“Aile Boyu” Yanlış mı Anlaşılır Oldu, Ne?

will-smith-jaden-smith.jpg

Eskiden beri bu “aile boyu x” olayından hazetmemişimdir. Aile boyu müzisyenler, aile boyu bilmem neler. Her sektörde kendini sıkça gösteren bu aileden torpillilik durumu genelde abartıldığından çok can sıkıcı bir hâl alıyor. Torpilin ve kayırmanın adına “aile boyu” denilmesi, bir nevi subliminal mesaj olup, ailenin kutsallığından koruma alıyor. Aslında yapılan açık ve net bir kadrolaşma durumudur. Spordan politikaya kadar her alanda olan bu “kadrolaşma” sinemada da ezelden beri var. Lâkin sektörel oluşumların kapsamı ve medyanın etkisi, maddi değerlerle birleştiğinden beridir ayyuka çıkar oldu.

Hollywood özelinde konuşacak olursak son yirmi yıl özellikle büyük yapım olarak değerlendirilebilecek filmler de aile saadeti raddesine varmış durumda. Örneğin yakın zamanda ülkemizde de vizyona girmiş olan “Old Dogs” (İki Babalık). Başrollerde John Travolta ve Robin Williams’ın olduğu bu “aile” komedisinde onların yanında Travolta ailesi topyekûn mevcut: Travolta’nın eşi Kelly Preston ve kızları Ella Bleu Travolta. Tahmin edebileceğiniz gibi filmin yapımcısı John Travolta.

Peki, bu sadece Travolta ailesine özgü bir şey mi? Tabii ki değil. Will Smith ailesinin her ferdi -ki Will Smith’in eski eşinden olan oğlu dahil, sinema sektöründe. Henüz sektöre giriş aşamasındayken yapımcılar aile üyeleri olurken sonraları bu durum yaratılan “imajla” birlikte değişmeye başlıyor. Kısaca aile çocukları şöhrete ulaşana kadar arkadan itici bir kuvvet olurken sonraları bundan nemalanan konuma geçiyor.

Aklıma ilk oturuşta gelen diğer örnekler ise şunlar; Arquette ailesi (ki bunları saymaya kalksam sayfa yetmez), Rodriguez ailesi, Baldwinler, Barrymore ailesi, Howard ailesi ve daha niceleri.

Bunlar birinci ve ikinci nesil oyuncu, yönetmen, senarist kişiler. Şimdilik çok büyük sorun teşkil ettiklerini söylemek pek mümkün değil lâkin ilerleyen dönemde, üçüncü nesille birlikte artan kalabalığın neler yaratabileceğini kestirmek çok güç değil. Bununla ilgili olarak “Entourage” isimli güzide Hollywood eleştiri ve güzelleme dizisinde şık örnekler var aslında. İzlemeyenler için kısaca anlatmak gerekirse, küçük kardeş Vincent ünlü bir oyuncu iken büyük kardeş Johnny (Drama) vasat bir aktördür. Yer gelir küçük kardeş rol alacağı büyük filmde ancak ağabeyi de rol alırsa oynayacağını belirtir. Hatta bu zaman zaman öyle bir boyuta gelir ki ancak ağabeyine de bir başka başrol verilirse oynayacağını söyler. Tutulan bir oyuncu olmanın getirilerinden birisi olan “vazgeçilmezlik” doğal olarak yanında oyuncu kaprisleri olarak dönmektedir anlayacağınız.

Buraya kadar anlattıklarım başta da belirttiğim gibi aslında dünya üzerinde var olan her sektörde geçerli. Fakat iş belli bir noktadan sonra rayından çıkarak, önüne geçilemez bir dar kalıplılık yaratmaya doğru ilerliyor. Zira bu kayırmaların boyutunu sınırlandırmak mümkün değil. Normal şartlarda şayet yetenekli ise birisinin sektörde öne çıkmasına herhangi bir itirazım olamaz lâkin yeteneğe bakılmaksızın yalnızca torpille belli noktalara gelenleri görmeye başlıyoruz. İşte bu noktadan sonra sektörel bir sorun haline geliyor.

Zira oyuncu, yönetmen ve senaristler sürekli kendi içlerinde yaşadıkları etkileşimlerden ötürü sektör (ve hatta mantık) evlilikleri yapmakta. Neticesinde anne oyuncu, baba yönetmen, oğul yönetmen, torun yönetmen… Yeteneğine bakılmaksızın sırf aile desteğinden ötürü güçlenen kişilerin ardıllarına davranış şekillerinin farklı olacağını düşünmek naif bir davranış olur. Ortada büyük bir pasta var. Hem maddi hem de güç boyutunda. İkisinin birbirlerinin sonucu olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Tüm bunları bir araya getirdiğimiz takdirde çok uzak olmayan bir gelecekte “arî ırk” olarak tabir edebileceğimiz bir noktaya koşar adım ilerlemekteyiz.

Hadi Hollywood kocaman bir yapı, peki ya ülkemizde durum nedir? Henüz daha adı bile konulamayan emekleme devresindeki sektörümüz henüz aile içi ünlülük kavramını keşfedememiş diye mi düşünüyorsunuz? Hiç de bile. Bunda geri kalacağımızı mı düşünüyordunuz? Televizyon dizileriyle yaratılan bu durum, özellikle tiyatro geçmişleriyle bildiğimiz kişilerin çocuklarının televizyonlarda baş göstermesiyle öne çıkıyor. Yavaş da olsa sinema boyutuna da kayıyor.

Memet Ali Alabora, Ayşecan Tatari, Ali Sunal, Doğa Rutkay, Tardu Flordun (bu biraz tartışmalı sayılabilir), Ceyda Düvenci, Fadik Sevin Atasoy, Yusuf Ömer Sınav, Necati Şaşmaz ve aklıma gelmeyen diğerleri. Sektörümüzün yaşı hasebiyle şimdilik birinci nesilden söz edebiliyoruz. İlerleyen dönemlerde bu yönetmenler-oyuncular başka yönetmenler-oyuncularla evlendiklerinde harika çocuklarımız olacak. İşte o zaman Marduk gelecek ve…


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın