5 È Il Numero Perfetto: Abartılı Sahneleriyle Bir Mafya Masalı


İstanbul Film Festivali’nin beşinci gününde 5 È Il Numero Perfetto isimli bir italyan yapımını izleme şansı bulduk.

Türkçeye 5 Kusursuz Sayıdır adıyla çevrilen, 1972 Napoli’sinde geçen abartılı bir mafya savaşını bizlere sunan bu film, maalesef festivalde şu ana kadar gösterime giren en zayıf film olmayı başardı.

Sanat yönetimi bakımından iyi bir yapım olarak karşımıza çıkan bu filmin birçok kusuru var. Senaryonun basitliği, tempo sorunlarının oluşu, çatışma sahnelerin abartısı ve inandırıcılıktan uzak oluşu, karakterlerin motivasyon problemleriyle birlikte, filmdeki her şey eğreti duruyor. Gerçeklikten uzak oluşunun yanı sıra mantık hatalarıyla da seyirciyi fazlasıyla aptal durumuna düşürüyor.

Dogman filminin de görüntü yönetmenliğini üstlenen Nicolai Brüel, şahane bir iş ortaya koymuş. Film, karanlık ve kasvetli havasıyla bir intikam hikayesine çok uygun. Lakin hikayenin vasatlığı, bu görüntü yönetimindeki başarının da önüne fazlasıyla geçiyor.

5 Ana bölümden oluşan bu film, ilk bölüm olan Napoli’nin Gözyaşları ile gayet güzel bir biçimde başlıyor. Özellikle ilk bölümün hemen başında duvarda çizili olan kadın portresinin yavaş yavaş belirmesi ve kadının gözünden yaşların akması, harika bir şekilde sunulmuş. Karanlıkta çekilmiş ve silahların ateşlenmesiyle aydınlanan çatışma ortamı da gayet güzel duruyor. Yukarıda da söylediğim gibi filmdeki görüntü ve sanat yönetimi çok başarılı. Ne zaman ki karakterler konuşmaya, bir plan yapmaya veya mermisi bitmeyen silahlarla ateş etmeye başlıyor, işte o zaman filmdeki mantık hataları ve abartılı anlatım gün yüzüne çıkıyor. Fazlasıyla yakın plan bulunan bu filmde, müzikler de gayet başarılı. Biraz fazla kullanılmış olsa da izleyiciyi yormayan ve sahnelerle bir ahenk oluşturan müzik kullanımı, gayet tatmin edici.

Filmin hikayesindeki mantık hataları, seyirciyi son ana kadar zorluyor ve filmin içinde kalmayı zorlaştırıyor. Oğlunu öldüren falcıyı ele geçirmek adına onlarca kişiyi öldüren, yıllardır hizmet ettiği çete liderini, gözüne kırpmadan öldüren, iki büyük çete liderinin ortadan kalkmasına önayak olan baba, oğlunun katilini serbest bırakıyor. Esasen bunca ölüme neden olan falcıyı bırakması, büyük bir sorun teşkil etmiyor. Sorun şu ki; falcıyı serbest bırakma nedenini, o anki motivasyonunu, yönetmen bizlere anlatamıyor. Yönetmen, Peppino’nun bir dakikalık konuşma sahnesini filme ekleyerek, bütün ölümlerin falcı yüzünden çıktığını ve artık daha fazla ölümün yaşanmasını istemediğini, başroldeki karakterimize söyletseydi, yine de beğenmeyebilirdik ama en azından o sahnenin anlamsızlığı bu kadar göze batmazdı. Yönetmen denemiş ve becerememiş derdim. Burada bir gayret dahi yok. Serbest bıraktım çünkü öyle istedim gibi bir anlatım çıkıyor.

Don Lava’nın yeğenini esir alan Peppino, falcı ve yeğen takası için Don Lava ile açık bir alanda buluşuyor. Yeğenini esir alan, yıllardır hizmet ettiği çetenin liderini öldüren Peppino’nun karşısına, sadece iki adamıyla çıkan Don Lava’nın mantığını nasıl açıklayacağız? Geceden beri işler çığırından çıkmışken, çete liderleri tek tek öldürülürken nasıl olur da bu kadar mantıksız bir düşünceyle, önlem almadan Peppino’nun karşısına çıkabilir? Uzak çekimde eli silahlı adamlar görünce, Don Lava’nın adamları olduğunu ve her türlü duruma karşı hazırlıklı olduğunu düşündüm. Lakin o da Don Lava’nın düşmanları imiş. Filmdeki çeteler, ya çok düşük çaplı mahalle abileri ya da akıl yoksunu liderler olarak gözüküyor. Yoksa bu tarz sahnelerin, filmde yer almasının başka bir sebebini bulamıyorum.

Filmin hemen başında, Peppino’nun bağlı olduğu çete liderini öldürmesiyle ortaya çıkan çatışma sahnesi görsel açıdan şahane dursa da mantık açısından çok yavandı. Silahların mermisi hiç bitmiyor. En azından yalandan bir iki defa şarjör değişseydi. Sadece bir kez şarjör değişti, o anda da karakterler arabanın içindeydi.

Filmin sonu ile birlikte Kasap Toto’nun, Peppino’nun oğlunu kendi çıkarları içinde öldürdüğünü anlıyoruz. Genel bir hikaye anlatısı için uygun olsa da film ile ilgili bu ihanet pek uymuyor gibi. Lakin yine de pek önemli değil.

Öyküyü kendi çizgi romanından, sinemaya uyarlayan yönetmen, ilk filmi ile başarısız bir performans ortaya koyuyor. Benim filme puanım 40/100


Leave a Reply