6. Palto Film Günleri Zerre ile Açılış Yaptı

Erdem Tepegöz’ün ilk uzun metraj filmi olan Zerre, Anadolu Üniversitesi 6. Palto Film Günleri’nin açılış filmi olarak sinemaseverlerle buluştu. Yönetmen Erdem Tepegöz ve yapımcı Kağan Daldal’ın katılımı ile gerçekleşen gösterimin ardından bir de söyleşi gerçekleşti.

1
Zerre, bir karakter filmi. Bir metropolün en zor şartlarında engelli kızı ve annesiyle yaşamaya çalışan Zeynep’in hikayesi. Kentsel dönüşümün el attığı, insanların yavaş yavaş yaşadıkları evlerinden atılmak zorunda kaldığı, kentin en virane bölgesinde oturan ,çalıştığı fabrikadan atıldıktan sonra, sigortasız ve en ağır koşullarda çok komik ücretlerle çalışan, bohça satabilmek için bir kulağının cenazelerde olduğu, evinin kirasını bile ödeyemeyen, evine yemeği bir lokantanın çıkardığı yemeklerin artanlarını götüren bir kadın Zeynep. Yaşamaktan aynada kendine bakacak zamanı olmayan bir kadın. Tüm bu zorluklara rağmen hayata karşı duruşunu da hiç bozmuyor. Çökmüş ahlaki değerlere inatla direniyor. Ama bunlara sesini bir an olsun bile çıkarmıyor. Ağlayarak bile.

Soruyoruz Erdem Tepegöz’e Zeynep’in böyle bir hayat içinde bu kadar doğru bir kadın olması doğru mu peki, hayatında yaşadıklarına tepki bile vermiyor .Etrafında kötü olmayan bir kişi bile yok.

E.T:  Zeynep hayata karşı tepkisini belki ağlayarak, sinirlenerek vermiyor ama her kötü anında burnu kanıyor. Belgeselci bir ekip olduğumuzdan gittiğimiz fabrikalarda insanları gözlemliyoruz ve ordaki insanlar gerçekten de itilip kakılmalarına, onlara bağırmalarına rağmen hiç seslerini çıkarmıyorlar. Hayat onları sindirmiş ve o yaşam mücadelesi sırasında buna fırsat bile bulamıyorlar belki de.

Zeynep’in etrafında hiç iyi insan olmaması da Zeynep ile alakalı. Yani hikayeyi sadece Zeynep’in gözünden görüyoruz. Zeynep o insanları kötü gördüğünden o insanlar bize de kötü gözüküyor. Belki de o kadar yanlış insanlar değillerdir.

2

Filmi başarılı kılan en büyük etken tabi ki hikayenin samimiliği. Tüm bu zor hayat koşullarını anlatırken ajitasyon yapmıyor. Metaforların da yerinde ve başarılı olarak kullanıldığı bu ilk film sanki bir ilk film değilmiş gibi. Teknik anlamda da oldukça başarılı olan Zerre’nin mekan kullanımları benim için en başarılı özelliklerden oldu. Gerek kentin artık yıkılmaya yüz tutmuş virane bölgeleri, gerekse yaşadıkları ev. Gerçekten de yaşayan bir ev.

Kullandığınız mekanlar gerçekten çok başarılı. Dış mekanlardan çok özellikle iç mekanların nasıl belirlendiğini öğrenebilir miyiz? Ve sizi teknik anlamda en çok zorlayan ne oldu?

E.T: Zerre’nin sanat yönetmeni Tora Aghabayova. Sürekli çizimlerle iç mekanların nasıl olması gerektiğine dair çalıştık. Kullandığımız ev boş ama yıllarca yaşanmış bir ev. Dekorlar ise o bölgeden yine o insanların kullandıkları ikinci el eşyalar. Bu yaşanmışlık hissini veren de gerçekten yaşanmış olmaları aslında.

Teknik olarak bizi en çok zorlayan Tarlabaşı gibi bir yerde çekim yapıyor oluşumuzdu. Biz filmi çekerken yanımda insan öldürülüyor, daha bir çok şey oluyor aslında. Ve tüm bunların yanında bizim anlattığımız hikaye naif bile kalıyordu.

Kimilerine göre metropolün ironisini göstermese de aslında Zerre bunu gözümüze sokmadan usulca yapıyor ve başarıyı hak ediyor. Bu devasa şehrin içinde hayata tutunmaya çalışan insanlardan sadece bir tanesinin bir kadının hikayesini bu kadar başarılı anlatırken kullanılan müzikler de atlanmaması gereken noktalardan. Emrah Ağdan’ın imzasını taşıyan müzikler son dönem Türk filmleri içersinde gördüklerim içinde en başarılısı. Atlanmaması gereken bir diğer nokta da hiç kuşkusuz ki Jale Arıkan’ın kusursuz performansı. Başka bir yüz bu rolün altından kalkamazdı diyorsunuz kendinize.

Bunu da elbette soruyorlar yönetmene, Jale Arıkan’ı nasıl filme dahil ettiniz?

E.T: Elimizde 9-10 kişilik bir oyuncu listesi vardı. Ve bir arkadaş bize Jale Hanım’ı önerdi. Gördük ve tüm ekip olarak çok etkilendik. Yüzünde başka bir enerji vardı ve elimizdeki liste onun yanında çok cılız kaldı.

Zerre son dönem Türk  filmlerinin sıkça kullandığı minimalist bir sonla bitiyor. Yani bir son yok aslında. Kafanızda bir sürü soru işaretiyle, Zeynep hayata karşı duruşunu kırdıktan bir süre sonra sonlanıyor. İyi mi yapıyor kötü mü yapıyor tam anlayamadığım noktada dayanamayıp Erdem Bey’e soruyorum bu soruyu.

Filmi özellikle mi böyle sonlandırıyorsunuz. Hayatımızda teğet geçen bir hikayeydi ve bir kesitini gördük demiştiniz. Bitirdiğiniz an bu hikayenin nasıl sonlanacağını bilmediğinizden mi yoksa hayata karşı duruşu yıkıldığı için mi?

E.T: Filmin ismini koydum önce. Zerre. Bu hayatta sadece bir yüzdü o. Ve ben sadece tanık olduğum hikayelerden birini anlattım. Hayatta haftada bir iğne olarak yaşamaya çalışan, haftalık 90tl gibi bir ücretle çalışmaya mecbur kalan, bu yoğun hayat koşullarında yaşamaktan başka bir şeye fırsat bulamayan bir kadındı o. Film daha uzun veya daha kısa olabilirdi ama  ben anlatmak istediğimi anlattığım an filmi sonlandırdım.

Filmi izlemekten ne kadar memnun kaldıysam, söyleşiye katılmaktan da bir o kadar memnun kaldığım bu etkinlikte Zerre açılış filmi için en iyi tercihlerden biri oldu. Ve biz bu ironilerle beslenen dünyada yaşamaya çalışan binlerce insan arasından bir kadının hayatından sadece bir kesit izledik.


Yayımlandı

kategorisi

,

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın