Anormal Aileler Normal Sevgiler

Birbirleriyle evli iki kadın, onlara sperm bağışlayan bir adam ve ergenlik döneminde iki evlat. The Kids Are All Right’ın hikâyesini en genel haliyle bu şekilde özetleyebiliriz. İşte bu karmaşıkmış gibi görünen insan ilişkilerinden giderek değerlerini yitirmiş, yozlaşmış bir aileyi anlatan bir film çıktığı sanılmasın. Bunun tersine The Kids Are All Right bir arada kalmaya çalışan bir ailenin inişlerini çıkışlarını ve birbirlerine tutunmaya çalışan bireylerin insanlık hallerini oldukça etkili bir şekilde anlatmayı başarıyor. Film kendine özgü olma durumunu da iki kadının sürdürmeye çalıştıkları evliliklerinden aldığını söyleyebiliriz. Fakat şunu da hemen eklemeliyim ki film kendi hikâyesi için bulduğu bu sıra dışı durumla yetinip söz konusu ilişkiyi izleyicinin cinsel merakına ya da hazlarına emanet ederek kısa yoldan ve basit bir şekilde başarıya da ulaşmaya çalışmıyor.

Filmde, hikâye ilerledikçe gördüğünüz şey bir aile birlikteliğini sürdürme adına iki “insanın” verdiği çaba, onların ilişkilerini sorgulamaları ve en sonunda vardıkları sonuç oluyor. The Kids Are All Right ilişki biçimi ya da cinsiyet seçimi ne olursa olsun sevginin birbirine bağladığı insanların hikâyesi. Başarısının en temel nedeni ise söz konusu sevginin de aslında daha genel eğilimle kurulan ailelerde bireylerin birbirlerine karşı duydukları sevgiden faklı olmadığını gösterebilmiş olması. Başka bir deyişle yönetmen söz konusu eşcinsel ilişkiyi seyirciye yabancılaştırmadan ya da karakterlerin ilişkilerini nesneleştirmeden anlatmayı başarıyor.

On sekiz yaşına bastığı yıl üniversiteyi kazanan büyük kız kardeş Joni kardeşi Laser’ın da ısrarıyla biyolojik babalarını bulmaya karar veriyor ve annelerinin sperm aldığı kuruluşa başvuruyor. Spermleri bağışlayan Paul kendisine ulaştırılan bu isteğe olumlu yanıt verince iki kardeş biyolojik babalarıyla tanışma fırsatı buluyorlar. Paul üniversiteyi bırakarak kendi hayatını bildiği gibi yaşamak derdinde olan günübirlik ilişkilere daha yatkın işlettiği organik bahçelerdeki tarım ürünlerini satarak geçinen herhangi bir adamken aslında hayata bu günübirlik yaşayışın dışında daha kalıcı ilişkiler ve aile bağları kurarak devam edebileceğini fark ediyor. Yaşadıkları evliliklerinde çocukların büyümeleriyle daha çok sorunla karşılaşan anneler, Jules ve Nic ilk başta bu durumdan tedirgin olsalar da bu tanışmanın kaçınılmaz olduğunu fark ederek çocuklarının bu isteği karşısında fazla direnemiyorlar. Fakat biyolojik baba Paul’ün ailenin hayatlarına girmesi aile içinde bir zamandan beri bastırılan bazı sorunların da daha belirgin yaşanmasına neden oluyor. Ailesinin ayakta kalması için evi bütün yükünü üstlenen bu konuda eşi Jules’a pek fırsat vermeyen ilk anne Nic biraz da bu sayede evde kontrolü hep kendi elinde tutan ve baskın olmayı kendisine bir takıntı olarak edinen anne olarak belirirken Jules kendini gerçekleştirememiş yaşamında kendine çok net bir konum bulamamış ebeveyn olarak keşfettikleri yeni biyolojik babaya yakınlık duymaya başlıyor.

Tam da bu noktada aile bir arada durma adına kimin ne kadar fedakârlık yapıp karşısındakini ne kadar anlamaya çalışacağı meselesi üzerine odaklanıyor. Joni ve kardeşi Laser’ın “erkek” olan babalarını aramaları aslında bir bakıma kendi “normal”lerini arama eğilimi olarak algılansa da hikâye boyunca yaşadıkları olaylar normal denilen kavramın genelin anlayışından çok bireyin yaşama olan bakışıyla alakalı olduğunu da gösteriyor. Bir bakıma Joni ve Laser film içinde yaşadıkları aileyle yüzleşiyor.

Cinsel tercihleri ne olursa olsun sonuçta birbirlerine sevgi ile bağlanan aile bireylerinin bu birlikteliğe sahip çıkma adına kendi egolarından vermeye çalıştıkları tavizler, filmde aile bireyleri önünde kendi hatalarına dair yaptıkları özeleştirilerle aslında bir aileyi bir arada tutan şeyin cinsel kimliklerden çok bireylerin o aile adına kendi içlerinde büyüttükleri sevgi olduğunun vurgulanması filmin en çarpıcı yanı oluyor. The Kids Are All Right işte bu alışılmadık ailenin dramını oyuncuların başarılı performansları ve iyi bir kurguyla seyirciyi rahatsız etmeden ve aile ilişkilerinin cinsel kimlikler dışında başka şeylere de bağlı olduğunu da anlatmayı becerebilen bir film olarak kalıyor akıllarda.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın