Klasik kötüyü oynamaya devam etseydi, kendini geliştirmeyi denemeseydi, farklı roller peşinde koşmasaydı, büyük bir ihtimalle daha çok kazanan bir oyuncu olurdu. Ancak iyi ki tersini yapmış, kendine farklı bir yol çizmiş. Biz de Woody Harrelson Filmleri diye bir toparlama yaptığımızda, her türden yapımları bir araya getirebiliyor, birbirinden çok farklı duygular barındıran sahneleri art arda hatırlayabiliyoruz.
Önemli Not: Filmlerden önemli sahneler alındığı için, doğal olarak spoiler içermektedir.
Seven Psychopaths
Karakter: Filme ismini veren 7 psikopatın üçüncüsü ve en tehlikelisi herkesi korkutan mafya babası Charlie Costello’dur. Köpeğine çok bağlı olan gangsterimizin film boyunca yaptıkları kan dondurucudur. Harrelson buna rağmen kendine has mizahını karakterinin içine yedirmeyi çok iyi becerir.
Sahne: Costello’nun ne yapacağı tahmin edilemez bir psikopat olduğunu ve köpeğini ne kadar sevdiğini gösteren sahnemiz, iki dakika içinde karakterinin temel özelliklerini ve dengesizliğini bize aktarıyor.
Zombieland
Karakter: Emma Stone, Jesse Eisenberg, Bill Murray ve en başta Woody Harrelson… Farklı ve neşeli senaryosuyla kült filmler arasına giren yapım tabi ki Harrelson’ın Tallahassee karakteri olmasa bu kadar başarılı olamazdı.
Sahne: Tallahassee, aslında filmin esas başrolü olan Eisenberg’in Colombus karakterinden, bu sahneden başlayarak başrolü çalıyor.
The Thin Red Line
Karakter: Terrence Malick klasiğinde İkinci Dünya Savaşı’ndaki “en bahtsız asker” rolü Woody Harrelson’ın olmuştu. Çavuş Keck, filmdeki bir dolu ünlü yıldızın canlandırdığı ünlü karakter arasında Harrelson’ın performansı sayesinde sıyrıldı.
Sahne: Şanssızlık ve Ölüm… Savaşın saçmalığı üzerine belki de en iyi sahnelerden biri…
https://www.youtube.com/watch?v=YMUHkM1t7l0
True Detective
Karakter: True Detective izleyen herkes “Tarihin en iyi TV dedektif ikilisi kimdir?” diye sorsa büyük bir olasılıkla aynı yanıtı verir. Rust Cohle ve Marty Hart, ekranda her göründüğünde izlediğimiz herşeyden farklı sahnelerle karşılaşacağımızı biliyorduk. Düz bir insan gibi görünmesine rağmen Harrelson’ın da olağanüstü performansıyla inanılmaz bir derinliğe sahip olan Marty Hart karakterini, özellikle genç oyuncular tekrar tekrar dönüp izlemeli…
Sahne: Woody Harrelson eksiksiz her sahnede mükemmel ama dizinin hepsini koyamayacağımız için aralarından birini seçmek durumunda kaldık.
2012
Karakter: Roland Emmerich’in gereksiz felaket filmleri arasında en kötülerinden biri de 2012’dir. Bütün dünyanın yerlebir olduğu tüm film boyunca belki de tek seyredilebilir şey, Woody Harrelson’ın performansıydı. Usta oyuncu dünyanın yıkılacağına kimseyi inandıramayan Charlie Frost isimli komplo teorisyeni bir radyocuyu oynadı.
Sahne: Yellowstone Parkı’nda büyük bir volkan patlamasının kenarındayız. Frost, canlı yayındadır.
Three Billboards Outside Ebbing, Missouri
Karakter: Geçtiğimiz yılın ve son zamanların en etkileyici filmlerinden birinde Şerif Willoughby’yi oynayan Harrelson, yine bir yan rolde olmasına rağmen sinema yaşamının en iyi performanslarından birini verdi. Seven Psychopaths’ta da birlikte çalıştığı Martin McDonagh, bu filmdeki rolü özellikle Harrelson için yazmış gibiydi.
Sahne: Filmi izlemediyseniz açıp izlememeniz gereken bir sahne… Şerif Willoughby, fazla zamanı kalmadığını öğrenince hayatını kendi elleriyle bitirmeyi seçiyor. Sahnenin büyük bölümünde Harrelson’ın sadece sesini duyuyoruz ama bu ana kadar karakteri çok iyi canlandırdığı için neredeyse yüzünü de görebiliyoruz.
Out of the Furnace
Karakter: Harrelson psikopat/kötü karakterleri ne kadar iyi oynadığını gösteren filmlerden biri de Harlan DeGroat karakterini canlandırdığı Out of the Furnace’tır. Her yönüyle tehlikeli bu karakteri en inandırıcı şekilde oynar ve usta oyuncuların arasından yeteneğiyle öne çıkar.
Sahne: Film boyunca tehdit ve şiddet gösterilerini sürdüren Harlan, sadece iki cümle ve bakışla ne kadar tehlikeli biri olduğunu izleyen herkese hissettirir.
Rampart
Karakter: 2012 tarihli Rampart’ta Woody Harrelson kirli bir Los Angeles polisi Dave Brown’ı canlandırdı. Filmin senaryosundaki sorunlara rağmen, Brown karakteri olabildiğince gerçek ve etkileyiciydi.
Sahne: Brown’ın İç İşleri tarafından izlendiğini anladığı ve “Ben ırkçı değilim, azınlıklardan değil bütün insanlardan nefret ediyorum” sözleriyle kendini savunduğu sahne, karakterin sahiciliğine bir kez daha inandığımız bir bölümdü…
The Edge of Seventeen
Karakter: Woody Harrelson’ın kendisine verilen her rolün altından başarıyla kalkabileceğini kanıtlayan farklı bir karakter… Mr.Bruner, her öğrencinin sahip olmak isteyeceği, farklı yöntemleriyle gençlerin büyüme sancılarına çare olan bir öğretmen.
Sahne: Sorunlu öğrencilerden Hailee Steinfeld’in canlandırdığı Nadine ile hayat ve intihar hakkında konuştukları, Harrelson’ın mizah oyunculuğu yeteneğini bir kez daha sergilediği mükemmel bir sahne…
War for the Planet of the Apes
Karakter: “Colonel” son yılların en iyi oynanmış kötü karakterlerinden biri olarak karşımıza çıktığında Harrelson’a bir kez daha hayran olduk. İnsanlık ile maymunların savaşında aslında ne kadar çaresiz olduğumuzu da Harrelson’ın psikopatlık kisvesi altında gizlediği son çırpınışlarıyla anladık.
Sahne: Colonel’in Ceasar’la karşılaştığı ve söylediklerinden etkilenmediğini göstermeye çalıştığı sahne… Harrelson sahnede pek konuşmuyor ama yüz ifadesinden birçok farklı duygunun yanısıra korkuyu da okumak mümkün.
White Men Can’t Jump
Karakter: Sidney Deane ve Billy Hoyle… Pek basketbolcu isimleri gibi durmasa da Wesley Snipes ve Woody Harrelson canlandırdığı bu iki karekter tarihin en iyi spor ve basketbol filmlerinden birini ortaya çıkardı. Basketbol yeteneklerininin yanısıra pek yasal olmayan farklı özelliklerini de ortaya çıkaran iki arkadaş, film boyunca parayı toplamak ve paçayı kurtarmak için çalışıyorlar.
Sahne: Sokak basketbolunda “trash talk”un ne kadar önemli olduğunu Billy Hoyle’dan öğreniyoruz.
https://www.youtube.com/watch?v=WalwsPYc6lU
No Country for Old Men
Karakter: Coenler Kardeşler’in başyapıtında, filmi unutulmaz kılanlandan biri de Carson Wells’tir. Harrelson, kısıtlı ekran süresinin her saniyesini yeteneğiyle doldurur.
Sahne: Harrelson’ın röportajlarında “Yaşamını her zaman konuşarak ve blöflerle sürdürmeyi başarmış bir karakterin, artık kandıramayacağı bir belayla yüz yüze geldiği an” olarak tanımladığı, klasikler arasına girecek bir sahne…
Natural Born Killers
Karakter: Oliver Stone’un her filminde yıldız kendisidir. Onun yarattığı klip estetiğine yakın kurgu kalabalığı içinde bir oyuncunun kendini gösterebilmesi için üstün yeteneklere sahip olması lazım. Mickey Knox’ın, sinemada “katil” denince akla ilk gelen karakterlerinden biri olmasının nedeni tabi ki Woody Harrelson…
Sahne: Mickey Knox, hapishaneden kaçışını biraz müstehcen bir fıkrayla başlatıyor.
The People vs. Larry Flynt
Karakter: Porno yayını Hustler’ın kurucusu Larry Flynt’i oynamak için bizzat kendisiyle uzun bir zaman geçiren Woody Harrelson aralarındaki ilişkiyi daha sonra “Artık çok iyi arkadaşız” diye anlattı. “Eğer tanışıp, onu sevip anlamasaydım, asla oynamazdım. Texas ve Ohio’da büyüdüm ve bu porno işine çok sıcak bakan bir insan değilim.” sözleriyle bu zor ve tartışmalı rolü niye kabul ettiğini anlattı.
Sahne: Tabudeviren Flynt’in 5 dakika içinde 3-4 tane kanunu çiğnediği sahneleri ve avukatına niye dünyanın en iyi müvekkili olduğunu anlattığı bölümü izliyoruz.
The Hunger Games
Karakter: Hunger Games serisinin en karizmatik ve en iyi canlandırılmış karakteri Haymitch Abernathy desek çok fazla insan itiraz etmez sanırız.
Sahne: Abernathy, gençlere işin inceliklerini anlatıyor. Harrelson, pek canlandırmadığı türde bir karakterin altından yine başarıyla kalkıyor.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.