Artıları – Eksileri: Malcolm & Marie

Malcolm & Marie, Sam Levinson’ın eksiklerine rağmen pandemi koşullarında çektiği vasatın üstünde bir yapım olarak dikkat çekiyor.

Artıları

– Film, Hollywood’un egosantrik karakterlerini, iki güçlü egonun aynı mekanda başbaşa kaldıklarında yaşayabileceklerini iyi bir şekilde ekrana yansıtmış. Endüstrinin yönetmenler ve oyuncular üzerinde kurduğu baskıyı film boyunca hissedebiliyoruz. Hollywood’da başarı ile sanat arasında kalın bir çizgi olduğunu iyi aktarmış.

– Filmin altmetninde baskın erkek egosunun yetenekli bir kadına olanak tanımaması, kendini kurtarıcı ve büyük bir yaratıcı olarak gören bir erkeğin, sevdiği kadına bir teşekkürü bile çok görmesi olduğunu söyleyebiliriz. Malcolm’ın Marie’nin haklı eleştirilerini doğrudan saldırılar olarak ele almasıyla oluşan çekişme hali, Malcolm’ın “Bırak da büyük zaferimi kutlayayım” tavırları başarıyla aktarılmış.

– Filmin önemli artılarından biri Zendaya’nın oyunculuğu… Senaryonun temposunu kaybettiği anlarda izleyici Zendaya’nın başarıyla çizdiği karakter sayesinde öykünün içinde kalabiliyor. Marie karakterinin daha derin bir şekilde yazılmamış olması da Zendaya’nın oyunculuğuna gölge düşürmüyor.

– John David Washington’ın da kötü bir oyunculuk sergilediğini söylemek zor. Belirli sahnelerde yeteneklerini ortaya koyuyor. Karakterin ruh halinin değişimlerini yansıtmada biraz sorun yaşadığını söyleyebiliriz.

– Filmin başrollerinden birinin de ikilinin konuşmalarını ve kavgalarını sürdürdüğü ev olduğunu belirtmeliyiz. Levinson, kısıtlı olanaklarıyla başarılı bir mekan kullanımına imza atmış. Filmin siyah-beyaz oluşu da ışık ve gölge oyunlarına olanak tanımış.

Eksileri

– Film, pandemi koşullarında çekildiği için upuzun bir diyalog olarak ele alınmış. Belki imkansızlıklar senaryoyu ve filmi bu hale getirmiş olabilir ama izleyicinin aklında sık sık “Bir tiyatro oyunu olsa daha iyi olurdu” düşüncesi geçiyor.

– Sam Levinson’ın film eleştirmenleri ve endüstrisine Malcolm’ın ağzından sık sık yüklenmesi başta doğru noktalara parmak basılmış olsa da bir süre sonra sıkmaya başlıyor. Özellikle eleştirmenlere bu kadar tepkili bir karakterin ilerleyen bölümlerde durmadan telefonuna bakması, onların gözünde başarılı olduğu için bu kadar sevinmesi çok inandırıcı değil. Bir süre sonra Malcolm’ın değil de Sam Levinson’ın şikayetlerini dinlediğimiz hissine kapılıyoruz.

– Diyalogların aktarış biçimleri de bir süre sonra inandırıcılığını kaybetmeye başlıyor. Manifesto okur gibi konuşan karakterler Marie’nin filmin sonundaki duygu dolu konuşmasıyla biraz toparlıyor gibi. Ama filmin ortasında karakterlerin aklına geleni söylemek yerine, daha önce hazırladıkları yazılı metinleri okuduğu hissi izleyiciyi sarıyor.

– Mükemmel eleştiriler alan bir filmin gala gecesinde ne oyuncuların, ne yapımcıların, ne de medyanın yönetmeni bir kez bile aramaması, kutlamaması, senaryoya ekstra isimlerin telefonla bile dahil edilmemesi, öyküyü tekdüzeleştirmiş.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın