1.Tarantino filmlerinin en güçlü yönlerinin başında her zaman senaryoları gelir. Django Unchained’ın senaryosu bu bağlamda nerede duruyor?
Ümit Açık: Tarantino oldum olası senaryo bütünlüğünden, matematiğe atar yapmayan bir öykü akışından ziyade, sırtını cool sahnelere ve eski filmlere yollanan selamlara dayamış bir yapı kuran, içindeki sinema coşkusunu her fırsatta filmleriyle dışa vuran bir adam. Bu filmin senaryosunda da müthiş ince örülmüş bir örgüden ziyade, müthiş düşünülmüş sahnelerin ardı ardına gelmesini izliyoruz. Son dönemde ise sahnelerin uzunluğu artıyor, daha olgun ve daha havalı klasik sahneler görüyoruz artık. Inglorious Basterds’ın 10 dakikalar süren açılış ve Bar sahneleri buna örnek. Bu filmde de çok uzun sahnelerle antolojileri kalabalıklaştırıyor Tarantino. Yılın en keyif aldığım filmi oldu kesinlikle.
Yıldıray Kibar: Tarantino için senaryo bir oyun ve aslında bu oyunu bütünüyle kendisini eğlendirmek için tasarlıyor. Kariyer başlangıcında diyalog üstüne nasıl bir usta olduğunu sergilemekle beraber son dönemde daha fazla bağımsız bir zihin akışı şekline büründü. Sinemayı bir araç olarak kabul eder ve sonucunda ortaya çıkan anlamlar üzerinden not vermemiz söz konusu olsaydı Tarantino senaryoları sıfır almalı derdim. Derdi yok, gerçeklikle bağı yok, matematiksel formülleri yok; sonunda da etkisinde kalınacak güçlü bir dram yok. Fakat su gibi akan bir hikaye, ilgi çekici fikirlerle bezenmiş olay örgüsü, eğlenceli/farklı karakterler ve güçlü diyaloglar var. B sınıfı film görünümünde A sınıfı senaryo yazmanın göreceli sonucu da bu olsa gerek.
Edip Can Rende: Ümit’in dediği gibi Tarantino bilhassa son iki filminde sekansların sürelerini uzattıkça uzatıyor. Inglorious Basterds’taki bar sekansı muhteşemdi. Bu filmdeki en uzun sekans da Calvin Candie’nin evindeki yemek sekansı (yanılıyor olabilirim). Zaman zaman sıkmasına rağmen çok iyi bir sekanstı. Altyazı dergisindeki eleştiride Tarantino’nun zaman zaman ciddi olmaya çalıştığı, zaman zamansa eski filmlerindeki gibi gayri ciddi takıldığı belirtiliyor. Katılmamak zor. Tarantino’nun senaryosunda bu zıtlıklar göze çarpıyor. Hem eski filmleri gibi olayları çok da ciddiye almayan bir üslup benimsiyor, hem de “ırkçılığı irdeliyoruz sonuçta, biraz ciddi olmak gerek” diye düşünüp ciddileşiveriyor. Altyazı’daki eleştiriyi kaleme alan eleştirmene göre bu durum filme zarar veriyor. Ben bu zıtlıktan ve karar verememe halinden olumsuz anlamda etkilenmedim.
Cem Çelik: Karakterleri tanıma açısından olsun, hikayenin bütünlüğünü ve akıcılığını koruması açısından olsun, bir bütün olarak ele alındığında yeterince tatmin edici duruyor benim için senaryo.
Ugur Kibar: Django Unchained’i izledikten sonra (iki parçada) düşündüğüm tek şey; kendi vasatında filmler çekmenin ötesine geçemeyeceği oldu. Film gayet iyi ama Tarantino için vasat. Bundan sonra da Pulp Fiction ya da Reservoir Dogs seviyesinde bir film beklemesek gerek diye düşünüyorum.
Ebru Çavdarlı: Senaryo beni tatmin etti açıkçası. baştan sona sıkılmadan, eğlendiren bir film çıkmış ortaya. Ümit’in dediğine de katılıyorum. Tarantino hep havalı sahnelerin bir araya geldiği filmlere imza attı. ama son iki filmdir artık sekansları uzun tutma eğiliminde.
Gültekin Turgut: Senaryo Tarantino’nun başarısını doğuran en önemli faktör… İyi bir senaryodan kötü bir film çıkabilir ama kötü bir senaryodan iyi bir film çıkmaz düsturunun yaşayan önemli örneklerinden biri… Tarantino bildik konularda bilinmedik yanlar bulmayı sürdürüyor.. Bunu Django’da da izliyoruz.
Ozancan Demirışık: Tarantino’nun en güçlü yanlarından biri senaryo tabii. Django Unchained’in senaryosunu ben de çok beğendim, diyaloglar yine şahane, ama Kill Bill ikilemesinden beri öne çıkan bir eğilimine değinmeden edemeyeceğim: O filmden beri senaryolarını katarsis üzerine kurmaya başladı ve şimdiye kadar bu iyi işlese de böyle devam ederse rutin hissi verebilir. Hikayelerin ana izleği intikam olduğu için, önce kötü karakterleri olanca kötülüğüyle görüp sonra cezalarını bulmalarını izliyoruz. Evet, Hans Landa ve Calvin Candie, oyuncuların nefis performanslarının da etkisiyle klişe kötüler olmaktan kurtulsalar da, öyle ya da böyle ‘mahvolacaklarını’ bildiğimiz için sürpriz unsuru azalabiliyor. Gerçi hakkını yememek lazım, Tarantino sürpriz unsurunu senaryonun zamanlamasına yedirip, beklemediğimiz anlarda birtakım hamleler yaparak bir nebze muhafaza edebiliyor.
Haktan Kaan İçel: Filmin senaryosu sanki eski köşede kalmış çizgi romanlardan çıkma gibi görünüyor. Malum bir diyalog yazma uzmanı olan Tarantino dan bizi yanıltmayan bir hikaye gelmiş. Özellikle de kimi klişe sahnelerin yerine aniden beklenmedik hareketlerin gerçekleşmesine izin vererek aslında özgün işler konusunda Hollywood içindeki ender adamlardan biri olduğunu gösteriyor.
Turgay Kaplan: Tarantino, Soysuzlar Çetesi’nde Hitler’i öldürterek başlattığı tarihsel intikamlarına Django’da ırkçı beyazlarla devam ediyor. Günümüzün trendy tabiriyle bu neyin kafası Mr. Tarantino demek istiyorum; çünkü balondan intikam olmaz. Bir beyaz olan Dr. Schultz hariç diğer herkes bana balondan geldi. Dr. beyazların zencilere yaptıkları karşısında vicdanı gerçek anlamda temsil eden tek kişiydi. Django’nun gelişimi ise bir ‘’Karete Kid’’ filmindeki gelişimden hiçbir farkı yoktu; öldürdüğü beyazlarda aşkına ulaşmasının önündeki engellerdi sadece. Yani sonuçta Dr. şirazeden çıkmasa Django aşkını alıp yoluna devam edecekti. Bu yüzden filmi kısmen de olsa ırkçı görenleri kesinlikle kınayamam. Sonuçta olayların tüm ateşleyicisi bir beyaz ve o beyaz filmdeki üç boyutlu tek karakter, gerçek değişken ve değişime neden olan tek kişi o.Django için düpedüz değil ama tersdüz ırkçı bir film diyebilirim. Tarantino’nun böyle bir niyeti olmadığına kesinlikle eminim ama bazen sonuçlar niyetlerden çok ayrı yerlere düşerler.
2.Filminilk gösterimiyle beraber, Spike Lee’den başlayan ve yayılan bir ırkçılık tartışması başladı. Bu konuda ne diyorsunuz?
Ümit Açık: Irkçılık tartışmalarını da fazlasıyla beyhude buluyorum. Tarantino kendini siyah gibi gören, blaxplotation filmleriyle büyümüş, Samuel Jackson, Pam Grier gibi isimlere verdiği değerle de kar beyaz yüzünü görmeyenlerin siyahi sinemacı sanacağı bir yönetmen. Filmde de “Nigger” kelimesinin suyunu çıkarıyor ki bu filmin en “B movie” yanı da bu. E yönetmen, her ne kadar olgunlaşmışsa da, bu tarzı yadırgatmayacak bir isim. Tarantino ile bir şekilde tanışmış, izlemiş birinin bu filmin ırkçı niyetlerle çekilmiş olduğunu düşünmesi komik olur. Filmin detayları ise bize “istemeden yapılan bir ırkçılık” vermiyor, bir ırkçılık yapılıyorsa her fırsatta kötü gösterilen beyazlara yapılıyor. Filmdeki tüm kötü adamlar beyaz neredeyse…
Yıldıray Kibar: Irkçılık mevzusu bana göre yalnızca goygoydan ibaret olabilir. Kendisini fahri siyahi olarak gören bir adama bu yönde yüklenmek için eski zamanlarda ekşi sözlükte söylenen “ironiden anlamayan nesle aşina değiliz” diyerek geçiyorum
Edip Can Rende: Irkçılık tartışmaları filmi izlemeden önce saçma gelmişti bana. Zira Tarantino “ırkçısın” denebilecek son kişi bile değil. Siyahlarla hiçbir zaman sorunu olmadı, onlardan hiçbir zaman nefret etmedi. Haliyle “olmayan” bu nefret filmlerine de sirayet etmedi. Tam tersi “Jackie Brown”da unutulmuş siyahi oyuncuları tekrar ünlendirdi (bir süreliğine). Filmi izledikten sonra da bu tartışma saçma gelmeye devam etti. Bu filminde Tarantino ırkçılık yapmıyor, ırkçılığı anlatıyor. Siyahilerin çektikleri “çile”lere odaklanıyor. Tabi bunu ne denli başarılı yaptığı tartışılır. Tartışılmayacak şeyse Tarantino’nun ırkçı olmadığı gerçeği.
Ugur Kibar: Filme ırkçı diyecek kişi ancak ROK veya türevi olabilir.
Cem Çelik: Filmi izlerken bir kere bile ırkçı bir düşünceye kapılmadım. Ümit’in dediği gibi ku klux klan ile fena dalga geçen bir sahne göz önünde bulundurulduğunda (ki en eğlendiğim sahnelerden biriydi) biraz komik bile kaçıyor ırkçılık tartışmaları. Ku klux klan’ları bombaladıktan sonra geri kalanları öldürmesi için Dr.Schultz’un silahı Django’ya vermesi bile ‘buyur beyazları sen avla ‘ dercesine tam tersi düşünceye itiyor seyirciyi bence.
Ebru Çavdarlı: Filmde ben kesinlikle ırkçı bir tutum görmedim. eğer illa ki bir ırkçı tutum çıkarmak istenilirse filmden o da beyazlara karşı bir tavır takınıldığı olur.
Gültekin Turgut: Iırkçılık mı? Ben ırkçı bir yan göremedim dönemin ruhundan başka…
Ozancan Demirışık: Samuel L. Jackson’ın karakterini saymazsak bütün rezil insanların beyaz olduğu bir filmde neyin ırkçılığından söz ediyoruz? Komik.
Haktan Kaan İçel: Bence filmin içinde ırkçılık pek yer almıyor. Yani o dönemin atmosferini sağlamak açısından, beyazların siyahlara karşı kullandıkları kelimeler normal kabul edilebilir. İşin komik yanı ise bu tür tartışmaların ortaya çıkmasını sağlayan kişilerin filmi izlemeyi reddederek, aslında asılsız iddiaları desteksiz olarak ortaya atmalarından kaynaklanıyor. Bu olay Türk medyasında da çok var. Türkler için atıyorum, çok kötü sakız çiğniyorlar denilse, bizim medya buna bile ayaklanma gösterebiliyor. Irkçılık kelimesi daha çok gereksiz alınmanın sonucu denilebilir.
3.Yönetmenlik, görüntü yönetmenliği, kurgu, vs. Tarantino Django’da kendi esas işini nasıl yapmış?
Ümit Açık: Yönetmenlilk konusunda, aslen pek iddialı konuşamam, görsel bir embesilim ve kadrajların manasını çözmem 7-8 izleyiş alabiliyor. Ancak Tarantino’nun yabancılaştırma yüzdesi en düşük, içine girme oranı en yüksek filmi Django olabilir. Bu da yönetmenlik gelişmesi olarak okunabilir.
Yıldıray Kibar: Bana göre Tarantino’nun asıl işi senaristlik ama auteur olarak işin yönetim kısmında da onun ismi olduğundan bu yöne de bakmak lazım. Bundan 10 sene önce kendi adıma çok daha koyu bir Tarantinosever olduğumu söylemeliyim. Çünkü Tarantino sineması, sinemanın emekçi kısmına bir övgüden ibaret, grafik şiddetin kodlarıyla oynayarak gerçeklik algısında bozunma yaratan eşsiz seyirlikler gibi gelirdi. Kimsenin izlememiş olduğu ya da izlediğinden haberi bile olmadığı onlarca filme kendi adına yaptığı vurgu/gönderme çok önemli bir şeymiş gibi geliyordu. Şimdi yalnızca güzel bir çalım gibi olduklarını hissediyorum. Eğlendiren, kafa dağıtan, iyi vakit geçirmeye tutunan yönetmenlik tarzı kendi dönüşümüm içerisinde eskisi kadar kıymetli değil. Bütünüyle kıymetli değil demiyorum kesinlikle ama sanırım bu kadar derdi olmayan, güçlü drama bağları olmayan bir sinema bana çekici gelmiyor. Bir film ne kadar izlemesi eğlenceli olsa da bittikten sonra zihnimde tortusunu bırakmıyorsa ayrıcalıklı bir yer edinemiyor şahsım adına. Bu naçizane kendi görüşüm, hiçbir şekilde Tarantino sinemasından değer almaz götürmez. Gerçeklik ile olan bağlarını koparan, rasyonel akışı reddeden, kendisine has görsel stil içeren bu yönetmenlik tarzı Django Unchained için önceki Tarantino filmlerini sağlayarak öne çıkıyor.
Gültekin Turgut: Tarantino bildiğimiz gibi. Bildik tatlar bildik dokunuşlar, bildik kurgu yöntemleri… Bunu bir başkası yapsa hata gibi gelecek şeyler Tarantino’nun alamet-i farikası… Onu izlemek her zaman güzel oldu…
Ozancan Demirışık: Şöyle bir gerçek var, Inglourious Basterds’ın “romanvari”, pek çok bölümden oluşup karakterden karaktere atlayan yapısına kıyasla Django Unchained daha düz bir film. Bu da Tarantino’nun işini bir yandan kolay kılarken bir yandan zorlaştırıyor. Görüntü yönetimi vesaire yine şahane, fakat Tarantino’nun Reservoir Dogs’dan bu yana beraber çalıştığı emektar kurgucu Sally Menke’nin hayatını kaybetmesi dolayısıyla kurgudaki ustalık eskisi kadar had safhada gelmedi bana (yeni kurgucu Menke’nin asistanı Fred Raskin). Yine de rahatsız olmadım.
Haktan Kaan İçel: Yönetmenlik açısından bence Tarantino nun en az kendini gösterdiği film denilebilir. Tamam oyuncu yönetimi sonucunda oyunculardan harika işler çıkmış olsa da, ne görüntü yönetmeninin, ne de Tarantino nun harikalar yarattığını söylemedim. Zaten tür icabıyla da çok fazla teknik oyunlara girememiş olsa gerek. Bu yüzden de eli yüzü düzgün ama yenilik barındırmayan bir performansa imza atılmış.
4.Tarantino filmografisinin güçlü yönlerinden biri de müzik seçimleridir. Django Unchained’in soundtrack’ini nasıl buldunuz?
Ümit Açık: Tarantino’nun müzik kullanımı ise 60-80 arası billboard hitleri ve eski filmlerin soundtracklerinden beslenir, her ne kadar çok iyi müzikler bulup harika zevkini bize iletse de bi Wes Anderson gibi keşifçi değildir bence. Bu filmde müzikler rol çalmadı filmde, ama açılış cuk oturmuştu.
Edip Can Rende: Tarantino sağlam şarkılar seçmiş filmi için. “Django” filmi için yapılmış “Django” şarkısını, spagetti westernler için yaptığı müziklerden hatırlayabileceğimiz efsane müzisyen Ennio Morricone’nin müziklerini ve spagetti westernlerin önemli müziklerini, şarkılarını bu filminde kullanmış. Sağlam bir “toplama soundtrack” olmuş bence. Ümit’in de belirttiği gibi başlangıç sahnesi müzik kullanımı açısından oldukça iyiydi.
Cem Çelik: Açılış sahnesinde kullanılan ve film için yapılan şarkı dışında film müziklerini ben hiç beğenmedim. Sanırım yazarlar arasında da tek beğenmeyen ben olacağım. Robert Rodriguez’in Once upon a time in mexico filminde kullandığı müzikler gibi sahneleri daha betimleyici, daha western, daha etnik bir şey beklerken, arada western-rap karışımı müzikleri biraz film için sulu buldum.
Ebru Çavdarlı: Film müziklerini ben Cem’in aksine başarılı buldum ki Tarantino’nun filmlerinde kullandığı müzikleri oldum olası başarılı bulmuşumdur. Ama bir konuda da hak vermeden geçemiyorum, bazı sahneler için daha betimleyici seçimler yapılabilirdi.
Gültekin Turgut: Ben müzikleri çok tutmadım… Beklentim yüksek olduğu için… Açılıştaki Django’yu ise hiç sevmedim… Müzik en başarılı olduğu yanlardan biri Tarantino’nun ama soundtrack eski filmleri seviyesinde gelmedi bana…
Ozancan Demirışık: Açılıştaki Django şarkısına bayılsam da filmin geri kalanındaki müzikler konusunda Tarantino biraz kolaycı davranmış gibi geldi bana. Inglourious Basterds’taki kadar tüylerimi diken diken eden, aylarca soundtrack dinletecek parçalar yoktu.
Haktan Kaan İçel: Bence Tarantino filmleri içinde en zayıf soundtracke sahip film Django. Bunun nedeni ise post modernitenin bu türle ten uyuşmazlığının açığa çıkmasından kaynaklanıyor. Örneğin bir sahnede aniden giren hip hop şarkı, o kadar gereksiz ki, sahneye karşı duyarlılığınız azalıyor. Filmin en başarılı kısmı bana göre açılıştaki Django şarkısı… Gerisi çok sağlam diyemeyeceğim.
5.Tarantino, oyuncularından yüksek performans alabilen bir yönetmen… Django Unchained’deki oyunculukları nasıl buldunuz?
Ümit Açık: Jamie Foxx parıldayamamış ama Waltz, DiCaprio, Jackson muhteşem oyunlar sergilemiş. Sag’dan en iyi kadro ödülünü alan Argo filmi kadar olmasa da (!) müthiş bir oyuncu işi çıkmış filmden. En rezil oyunculuk ise bir Cameo ile geliyor ama şimdi spoiler vermeyelim.
Yıldıray Kibar: Waltz, Jackson ve Di Caprio yanıltmadan güçlü oyunculuklar ortaya çıkarmış. Foxx ise onlara karşı çok karton kalmış gibi geldi bana. Daha karton olması Tarantino’nun bilinçli seçimi olabileceğinden dolayı Foxx’un performansı için çekimser duruyorum.
Edip Can Rende: Samuel L. Jackson’ı fazlasıyla beğendim ben. Beyazlardan daha beyaz köle rolünde oldukça iyiydi. Bu derece sağlam bir performans beklemiyordum kendisinden. Öte yandan Christoph Waltz da şaşırtmıyor ve tekrar bir Tarantino filminde döktürüyor. Şerefsiz Hans Landa rolünden sonra idealist, pek iyi King Schultz rolünde göz dolduruyor. Keza Leonardo DiCaprio da iyiydi. Neden bilmiyorum ama kendisinden tiksindirtmedi DiCaprio. Halbuki canlandırdığı karakter tam bir pislik. Jamie Foxx ise bu üç ismin yanında eziliyor zaman zaman. Tarantino’yu da anmak gerek oyunculuk dendiğinde. Herkesin malumu, Tarantino hep bir aktör olmak istemişti ama ancak arkadaşlarının ve kendisinin filmlerinde rol alabildi, oyuncu olamadı. Kendi filmlerindeki oyunculuk performansı çok kötü. Özellikle Pulp Fiction’da. Ama burada rahatsız etmedi. Hatta oyunculuk yeteneği olmayan birisine göre fena değildi.
Cem Çelik: Samuel L. Jackson son dönemde pek parıltılı bir rolle karşımıza çıkmadığından mıdır nedir bilmiyorum ama bu film ile karakter yaratma becerisini fazlasıyla gösterdiğinden dolayı oyunculuğu bir adım önce duruyor. Bu yüzden filmde dikkatimi fazlasıyla çekti ve çok beğendim. Christoph Waltz ve Leonardo DiCaprio da bir o kadar iyiydi. Jamie Foxx yazarlarımızın da dediği gibi, diğer rollerin altında biraz ezilmiş gibi. Ama istenileni veriyor.
Ebru Çavdarlı: Göze çarpan ilk isim kesinlikle Samuel L. Jackson oldu. Beyazlardan daha tehlikeli olarak görülen uşak rolünde döktürüyor. Christoph Waltz ve Leonardo DiCaprio da oldukça başarılı. Jamie Foxx için kötü denmez ama tüm arkadaşların dediği gibi bu çok güçlü üç ismin yanında biraz sönük kalıyor.
Gültekin Turgut: Oyunculuk için Franco Nero’yu tek geçiyorum… Waltz iyi gerisi vasatın biraz üstü…
Ozancan Demirışık: Christoph Waltz, Tarantino filmlerinde bir başka döktürüyor. Tek kelimeyle nefisti. DiCaprio’nun Calvin Candie’si ise beni en şaşırtan performans oldu. İyi bir şey bekliyordum ama bu kadar şahanesini beklemiyordum, biraz yapay oynamasından çekiniyordum. Öyle olmamış. Filme katıldığı sahnelerde Christoph Waltz’tan bile rol çalıyor. Ben herkesin aksine Jamie Foxx’u da çok iyi buldum; diğer performanslar daha ‘köşeli’ olduğu için parlamıyor gibi görünebilir ama benim gayet dikkatimi çekti. Samuel L. Jackson da bir başka sürpriz olabilirdi ama filmden önce övgüleri okuduğum için beklentili izledim ve bu beklentim karşılandı. Son bir not düşeyim, Broomhilda’yı canlandıran Kerry Washington’ın performansı da çok dengeliydi.
Haktan Kaan İçel: Oyunculara baktığımızda çoğu kişinin öne çıkan fikri Christoph Waltz un performansı oldu. Haklılar da. Çünkü karakterini senaryonun kendi kimyası içinde o kadar doğal oynuyor ki, adeta o karakterin gerçek bir sima olduğunu sanıyorsunuz. Buna ek olarak Jamie Foxx sıradandı. Ekstra bir oyunculuğunu göremedik. Leonardo Di Caprio ve Samuel L. Jackson ise gerçekten de başarılı bir iş çıkartarak bambaşka karakterlerin içine girmeyi başarmışlar. Oyunculuklar her Tarantino filminde olduğu gibi insanı tatmin ediyor. Filmin tek falsosu ise -spoiler- cameo yani konuk oyuncu olarak kendine küçük bir rol veren filmin yönetmeni Tarantino’nun her zamanki gibi berbat oyunculuğu olsa gerek.
6.Peki Tarantino’dan yeni filminde neler bekliyoruz?
Ümit Açık: Tarantino’nun yeni döneminde, kendisinden “La salaire de la peur” gibi bir film bekliyorum. İnsanı gerim gerim geren cinsten yani. Hem yol hikayesi. Hatta birebir uyarlasa gıkımı çıkarmam o derece.
Yıldıray Kibar: Johnnie To’nun San Taam’ının remake’ini yapsın gönlümü alsın.
Edip Can Rende: Tarantino geçtiğimiz haftalarda sadece iki film çekeceğini açıklamıştı. Bunlardan birisi Kill Bill Vol. 3 olacaktı ama şükür ki iptal oldu. Zira son iki filminden birisinin devam filmini olmasını istemem açıkçası. İlk projesi belli. Django Unchained ve Inglorious Basterds’ın dahil olduğu üçlemeyi sona erdirecek yeni filmiyle. Beklentim Django’dan daha kaliteli bir film ortaya koyması. Django eli yüzü düzgün, çok eğlenceli, senenin başarılı işlerinden bir tanesi. Ama Tarantino daha iyisini yapabilir. Ki geçmişte de yaptı zaten. Son filmleri ilk filmleri kadar kaliteli değil. Beklentim son iki filmiyle Pulp Fiction kalitesini yakalaması.
Cem Çelik: Öyle Tarantino düşkünü olmadığımdan dolayı açıkçası bundan sonraki filmini pek merak etmiyorum.
Ebru Çavdarlı: Her filmini merakla beklediğim bir isim Tarantino. Eli yüzü düzgün, lafı da olan ama izlediğimde mutlaka beni keyiflendiren filmler yapan bir yönetmen. Ama sinemayı bırakacağını açıkladığından beri artık ben de pulp fiction kalitesinde bir iş bekliyorum kendisinden.
Gültekin Turgut: Ben ondan bir bilim kurgu beklemekteyim ısrarla
Ozancan Demirışık: Tarantino’dan çok fazla beklentim var: mesela müzikal çekse nasıl olurdu merak ediyorum. Tom Hooper’ın “Les Miserables” felaketinden sonra Tarantino tarafından çekilmiş bir müzikal izlemek ferahlatıcı olabilirdi ama büyük risk; bu riski alacağını zannetmem. Gültekin’in söylediği gibi bilimkurgu çekse de mest olurdum. Fakat yaşlılığında film çekmek istemediğini açıkladığı için çok şansımız kalmış olmayabilir. Sinema kariyerini bitirince yazar olarak devam edecekmiş; belki bilimkurgu türünde bir romanını okuma fırsatımız olur.
Haktan Kaan İçel: Şahsen ben Tarantino dan bir korku filmi bekliyorum. Çünkü korku filmlerinin çoğu otomatiğe bağlayarak sürekli aynı işleri çıkartıyorlar. Bu yüzden de Tarantino bu türe yenilik getirebilir gibi geliyor. Ben bunu beklesem de, o yine kara mizah üzerine ilerleyecektir.