Bohemian Rhapsody: Kraliçenin Hizmetindeyiz…

Bohemian Rhapsody: Tüm Zamanların Efsanesi Sinemada…

Sinemanın hayatımızı değiştirdiğini söyleyebiliriz. Hayatımıza renk katan ve ruhumuzu dinlendirdiğimiz şey müziktir. Hayatımızın en sıkıntılı anlarında, mutlu olduğumuz anlarda müziklere sığınırız. Çünkü müzikler sizi yargılamaz. Tüm duygularınızın berraklaşmasına neden olur. Bazen yalnız kaldığınızda size hiç beklemediğiniz nasihatları onlar verir. İşte bu türde müziğiyle insanları peşinden koşturan en önemli gruplardan biridir Queen…

Freddie Mercury’nin sesiyle başka bir dünyanın kapılarını açarsınız. Nerede olduğunuz önemli değildir. Mutlu olduğunuzda onlar yanınızdadır. Hüzünlü müsünüz? Queen’in şarkıları daima size ümit verir. Dinimizin, dilimizin, ırkımızın, görünüşümüz, cinsel yönelimimizin ne olduğu önemli değildir. Çünkü Freddie’nin sesi bizi cennete uçurur. Kulaklarımızdaki grubun tınıları günümüzü kurtarır. Bu yüzden de Queen çok özel bir gruptur.

Olaylı Çekim Sürecinin Ardından…

Bryan Singer’in yönetmenliğini üstlendiği Bohemian Rhapsody ise her anlamda olaylı bir çekim süreci yaşadı. Yönetmen – oyuncu krizleri, fragman yayınlandıktan insanın içini kaplayan ya film kötüyse sızlanması, eleştirmenlerin adeta filmi aforoz etmeleri… Tamamıyla filmin ölü bir iş olmasına yönelik işaretlerdi. Bu yüzden de herkes kendini en kötü şarkıların varlığıyla avutmaya hazırlandı.

Ama Rami Malek’in performansına baktığımızda aslında dersine iyi çalıştığını gördük. Çünkü Fraddie’nin ikonik hareketlerini iyi analiz etmiş, jestleri ve mimikleri konusunda sinemada Freddie’yi görmeyi başarabildik. Onun yaşadıklarını, egosunu ve büyüsünü vermeyi başarmıştı. Nasıl olduğunu dahi anlayamasak da Malik beklentilerin üzerine çıkabilmiş. Bu yüzden de filmi sevmek için artık daha çok nedenimiz olabilir.

Cennet Mercury’nin Sesiyle Duyulur

Freddie’nin acıyla bütünleştiği AIDS ile mücadele ettiği yıllara değinmeyen film, belli ki bir efsanenin her gün biraz daha sönmesini göstermek istemeyen bir projeydi. Eleştiri oklarının nedeni belli olmuştu. O yıllar Freddie’nin acıyla hayata tutunmaya çalıştığı ve ölene kadar müziğin içinde olduğu yıllardı. Ama o yıllarla onu hatırlamak belki de sinemada gereksizdi. Çünkü Queen var olduğu her gün kalıpların dışında bir grup olmuştu. Hiçbir grubu desteklemeyip insanların hayata tutunuşuna olanak sağlamıştı. Belki de bu yönüyle bir film yapmanın daha uygun olacağını düşünmüşlerdi. Tıpkı Freddie’nin seveceği tarzda bir film…

Bir grubun yaratım süreci, aralarında yaşadıkları uyumsuzluklar, kavgalar ve krizler… Bir aileyi var eden şeyler… Queen bir aileydi. Bu dönemlerde kullanılan her nokta bir klişeden ibaretti. Ailelerimizin yaşantıları çok mu farklı? Hepsi birer klişe… Bu yüzden de filme yansıyan bu ayrıntılar birer klişeden ibaret olacaktı. Ama her zaman gördüğümüz klişelerden değil. En sevdiğimiz grubun klişeleri… Bizi biz yapan, yanımızda duran grubun klişeleri…

Şov Her Zaman Devam Etmeli…

Bohemian Rhapsody klasik bir bio-film tarzını benimsiyor. İnsanların kendi iç çelişkilerini olduğu gibi sunuyor. Belki çok derinleşmiyor ama yine de ağızda bıraktığı tat sizi harika hissettiriyor. Böyle bir filmi yerin dibine batırmak yerine, olumlu yönlerini görmeyi tercih ederim. Bu yüzden de Queen ve Freddie’nin yaşadıklarının yanında o muhteşem şarkıların içinde su gibi akan bir popcorn filmine hayır demem. Sinema bazen olduğundan daha ciddi görünür. Bu film ise hayatın her noktasında darbeler alsak bile en sonunda ailemizin yanına dönüp mutlu olabileğimiz etkisini yaşatıyor. Bir nevi mutlu olduğumuz anların filmi gibi. Bu yüzden de belki de artık sinemada rock n roll zamanı…

Queen zamanı…


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın