Artık pek denk gelmese de, önceden yolda kalmış ve ittirilmesi gereken arabalar olurdu… bir el atıverdiğimiz arabalar. Motor çalışınca giden şoförün el sallamasıyla, soluk soluğa kalmış gururlu bir gülümseyiş kalırdı yüzümüzde. Yanımızda hiç tanımadığımız iki-üç kişi, birbirimize bakar ve büyük bir iş becermiş olmanın verdiği gururlu bakışlarla selamlaşır ve devam ederdik hayatlarımıza. İyi hissederdik.Soul Kitchen da sinefil bünyede benzer bir duygu yaratıyor. Toronto Film Festivalinde gösterilmesinden bu yana yazılıp çizilenler, filmin zaten Duvara Karşı ya da Yaşamın Kıyısında ayarında olmadığını afişe ediyordu. Fatih Akın da ciddi meseleler konuşmaktan sıkıldığını, hayata biraz da keyifli tarafından bakmak gerektiğini anlatıyordu. Soul Kitchen / Aşka Ruhunu Kat, biraz Im Juli, biraz Solino, biraz Kısa ve Acısız. Fakat en çok Akın’ın senaryosunu yazdığı ve 2004te Anno Saul’ün yönettiği Kebab Connection havaları.
Kebab Connection’dan bu yana Fatih Akın’ın özel hayatına neler sirayet ettiyse, Soul Kitchen’a da sirayet etmiş gibi. Bilindiği üzere müzik başat bir rol oynamaya başlamış Akın’ın hayatında. Yaşamın Kıyısında filminde olduğu gibi, metalarla üst perdeden kurduğu ilişkiden bunalmış. Hayatın dışından gözlemlemeyi değil de, içinde yaşamayı özlemiş bir yönetmen… Aynı kalan etmenler ise aşka bakış, yemek tutkusu, eski dostlar-dostluklar, aile ve aidiyet. Fatih Akın’ı yönetmenliği haricinde de sevmemek elde değil. Belki de o yüzden, kötü bir film çekse bile elimiz kötü yazmaya varmayacak.
Filme Ruhunu Kat
Soul Kitchen, uzun süre önce bahsini duyduğumuz fakat bir türlü hayata geçemeyen bir projeydi. Neden sonra Fatih Akın, Adam Bousdoukos’la oturup kaleme aldığı bu filmi çekmeye karar verdi. Yaşamın Kıyısında’nın yarattığı toplumsal misyonları omzundan atmak için güzel bir zamanlamayla hayata geçirdiği film bizlere de güzel bir seyirlik oldu. Elbette beklediğimiz Fatih Akın filmi bu değildi ama sinefil umduğunu değil, bulduğunu seyreder.
Soul Kitchen, klişeler haricinde hiçbir angajmana boyun eğmeyen, Yeşilçam tadı (*) bırakan bir film. Olay örgüsünde takıldığı yerlerde, hiç seyirciyi ikna etmeye ya da inandırıcı olmaya lüzum görmüyor. Öylece gelişiveriyor olaylar… bazen karikatürize, bazen abartılı, bazen sadece öyle işte. Fakat bu oldu-bitticilik keyfinizi kaçırmak şöyle dursun, çok zaman seyircide Hulusi Kentmenvari bir gülümse yaratıyor. Filmi henüz seyretmedi ve seyretmeyi düşünüyorsanız bunu cebinize koyun ki yadırgamayın. Bunca ön uyarıdan sonra filmden hafifçe bahsedebiliriz.
Hamburg’un tenhalarında, kullanılmayan bir tren yolunun kenarında Soul Kitchen isimli bir restoran. Mekanın sahibi yunan asıllı Zinos’un sevgilisi Nadine, yeni işi için Şangay’a gitme kararı alınca Zinos’un hayatı karışır. Restoranı satsam mı, birine mi bıraksam derken hapisteki abisi, hırsızların kralı Illias yeniden ortamlara döner. Kaprisli fakat yetenekli ahçı Shayn’ın bu hayata girmesi yeterli kargaşayı yaratmıyorsa, mekana gözünü dikmiş emlakçı Neumann’ı da verebiliriz. Tüm bu olaylar gelişirken bel fıtığı olan Zinos, bir de vergi borçlarını ödemediğinden mekanın müzik setini vergi memuruna kaptırmasın mı?
Şimdi bu kadar zorlama, bu kadar tesadüf, bu kadar klişe nasıl bir bütün oluşturuyor? Oldukça neşeli, yer yer komik bir bütün oluşturuyor. Hani, yorgun zamanlarda film seçerken yaşadığımız rehavet vardır ya… işte onun reçetesi. Macerası da, müziği de eksik olmayan bir romantik-komedi nihayetinde, fakat ruha iyi geliyor. Bu türde özellikle Hollywood’un yaptığı bir dolu örnekten ise küçük bir farkla sıyrılıyor: samimiyet. Hem de Fatih Akın samimiyeti.
Abisine ithaf ettiği bu filmde Fatih Akın bize hem hoş bir film, hem de güzel bir soundtrack armağan etmiş oluyor. Oyunculuklara zaten diyecek yok. Fakat bir-iki not düşmek gerekiyor. Duvara Karşı’da Sibel’in babası rolünde izlediğimiz Demir Gökgöl’ün bu filmde canlandırdığı şarapçı Sokrat harikuladeydi. Ve ufak da olsa görünen Udo Kier ve Uğur Yücel gibi ustalara da selam etmek gerekir. Böyleyken böyle; Fatih Akın’ın bir sonraki projesini beklemeye devam edelim.
(*) Dipnot: Yapmadan edemedim: Fatih Akın’ın Yeşilçam kastı:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.