Walk this Way*: Frankenstein – Frankenştayn

“Lütfen! Koltuklarınızı terketmeyin, bizler çocuk değil bilim adamlarıyız. Size korkacak bir şey olmadığını temin ederim.” ** İşte size üçüncü nesil Frankenstein’lar.

James Whale’in yönettiği 1931 yapımı klasik “Frankenstein” 100 yıllık tarihi olan Frankenstein filmleri arasında akla ilk gelen film olmasının yanında, sonrasında yapılan birçok korku filminin de esin kaynağı olmuştur. Bunun en önemli sebebi boynunda cıvataları olan düz başlı maskesi ve dökük kıyafetleriyle “Canavar”ı oynayan Boris Karloff’dur.

1974 yılında Mel Brooks yönetmenliğinde ve Brooks-Wilder ortaklığında çekilen “Young Frankenstein” ise bu 100 yıllık tarihte çekilmiş en eğlenceli Frankenstein filmi. Yine 1974 yapımı olan western göndermesi “Blazing Saddles”ın hemen arkasından başrol oyuncusu Gene Wilder’ın ısrarıyla ve senaryoya yaptığı büyük katkıyla çekilen bu film, Frankenstein filmlerine gönderme yapmaktan çok onlara -özellikle de Boris Karloff’un oynadığı “Frankenstein” (1931), “Bride of Frankenstein” (1935) ve “Son of Frankenstein” (1939) filmlerine- saygı duruşu niteliğindedir. Siyah-beyaz çekilen ve 1931 yılında kullanılan laboratuvar ekipmanlarının kullanıldığı filmde senaryo temel olarak “Son of” filminden esinlenilerek yazılmaya başlansa da bu üç filmden de önemli sahnelerin karikatürize edilmesiyle oluşmuş.

“Bride of” filminde gördüğümüz kör keşiş sahnesi Gene Hackman’ın oyunuyla müthiş bir parodiye dönüşmüş. Kenneth Mars; “Son of” filminde Lionel Atwill’in oynadığı mekanik takma kollu polis şefi olarak karşımıza çıkıyor (kolunun hikayesi orijinal filmde anlatılır) ve bu koluyla Dr. Frankenstein ile dart oynuyor. Madeline Kahn’ın saçı “Bride of” filmindeki Elsa Lanchester’ın saçıyla bire bir aynı. 1931 filminde küçük kız çocuğunun ölümüyle biten sahnenin parodisinde ise kızın “çiçekler bitti, şimdi ne atacağız” sorusundan sonra Peter Boyle’un “sizin beklediğiniz şey olmayacak” dercesine kameranın tam içine bakması Mel Brooks’un dehasının göstergesi. 1931 filminde Henry Frankenstein’ın kambur yardımcısı Fritz’i bu filmde Marty Feldman’ın olağanüstü oyunuyla Igor olarak görüyoruz. Bu isim kullanılarak “Son of” filminde Baron Wolf von Frankenstein’ın kırık boyunlu yardımcısı Ygor’u oynayan diğer büyük usta Bela Lugosi de unutulmamış oluyor. Tema müziğinin orijinal serideki karamsar havayı tam anlamıyla yansıtıyor olması da John Morris’in neden Mel Brooks’un favori bestecisi olduğunu bize anlatıyor.

Bu filmden tam bir yıl sonra baş rolünü Bülent Kayabaş’ın oynadığı “Sevimli Frankenştayn” sinemalarımzda yerini buluyor. John Morris’in müziğinin aynen kullanıldığı filmin afişinde; yazan-yöneten Nejat Saydam olarak görülse de filmin senaryosu ve sahneleri birkaç küçük değişiklik dışında Young Frankenstein’ın aynısı. Orijinal filmde rastlanan zekice esprilere ise bu versiyonunda rastlamak pek mümkün olmuyor. Bunların yerini dönemin seks filmlerinin etkilediği bayağı espriler dolduruyor.

İki film arasındaki en büyük fark Brooks’un siyah-beyaz, Saydam’ın ise renkli çekmeyi tercih etmiş olması. Gene Wilder’ın karakterinin ismi Frederick Frankenstein (Fronkonsteen okunur!) iken Kayabaş’ın dedesinin ismi Frederick Frankenstein olarak anılıyor. Kayabaş’ın filmdeki ismi ise Timur Frank. Frederick dedesinin çalışmalarından haberdar ve onun kötü ününden aşırı rahatsız bir doktor olmasına ve dedesinin şatosuna merakından gitmesine rağmen Timur; nişanlısını doktorum diye kandıran, dedesinden haberi dahi yokken zengin olma hayaliyle yola çıkan paragöz bir adam görünümde karşımıza çıkıyor. Igor karakteri Turgut Özatay’ın oynadığı Fatin’e dönüşürken Canavar’ı Savaş Başar canlandırıyor.

Bilinçli olarak mı yapılmıştır bilemiyoruz ama, Nejat Saydam orijinal Universal filmlerine selamını filmin başında bir sahnede Bülent Kayabaş’a Boris Karloff’un maskesini taktırarak vermiş. Maalesef Canavar’ın dans ettiği meşhur “Puttin’ On the Ritz” sahnesininin değiştirilerek “Kasaba Yararına Kıyafet Balosu” olması, bununla beraber polis şefi’nin orta anadolu ağzıyla konuşan şişman bir adama dönüşmesi filmin kendine has eğlencesini bir hayli ortadan kaldırmış.

Saydam filmi yeniden çekerken dönemin koşullarını ve kültür özelliklerini de göz ardı etmemiş. Dr. Frankenstein’ın Igor’dan istediği beyin “Bilim adamı ve aziz” Hans Delbruck’a ait. Gerçek Hans Delbruck 1929 yılında yaşamını yitirmiş, önemli çalışmaları olan bir savaş tarihi profesörü. Timur’un Fatin’den istediği beyin ise 157 yaşında ölmüş Hasan Ağa diye birisine ait. İsim farklı olsa da döneminin en uzun yaşayan ve 1934 yılında 157 yaşında vefat eden insanı Bitlis’li Zaro Ağa’ya gönderme yapılmış. Puttin’ On the Ritz sahnesinde spot ışığın patlamasıyla korkup kaçan canavar bizim filmimizde kıyafet balosunda gördüğü bize özgü eğlence alevli meyveden korkuyor. Kör keşiş’in canavar’a ikram ettiği şarap ise hoşaf’a devşiriliyor.

Mel Brooks ve ekibi hala akıllardan çıkmamış uzun süre de çıkmayacak bir klasiğin izinde kendi klasiklerini yaratırken, Nejat Saydam topallayarak da olsa bu yeni klasiğin adımlarını takip ediyor.

————–
*Aerosmith’in efsane şarkılarından Walk This Way, Young Frankenstein’daki tren garı sahnesinde Igor ve Frederick arasındaki “walk this way… this way” esprisinden esinlenilerek yazılmıştır.
**Dr. Frankenstein’ın meslektaşlarına Canavar’ı tanıtırken attığı tiraddan alınmıştır.

Yorum Gönderin