Bakınız Kulis: Joker, Anlatılandan Fazlası

Joker, iyi bir film veya gişe rekortmeni bir yapımdan daha fazlasını olmayı başarmış gibi… Yılları aşan bir etkiye sahip olmasını beklediğimiz filmi bakınız yazarları olarak değerlendirdik.

Buğra Mert Alkayalar: Arthouse ile gişe sineması dengeli bir halde birleşince ortaya nasıl bir şaheser çıkacağının cevabı olmuş. Benim için açık ara en iyi çizgi roman uyarlaması. Çizgi romanlardan oldukça farklı olmasının da hiçbir önemi yok. Joker zaten geçmişi belirsiz bir karakterdi her zaman.

Müziklerini yapan Hildur Guðnadóttir’in gerçekten ellerine sağlık. Filmi bambaşka bir yere getiriyor. Karakterin akıl hastalığını, çökmüşlüğünü ve silikliğini yansıtmayı oldukça kuvvetlendiriyor. Filmin başlarında oldukça aptal gözüküyor Arthur fakat sebebini ikinci yarıda anlıyoruz. En azından doğru anladıysam sebebi kullandığı ilaçlar… Bıraktığı anda bütün yozlaşmışlıkların ve sorunların farkına varıyor. Bunları da kendi hasta beyni için bir komedi haline getiriyor.

Film gücünü klişelerden alıyor ki bu da çok doğru bir hareket. Klişeler genellikle doğru kullanıldığı sürece başarıyı getiriyor. Senaryo bakımından Geleneksel Hollywood formülüne uygun bir karakter yolculuğunu ve sonundaki değişimi görsel bakımdan Arthouse formülünde görüyoruz.

Deniz Kuş: Tek kelimeyle mükemmel. Taxi Driver, King of Comedy gibi filmlere selam çakmasıyla, 69 ve 71’de New York’ta baş gösteren çöp grevlerine yaptığı göndermelerle, inanılmaz bir Joaquin Phoenix ile 70’lerin Amerikan paranoyalarının başarıyla harmanlandığı bir başyapıt…

Murat Dural: Filmim en çok sevdiğim yanı Joker’in ‘rezil’ hâlinden hem acı bir mizah hem de bir gerilim duygusu çıkarması oldu. Senaryoya dair polisiye mantık hataları kovalayıp ya da boşluk arayıp senaryosu kötü/vasat diyen de oldu ama karakterin hayat-gerçek arasındaki belirsizliği çoğu boşluğu kapatıyordu bence.

Naci Köse: Film benim gözümde etrafımızı kuşatan çizgi roman uyarlamaları arasında bir devrim nitelğinde. Filmde her planın, her adımın doğru atıldığını söyleyebiliriz. Gerçekliğe oldukça yakın hissettirmesi ve ayaklarının yere sağlam basması filmin en güçlü yanları. Eksiklere girersek temelinde basit ve kendi içinde karakter gelişimi sırasında tekrara düşen bir film olduğunu söyleyebilirim. Ancak bunlar göz ardı edilebilecek, küçük problemler. Joaquin Phoenix’e ise diyecek bir şey yok, internette kullanılmayan bir övgü cümlesi kalmadı açıkçası. Yurtdışındaki manasız eleştirilere ise ancak gülebilirim sanırım. Üzerine tartışmaya değmez. Empati ile sempati arasındaki farkı öğrenmeleri dileğiyle diyorum.

Haktan Kaan İçel: Joker uzun zamandır beklenen kurtarıcı gibi. Bilgisayar oyunlarının replikası süper kahramanlardan bıkan seyirci bir sürü referans ile bezeli kıyamet kahramanı Joker’i kucaklıyor. Joker’i farklı okumalarla değerlendirmemiz mümkün gözüküyor. Örneğin bunlardan biri en stabil olanı ezilmişlerin öfkesini yansıtan travmaların palyaçosu karakteri… Diğer bakışla Gotham’ın süper kahraman çiftliğine döneceği dönem öncesi nabız tutulan suç ikliminin bir yansıması… Ki aslında 1981 yılı kastediliyor. Abd’de en çok oranının arttığı dönem. Öte yandan son okuma olarak psikolojik dengesizliği dolayısıyla akıl hastanesinden hiçbir zaman çıkamayıp kendi benliğinde gelecek için planlar kuran bir sosyopat… Son senaryo zaten pek çok mantık hatasını ya da kolaycılığı başka bir kolaycılıkla şık bir şekilde kapatıyor.
Sonuç olarak nereden bakarsak bakalım. Joker görsel sanatı, üstün oyunculuk performansı ile süsleyen seyircinin beklediği bir filmdi. Bu yüzden de ben beğendim…


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın