5N 1F: The Cable Guy (1996)

Konuk Yazar: Adem Gündar

cableguy.jpg

Nedir?

1996 tarihli bir film. Ülkemizde “Baş Belası” ismiyle gösterime giren eserin başrollerinde Jim Carrey ve Matthew Broderick’i izliyoruz . Komedi filmleriyle tanınan oyuncu Ben Stiller’ın ikinci yönetmenlik denemesi aynı zamanda. Yanlış şekilde pazarlandığı için hak ettiği değeri göremeyen, mühim bir komedi filmi The Cable Guy.

Ne Değildir?

Gülmekten karnınıza ağrılar sokacak ve bittiğinde kafanızı boşaltmış olacağınız bir film değildir. Önceliği gişe olan bir film değildir. Jim Carrey filmde esas oğlan değildir. İçi boş bir film hiç değildir.

Neyi Anlatır?

Yeni taşındığı evine kablolu tv taktırmak isteyen Steven’ın (Matthew Broderick) evine gelen kablocu adamın bedavaya şifreli kanalları da açma teklifine karşı koyamaz ve kendisini farkında olmadan bu garip adama teslim eder. Hayatı boyunca istediği gibi arkadaşları olmayan ve boş vakitlerinin neredeyse tamamını televizyon başında geçiren kablocu adam (Jim Carrey) Steven’a yaptığı bu iyilik karşılığında kendisinden tek bir şey istemektedir: arkadaşlık etmek.

Neden İzlenir?

Jim Carrey’nin bir ev partisinde eline mikrofon alarak Somebody to Love’ı neredeyse Jefferson Airplane kadar iyi söylediği unutulmaz karaoke sahnesini izlememiş olmak sinefilliğe sığmadığı için. Jim Carrey’nin hayranlarının bir bölümünü kaybetmesine neden olan o değişik kara komedi performansına tanık olmak için. Biraz farklı işlense on yılın en önemli filmlerinden birine yol açabilecek incelikteki senaryosu için. Hatta araya sıkışmış nefis Waterworld göndermesi için.

Neye yarar?

Televizyon eşliğinde büyüyen bir neslin iletişim eksikliği sebebiyle hangi noktalara gelebileceğini görmeye yarar. Ben Stiller – Jim Carrey gibi isimleri görünce oluşabilecek önyargıyı tek seferde kırabilmeye yarar. Televizyon hayatımızda olmasa nasıl bir halde olacağımızı düşünmeye yarar.

Son olarak…

İlk filmi Reality Bites ile birlikte The Cable Guy’da da yönetmen Ben Stiller’ın hak ettiği değeri görmemesi tesadüf değil. Bireysel problemler ile televizyonun hayata olan etkisi arasında ince bağlantıları çok da derin olmayan mesajlarla tamamlamak gibi ortak noktalara sahip olan bu iki film de yanlış paketlerin içinde bulunmaları ve farklı beklentilere sahip izleyicilere hitap etmeleri açısından çoğunlukla hayal kırıklığı olarak anıldılar. Ancak her zaman güzel niyeti takdir edilen bir sinemacı olan Ben Stiller’ın bu ilk iki filmi, sonradan komediyi daha ön plana koyarak çektiği Zoolander ve Tropic Thunder gibi filmlere göre çok daha akılda kalıcı olmuştu.

İyi seyirler…

Yorum Gönderin