi olmadığıdır.’ Yani filme giden çoğu Escobar meraklısı ve hayranı için filmin hayal kırıklığı olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Yani filmin en zayıf yanı senaryosu. Film Kolombiya’da Medellin’e abisi ve yengesiyle surf öğretmenliği için gelen genç Nick’in aşık olduğu ve ciddi ilişkiye başladığı kızın tesadüfen Pablo Escobar’ın yeğeni Maria olmasından yola çıkıyor ve Nick’in ailenin içine girmesiyle başından geçenler anlatılıyor.
Filmi seyrederken bir akıcılığı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında senaryo da sadece Escobar filmi olarak düşünen seyirciler için çok zayıf kalıyor. Normal bir sinema seyircisi için Escobar’ın çok ön planda olmaması o kadar büyük bir sorun olmuyor. Gelelim filmin en olumlu yanları olan cast seçimi ve sanat yönetmenliğine… Bilindiği üzere Kolombiya yıllardır süregelen kana rağmen çevre ve orman olarak inanılmaz zengin bir ülke ve bu yönden de filmde bu eşsiz orman görüntülerine olabildiğince yer vermiş yönetmen Stefano…
Cast seçimine gelirsek bir kere ben Pablo Escobar’ın ilk adını duyduğum ve fotoğrafını gördüğüm andan itibaren olur da filme çekilirse en çok oynamasını istediğim oyuncu olan Porto Ricolu Benicio Del Toro, Pablo’ya adeta bürünüyor. Kesinlikle göründüğü sahnelerde kendisinin Pablo karakteri için nasıl doğru bir seçim olduğunu anlıyoruz. Nick rolünü ise Hunger Games (Açlık Oyunları) serisindeki Peeta Mellark karakteriyle hatırlayacağımız Amerikalı genç oyuncu Josh Hutcherson, Escobar’ın yeğeni Maria rolünde ise henüz ikinci sinema filminde oynayan bir başka genç akrist Claudia Traisac canlandırıyorlar. İkisi de kötü oynamasalar da tabi ki Del Toro’nun oyunu karşısında sönük kalıyorlar ancak vasatın altına düşmüyorlar. Film ise Escobar’ın kendi yaptırdığı hapishane olan La Catedral’e kadar olan bir zamanı kapsıyor. Film hakkında kesin olan bir şey varsa o da, kesinlikle vasat altı bir film değil ancak çok daha iyi anlatılıp kült statüsüne erişebileceğidir.
Narcos, 2015
Narcos, şu an hala devam etmekte olan bir amerikan yapımı dizi… Dizinin ilk sezonluk 10 bölümü 2015 Ağustos’unda yayınlandı, 2.sezonu da 2016 Ağustos’unda yayınlanarak gelecek Ağustos’a kadar ara verdi. İlk sezonda Pablo Escobar’ın Le Catedral hapishanesinden kaçtığı 1992’ye kadar olan 15 yıllık hayatı anlatıldı. 1977’den başlayan durdurulamaz yükselişi, 1982’de siyasete girmeye kalkması, bir süre Miami’de yaşaması gibi dönemler ele alındı. Dizi Netflix’ten yayınlandı ve mecranın popülerliğini inanılmaz derecede arttırdı. Kolombiya’da çekilmesi de dizinin ayrı bir artısı oldu. Dizide Pablo Escobar’ı Elite Squad adlı iki bölümlük suç filminden hatırladığımız Wagner Moura canlandırdı. Moura, Escobar’la öyle bir bütünleşti ki kendisi de ikinci sezonun bitmesinin ardından yaptığı açıklamada “Pablo adeta vücuduma yapıştı.” ifadesini kullandı. Brezilyalı aktör rolü kaptıktan sonra Medellin’de 3 ay boyunca ispanyolca kursuna gitti. Diziyi izleyenler (ben de bunların arasındayım) Moura’yı İspanyol sandı, kendisinin röportajlarında dili sonradan bu kadar kısa sürede böyle akıcı öğrenmiş olmasına inanamadılar. Bütün bunların dışında dizinin aksiyon sahneleri, kusursuz görselliği, başta Wagner Moura olmak üzere çok başarılı oyuncu performanslarıyla Narcos kesinlikle Pablo Escobar’ı televizyonda anlatan en iyi dizi ve kesinlikle kült statüsünde… Ki henüz sinemada bile bu kadar tutan, kazanan ve sevilen bir Escobar filmi yok. Dizinin en önemli artılarından biri de her bölüm başında bazı olayların ve kişilerin dizinin hikaye akıcılığını arttırmak sebebiyle değiştirilmiştir şeklinde çıkan uyarı yazısıdır. Çünkü dizide ölen bazı karakterler aslında halen yaşamaktadır. Bu konuda 2016 yılında Escobar’ın oğlu yazıyı es geçerek diziye ve Netflix’e e ateş püskürdü.
Escobar, 2017
Bu proje 2017 yılında beyaz perdede yerini alacak olan bir Escobar filmi… Film Narcos dizisinde de değinilen gazeteci Virginia Vallejo – Pablo Escobar aşkının iç yüzüne değinecek. Virgina Vallejo Escobar’ın öldürülmesinden 14 yıl sonra 2007 yılında Loving Pablo, Hating Escobar (Pablo’yu Sevmek, Escobar’dan Nefret Etmek) adlı kitabı yazdı. Film de işte bu romandan beyaz perdeye uyarlanacak. Ancak filmin kadrosu açıklandığında birden film her yerde konuşulmaya başlandı. Zaten Narcos gibi bir yapım devam ederken Amerika’nın Escobar’ı birçok kez daha perdeye uyarlayacağı herkes tarafından bilinen bir gerçekti.
Filmde Escobar’ı ünlü İspanyol aktör Javier Bardem, Virginia Vallejo’yu da bizzat karısı olan Penelope Cruz canlandıracak. Escobar’ın peşindeki ajanı Neymar’ı ise Boys Don’t Cry, Garden State, Fight Plan ve Orphan gibi yapımlardan hatırladığımız başarılı aktör Peter Sarsgaard canlandıracak. Filmin yönetmeni ise sansasyon yaratan festival filmleri Los Lunes Al Sol (Güneşli Pazartesiler) ve geçen sene ülkemizde BAŞKA SİNEMA plartformu altında gösterime giren ve oldukça beğenilen film A Perfect Day’in yönetmenliğini yapmış olan İspanyol yönetmen Fernando Leon de Aranoa üstlendi. Film kuşkusuz 2017’nin en çok beklenen yapımları arasında. Bize de görmek kalıyor.
El Patron, 2018
2018 yılında Pablo Escobar’ın hayatının anlatılacağı biyografik drama filmi… Filmde Escobar’ı Hollywood’da daha çok yan rollerde beğeni kazanmış olan ama en çok 1993’teki Carlito’s Way (Carlito’nun Yolu) filmindeki genç suçlu Benny Blanco karakterini canlandıran John Leguizamo canlandıracak. Filmin yönetmeni ise henüz netlik kazanmadı. Herhangi bir afişi de mevcut değil.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.