Holmes ailesinin en genç ismi Enola Holmes, bir Netflix filmiyle ekranlarımıza geldi. Daha önce kitap serisiyle Enola’yı takip eden hayranları, eli yüzü düzgün bir filmle maceralarını izleme fırsatı buldular. Filmin artılarını ve eksilerini derledik.
Artıları
– Filmin ana temalarından biri dönemin feminist akımları… Genel olarak Sherlock uyarlamalarında suça odaklanılır, dönemin siyasal gelişmeleriyle pek ilgilenilmez. Sherlock Holmes ve James Bond gibi ingiliz erkek kahramanların genel karakteristiği, dönemin ruhuyla doğrudan bir ilişki kurmamalarıdır. Genelde tüm dünyayı tehdit eden bir deli dahiyi alt ederler ve hayat normal akışına döner. Enola Holmes, cesur bir şekilde baş karakterini ve annesini dönemin özgürlükçü kadın hareketinin içine koymuş. Mycroft Holmes, İngiltere’nin soğuk muhafazakar yüzü olarak konumlandırılmış. Sherlock Holmes’ün büyük toplumsal değişimler karşısındaki kayıtsızlığı da karakterin yüzüne vurulmuş. Bu sosyo-politik duruş, çok da didaktik olmayan bir şekilde senaryoya ve filme yedirilmiş. Yapımı benzerlerinden ayıran artılarından biri bu…
– Oyuncu seçimlerinin başarılı olduğunu söylememiz gerekiyor. Ana karakteri canlandırdığı için performansının belirleyici olacağı Millie Bobby Brown filmi iyi sırtlamış. Henry Cavill ve Sam Claflin oyunculuklarıyla daha da öne çıkabilirlerdi tabi ama film sonuçta Sherlock ve Mycroft’u anlatmıyor, bu yüzden geri planda kalmaları ve hatta biraz sönük çizilmeleri yerinde bir seçim olmuş. Helena Bonham Carter ise az sayıdaki sahnesinde klasik oyununu sergilemiş. Tewkesbury’yi oynayan Louis Partridge’in de geleceği parlak görünüyor.
– Filmin aksiyon temposu, baş karakter küçük bir kız olmasına rağmen pek düşmüyor. Sherlock Holmes, genel olarak suçları zekasıyla çözer ama Guy Ritchie/Robert Downey Jr. bol bol dövüş sahnesiyle bu imajı değiştirmişti. Enola Holmes da bu imaja uyan bir şekilde aksiyon sahneleri içeren bir film. Biraz fazla uzun süren tek bir sahne dışında bu sahneleri tadında bırakmaları doğru seçim olmuş.
– Yönetmen Harry Bradbeer, Fleabag’in de yönetmenlerinden biri. Ve orada Phoebe Waller-Bridge ile sık sık yıktığı dördüncü duvarı Enola Holmes’ta Millie Bobby Brown ile yıkmış. Filmde Enola Holmes, hem olayları çözüyor, hem de izleyiciye dönüp duygularını, düşüncelerini aktarıyor. Fleabag’de başarılı olan bu yaklaşım, Enola Holmes’ta da bazı sahnelerde sıksa da öykünün havasına olumlu bir katkı yapmış.
Eksileri
– Sherlock Holmes, tüm öykülerinde olağanüstü gizemleri çözer. Okura ve izleyiciye çok küçük ipuçları verir ve sonunda büyük bir sürprizle karşılaşmalarını sağlar. Enola Holmes, maalesef çok karışık bir gizeme sahip değil. “Annesi neden ortalıktan kayboldu?” veya “Tewkesbury’den ne istiyorlar?” sorusu filmin ortalarına doğru zaten çözülüyor. Filmin sonunda aklımızda kalan tek şey “Enola gizemleri, Sherlock’tan daha hızlı çözdü” oluyor.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.