Antichrist: Trier’in Gücü Adına!!!

antichrist-1.jpg

Cannes’daki gösterimi bittiği anda basın mensuplarının yarısı ayağa kalkıp alkışlarken, yarısı çığlık çığlığa, ıslıklarla ve yuhlamalarla protestolara başladı. Zevk ve kızgınlık haykırışları 15 dakika sürdü. Gösterimin ertesi günü yapılan basın toplantısında Lars von Trier “Ben dünyanın en iyi yönetmeniyim” diyerek bu bol alevli tartışmaya bir bidon benzin daha döktü. Antichrist’ı Cannes’da olmadığımız için doğal olarak henüz izlemedik, nasıl bir film olduğunu bilmiyoruz. Ama şu ana kadar izleyenlerin eleştirilerini okuyunca ve gösterimden sonra ortaya çıkan tartışmaları görünce şunu net bir şekilde anlıyoruz: İyi ya da kötü olabilir ama çok güçlü bir filmle karşı karşıyayız.

Filmin ilk sahnesinin, anne ve babası yan odada sevişirken, pencereden aşağı ağır çekimde düşen bir çocuğun, siyah-beyaz renkler ve Haendel’in çarpıcı müziğiyle estetize edilmiş görüntüleri olduğunu aktarırsak; ve bu sahnenin filme aslında yumuşak bir başlangıç yaptığını belirtirsek, filmin etkisini de kısaca özetlemiş oluruz.

Bir çiftin, çocuklarını kaybetmenin üzüntüsünü, doğayla kucaklaşarak atmaya çalışmasını anlatan filmden, mümkün olduğunca az detay vererek şu ana kadar gözümüze çarpan eleştirilerden bir buket hazırladık. Antichrist’ı izleyenlerden sizlere yorumlar aktarıp, merakınızı kamçılayalım dedik.

antichrist2.jpg

“Film, kadın, doğa ve tarih hakkında çok şey söylüyor ve bunları bağırarak, altını kalın çizgilerle çizerek söylemeyi tercih ediyor. Antichrist, delilikle dolu bir film. Ingmar Bergman’ın Saw’ı çekmesi gibi bir deneyim” Elizabeth Renzetti/The Globe

“Fışkıran kanlar, kırılan kemikler, başkalaşım geçiren cinsel organlar. Ve üstüne üstlük filmi Andrei Tarkovsky’ye adayan bir yönetmen. Kocaman bir provakasyonla karşı karşıyayız. Zevk alıp almamak size kalmış” Lisa Schwarzbaum/Entertainment Weekly

“Bu filmle Trier, büyük bir provokatör ama aynı zamanda büyük bir sinemacı olduğunu bir kez daha gösterdi. Zaman zaman David Lynch’i hatırlatan sahnelerle kendisinden beklediğimizi fazlasıyla yerine getirmiş.” Anthony Kaufman/Indiewire

“Trier, bir işkence pornosunu bize film olarak seyrettiriyor ve hepimizin beğenmemizi sağlıyor. Dahice…” Jonathan Romney/Screen

“Trier, dünyanın en seçkin ve zor beğenen film kitlesine karşı, kıpkırmızı giyinmiş, pelerinsiz bir matador gibi durdu. Filmiyle hepsini kışkırttı. Psycho’nun alanına giren bir film izledik. Şaplağı (spanking) yedik ve zevk aldık.” Richard Corliss/Time

“Sahici bir delilikle karşı karşıyayız. Mainstream korku filmlerindeki gibi yapmacık değil, Ken Russel’da, zaman zaman Hitchcock’ta gördüğümüz sahici bir delilikle…” Anne Thompson/Time

“Anlam ifade etmeyen ama olan bir film (a film that not mean, but be). Dayanılmaz, ama asla sıkıcı değil” Roger Ebert

 

“Antichrist, hayatımda gördüğüm en anti-entertainment (türkçeye çevirince anlamı kayboluyor, özür dileriz) duruşa sahip film. Filmin ikinci bölümünü ağzım açık izledim, nefes aldığımı da zannetmiyorum. Gösterime girdiği sinemalarda, koltuklara emniyet kemeri takılmalı” Wesley Morris/Boston Globe

“Koskocaman bir sanat filmi osuruğu. (a big fat art-film fart) Todd McCarthy/Variety

Son olarak söz Trier’de: Antichrist için, hiçbir özürüm yok. Tam tersine benim kariyerimin en önemli yapıtı olduğuna dair kesin bir inancım var.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

“Antichrist: Trier’in Gücü Adına!!!” için 2 cevap

  1. Plastic Attic avatarı
    Plastic Attic

    DAHA İZLEMEDİM.
    Ama..
    “İzlememeye” yüreğim dayanmaz. Trier adına diyemem ama içerdiği pasajlar adına defalarca önerildi bir saat kadar önce. Akşam “öyle” mi görülecek.
    Bana anlatıldığı kadarıyla -bir başkası adına konuşuyorum ki o kişi de beni tanıdığından kesinlikle, özellikle bana öneriyordu bu filmi, dolayısıyla dolambaçlı yoldan benden çıkmış bir yorum olabilecek- “kartezyen aralık” diyebileceğimiz, rasyonel ve irrasyonel, kadın ve erkek, düzensiz ve düzenli, doğa ve akıl, beden ve ruh, vb. bir boşluğa denk gelmiş karakterler, oradan çıkamamış ve hikayede oracıktan kendiliğinden doğmuş.
    Trier’in filmi çekmeden önce üç senelik bir yatay pozisyonda depresyon deneyimi olmuş diye okudum az önce, bilmiyordum. Geçirdği sürece neden olan yarılma, böyle bir yarılma mıydı merak ettim.. Çünkü kadın olmayı arayan kadının başına daha çok gelen bir yarılmadır bu. Rasyonel kutbu, onun tersini, tasnifi bırakıp akılsız kalmak gerekir. Erkek buna gelmez. Görücez.

  2. Plastic Attic avatarı
    Plastic Attic

    DAHA İZLEMEDİM.
    Ama..
    “İzlememeye” yüreğim dayanmaz. Trier adına diyemem ama içerdiği pasajlar adına defalarca önerildi bir saat kadar önce. Akşam “öyle” mi görülecek.
    Bana anlatıldığı kadarıyla -bir başkası adına konuşuyorum ki o kişi de beni tanıdığından kesinlikle, özellikle bana öneriyordu bu filmi, dolayısıyla dolambaçlı yoldan benden çıkmış bir yorum olabilecek- “kartezyen aralık” diyebileceğimiz, rasyonel ve irrasyonel, kadın ve erkek, düzensiz ve düzenli, doğa ve akıl, beden ve ruh, vb. bir boşluğa denk gelmiş karakterler, oradan çıkamamış ve hikayede oracıktan kendiliğinden doğmuş.
    Trier’in filmi çekmeden önce üç senelik bir yatay pozisyonda depresyon deneyimi olmuş diye okudum az önce, bilmiyordum. Geçirdği sürece neden olan yarılma, böyle bir yarılma mıydı merak ettim.. Çünkü kadın olmayı arayan kadının başına daha çok gelen bir yarılmadır bu. Rasyonel kutbu, onun tersini, tasnifi bırakıp akılsız kalmak gerekir. Erkek buna gelmez. Görücez.

Bir cevap yazın