46 Yıl Sonra İlk Kez Cannes’da: Chess of the Wind

Cannes Film Festivali’nde Classics seçkisinin bu yılki gösterimlerinde 20. yılını kutlayan In the Mood for Love, Federico Fellini’nin 100. doğum günü şerefine La Strada ve 60. yıllarını kutlayan A Bout de Souffle ve L’Avventura gibi kült filmler 4k restore edilmiş versiyonlarıyla festivalin şanslı izleycilerine sunuluyor. Ancak birçok kişinin bildiği bu kült filmlerin dışında gerek geçmiş hikayesi gerekse de teknik ögeleriyle tüm dikkatlerin üzerinde olacağı bir filmin daha gösterimi yapılacak; İranlı yönetmen Mohammad Reza Aslani’nin 1976 yılında çektiği Chess of the Wind.

Eski bir filmin yıllar sonra yeniden keşfedilip ilgi görmesi şüphesiz ki nadiren bulunan bir şeydir ancak Chess of the Wind’i daha nadir kılan politik ve dramatik bir geçmişe de sahip oluşu. 1976 Tahranı’nda sadece 2 kez gösterilen ancak daha sonra eleştirmenlerin tepkilerinin ardından vizyondan kaldırılan film, 44 yıl sonra Cannes Film Festivali’nde Classics seçkilerinin arasında gösterilecek.

Chess of War’ın o dönemde tepki çekmesinin ise en önemli sebepleri arasında insanlara karmaşık gelmesi ve rahatsız eden hem toplumsal hem de bireysel ögelere sahip olması gösteriliyor. İçerisinde zamanının toplumunu ve algısını hiçe sayan kadın figürleri ve homoseksüel içerikler barındıran film, gösterime girdiği 1976 yılında tepki çekiyor ve sadece 2 gün sonra gösterimden kaldırılıyor. 1979 yılında Ayetullah Humeyni’nin İran’da İran İslam Cumhuriyeti’ni kurmasının ardından filmin herhangi bir yerde gösterimi ve bulundurulması yasaklanıyor ve film böylece kayıplara karışıyor.

Babasının o yıllarda İran’da entelektüel bir sinema anlayışına destek vermek istediğini belirten yönetmen Mohammad Reza Aslani’nin kızı Gita Aslani Shahrestani, “O dönemdeki eleştirmenler filmin hiçbir manası olmadığını belirterek vizyondan kaldırılması gerektiğini söylüyor. Ancak babamın o dönemde tek yapmak istediği Avrupa’daki entelektüel sinema anlayışını İran’a taşıyabilmek.” açıklamasında bulunuyor.

Bugünlerde Paris’te bir üniversitede eğitim veren ve yazarlık yapan Gita Aslani Shahrestani, yıllar sonra babasının filminin peşine düşmeye karar veriyor. Babasının kayıp filminin avına çıkan Gita Aslani Shahrestani sürecin nasıl başladığını şöyle anlatıyor; “Yaklaşık 7 yıl önce İran’da auteur sinema üzerine doktora tezimi hazırlarken bu filmin de tezimin bir parçası olması gerektiğini düşündüm. Bir türlü bulunamayan ve babamda dahi bir kopyası olmayan filmi arayış hikayemiz bu şekilde başladı.”

Ancak İran’da yasaklanan film ülke arşivlerinde bulunamadığı gibi uluslarası film arşivlerinde de maalesef bulunamıyor. Gün geçtikçe umudunu kaybeden Gita Aslani Shahrestani İran’da yaşayan ağabeyi Amin Aslani’den yardım istiyor. 2014 yılında bir eskici dükkanına giren Amin Aslani, birkaç film makarası görüyor ve dükkan sahibinden bu makaraların ne olduğunu bilmedikleri ve tamamen dekor amaçlı sattıkları cevabını alıyor. Bütün makaralardaki görüntüleri izleyen Amin Aslani, makaralardan birinin babasının Wind of Chess filmine ait olduğunu öğreniyor. Böylece, bulunan ve İran’da hala yasaklı olan film restore edilmek üzere el altından Paris’e, Gita Aslani Shahrestani’ye gönderiliyor.

Chess of the Wind’i ilginç kılan ve Cannes Classics seçkileri arasında gösterilecek olmasının tek sebebi elbette bugünlere türlü zorluklarla gelmiş olması değil. Bir miras hikayesini anlatan film özellikle gotik ruhu, ele aldığı zamanının ötesinde konuları ve teknik elementleriyle de dikkat çekiyor. İran minyatürlerinden esinlenen görüntülerin olduğuı film, Edgar Allen Poe’nun gotik korku ögelerini Pier Paolo Pasolini, Luchino Visconti ve Robert Bresson gibi Avrupalı kült auteur yönetmenlerin sinema anlatımıyla birleştiriyor. Gerek sigara tutan, yemek servis eden, silah dolduran ellere odaklanan oldukça detaylı sinematografisi, gerekse de derin nefesler, karga sesleri, kurt ulumaları gibi sesleri tüm gerilimyle izleyiciye veren ses tasarımıyla filmin geçtiği evdeki bunalımlı ortam izleyiciye aktarılıyor.

Filminin yıllar sonra tekrar gösteriminin yapılmasına duyduğu mutluluğu dile getiren 76 yaşındaki yönetmen Mohammad Reza Aslani ise yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor; “Filmimin yeniden keşfedilmesi ve insanların İran sinemasına farklı bir gözle bakabilecek olmasına çok mutlu oldum. O dönemde auteur yönetmenlerin insanlara karmarşık gelen filmleri maalesef yok sayılıyordu. Bugün değer verildiğini görmek ¬heyecan verici.”

İran’daki politik nedenlerden dolayı bir türlü istediği filmleri çekemediğini de belirten Mohammad Reza Aslani pes etmediğini belirterek şunları söylüyor; “10 yıldır elimde bir senaryo var ancak İran’da üzerime yapışan bazı fikirlerden dolayı filmimi çekemiyorum. İranlı eski bir şairin hayatını eski İran minyatürleri batılı resimlerle birleştirerek, Visconti ve Bresson’un sinemasına benzer bir anlatımla çekmek istiyorum.”

Son olarak yıllar sonra babasının filminin bulunmasında büyük emeği olan Gita Aslani Shahrestani ise, film ve babası hakkında “Babam filmin restore edilmiş versiyonunu gördüğünde bir terapiste gitmiş gibi hissetti. Neden hep yönetmen olmak istediğini bir kez daha hatırladı. Adeta yıllardır kayıp olan çocuğunu bulmuş gibiydi.” açıklamasında bulunuyor.

Restorasyonu George Lucas Family Foundation tarafından İtalya ve Fransa’da yapılan film, Cannes Classics seçkilerinin yanı sıra önümüzdeki aylarda gerçekleştirilecek BFI Londra Film Festivali’nde de özel seçkiler arasında gösterilecek. Filmin ilerleyen aylarda farklı film festivallerinde gösterimlerinin yapılması bekleniyor.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın