1982: Hangisi Bizden Yana?


İstanbul Film Festivali’nin onikinci gününde Lübnan yapımı 1982 adlı film gösterime girdi.

İsrail’in kurulması ve binlerce Filistinli mültecinin Lübnan’a göç etmesinin ardından 1982 yılında, din temelli bir Lübnan iç savaşı başladı. Uzun yıllar süren bu savaşın ardından 200 bin insan ölürken, yüzbinlerce insan da yaralandı. The Insult filminin de temelini oluşturan bu iç savaş, 1982 filminde de arka planda ilerliyor.

Filmin hem senaryosunu yazan hem de yöneten Oualid Mouaness, filmde anlatılan hikayeyi, henüz on yaşındayken gerçekten yaşamış ve o yaşadıklarından esinlenmiş. Yönetmen, Lübnan’ın güneyinde başlayan ve uzun yıllarca devam eden bu iç savaşı bizlere direkt sunmak yerine, çocukların gözünden olaylara bakmamızı sağlıyor.

Wissam’ın ilan-ı aşk ettiği okulun son gününde iç savaşın fitili ateşlenir. Yasmine ve Joseph arasındaki ilişkinin de sarsılmasını sağlayan bu iç çatışma, geri dönüşü olmayan bir savaşa dönüşür. Yönetmenin, bizlere naif ve mütevazı bir anlatı sunmasını takdir ediyorum. Yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olmasına rağmen duygu sömürüsüne, yanlı bir tutuma ve abartılı bir anlatıya dönüşebilecek bu yapım, Oualid Mouaness’in başarılı yönetmenlik becerisiyle gayet iyi işleniyor. Savaşın aktörlerinden hiçbirini görmememize rağmen gayet etkileyici bir savaş atmosferi yaratılmış. Uçakların çıkardıkları sesler, İsrail ve Suriye uçaklarının gökyüzünde birbirlerini vurmaya çalıştıkları sahneler, gayet iyi gözüküyor. Ki o sahnede, filmin en önemli diyaloglarından biri kuruluyor. Macit annesine ‘Hangisi bizden yana?’ diye sorduğunda annesinin verdiği ‘hiçbiri’ cevabı, savaşlar üzerine söylenmiş birçok sözden daha anlamlı duruyor.

Filmin sonu ile birlikte daha bir anlamlı olan ve filmde defalarca gördüğümüz Tigron veya asıl adıyla Grendizer hayali karakteri, Wissam’ın içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlıyor. Ki zaten Wissam resim ödevini yetiştirmeye çalışırken, kâğıttan ziyade gökyüzüne Tigron’u çiziyormuş gibi bir izlenim bizlere sunuldu. Üzerine birçok kez diyaloglar yapıldı. Bu altyapı hazırlanmamış olsaydı, filmin sonu ile ilgili bir hayal kırıklığı yaşayabilirdik, fakat yönetmenin başarılı tercihleri, filmin sonu hakkında bende bir hayal kırıklığı yaratmadı. Riskli bir tercih ama iyi kotarıldığını düşünüyorum.

Film hakkında yapabileceğim en büyük eleştiri, iç savaşı bir tabloya çizer gibi anlatmaktan ziyade, 4-5 dakikalık bir sohbetin yapılması gerektiğini düşünüyorum. En azından filmin başlangıcında, Yasmine’nin kardeşi ve Joseph arasındaki politik tartışmaların bizlere gösterilmesi gerekirdi. Filmin bu anlatısı fazla sade duruyor. İçerisinde hararetli tartışma bulunması ve her iki görüşünde kendisini anlatması, filmi daha iyi bir konuma getirirdi.

2018 yılının iyi filmlerinden biri olan, lakin ara ara duygu sömürüsüne kaçan Capharnaüm ile Et Maintenant On Ya Où? Filmlerinin hem oyuncusu hem de yönetmeni Nadine Labaki, gayet iyi bir performans sergiliyor. Capharnaüm ve bu filmde de gördüğümüz üzere Lübnan yapımı filmlerin, çocuk oyuncularında farklı bir performans başarısı var. Bu kadar doğal ve gerçekçi performans sergilemelerinin özel bir nedeni olduğunu düşünmeye başladım.

Filmin önemli noktalarından birinin güvercin meselesi olduğunu düşünüyorum. Wissam daha önce okulda hiç güvercin görmediğini filmin başında söylüyor. Bildiğiniz üzere savaş alanlarında kuşlar haliyle olmazlar. Bu ayrıntı da filmin ilerisi için bizlere ufak bir ipucu veriyor. Zaten filmin sonunda, öğrencilerin okuldan ayrılmasıyla birlikte, güvercinler sınıfları istila ediyor.

Filmin anlatım biçimi, hissettirdiği ve anlatmak istediği öyküyü beğendim. Yukarıda da bahsettiğim üzere iç savaş hakkında net bir söyleminin bulunmaması, filmin kalitesini düşürüyor. Genel hatlarını beğendiğim bu filme puanım: 70/100


Leave a Reply