Bozkır: Sorunlu Bir Taşra Öyküsü

BluTv ve Başka Sinema’nın iş birliği ile virüsten dolayı vizyona giremeyen filmleri BluTv üzerinden kiralayıp izleyebiliyoruz. Bu işbirliğinin ilk filmi Bozkır idi.

Altın Portakal Film Festivali’nde 10 dalda, 11 ödül alması ile dikkatleri üzerine çeken Bozkır filmini, sabırsızlıkla ve büyük umutlarla bekliyordum. Kendi içimde yarattığım beklentilerden kaynaklı olsak gerek filmi beğenemedim. Hayal kırıklığı, beklentilerimiz ile doğru orantılıdır. Film, bu kadar ödül almasa dahi yine beğenmeyeceğim bir film olacaktı. Tabi Altın Portakal Film Festivali’nde neredeyse tüm ödülleri silip sürmüş olmasaydı, hiçbir beklentim olmadan filmi seyretseydim en azından bir hayal kırıklığı yaşamayacaktım. Fakat en azından beklentim bu kadar yüksek olmazdı ve filmi bitirdikten sonra hayal kırıklığına uğramazdım.

Film bize yeni bir şey sunmuyor. Çoğu yönetmenin ilk filminde yaptığı gibi Ali Özel de kendi coğrafyasından bize bir hikaye anlatıyor. Sayısız örneklerini gördüğümüz taşra sinemasına ve taşrada yaşayan insanların problemlerine, yeni bir bakış açısı sunmadığı gibi farklı bir anlatım dili ile de karşımıza çıkmıyor. Sakin ve durgun bir biçimde ilerleyen filmin oyunculukları, Şükrü (Hakan Emre Ünal) haricinde vasatın altında kalıyor

Kahvaltı sahnesinde, arkadan çalan müzik , baba ve oğul arasında gerilim oluşacağı hissini bizde uyandırsa da, film bu gerilimi yaratamıyor. Sanki sahne yarıda kesilmiş gibi bir izlenime kapıldım. Aynı müzik kapının eşiğinde çaldığında, önceki sahnede göremediğimiz gerilim ortamını görebileceğinizi düşünüyorsunuz fakat izleyici olarak tekrardan hayal kırıklığına uğruyorsunuz.

Filmi diyaloglar bakımından da vasat buldum. Aradaki gerilimi oluşturamamasının en büyük nedeninin diyaloglardaki eksiklikler olduğunu düşünüyorum.

Taşra sineması denilince erkek sineması aklıma gelmeye başlamıştı. Emin Alper, Kız Kardeşler filmi ile bu ön yargımı yıkmayı başarsa da bu filmde tekrardan silik, neredeyse hiç replik yazılmamış bir kadın karakter ile tekrardan karşılaştık. Taşra sineması, sadece erkeklerin sorunlarına mı odaklanmalı? Taşra sinemasında, sadece iki boyutlu kadın karakterlerin yer alma nedenini bir türlü anlayamadım.

Filmde umduğumu bulamadığımdan dolayı, filmin son sahnesinin nasıl olabileceğini, filmi seyrederken hayal etmeye başladım. Şükrü’nün, evin çatısına diktiği boruyu, uzak bir çekim ile evin sular altında kaldığı ve sadece borunun gözüktüğü sahneyi, filmin sonunda göreceğimizi düşünüyordum. Lakin bir hayal kırıklığına daha uğradım. Filmin sonunda evin sular altında kaldığı ve borunun gözüktüğü sahne gösterilmeyecekse neden biz o boru ile ilgili onlarca sahne seyrettik? O sahne, sadece evin içine su girdiğini görmemiz için mi vardı?

Filmi hiç beğenmedim. Yeni bir şey sunmaması bunda en büyük faktör. Ne kadar ödül alsa dahi seyirciye ulaşamayan, seyirciye derdini anlatmayan filmler unutulmaya yüz tutacaktır. Ali Özel, ileride çok daha iyi filmlere imza atabilir lakin Bozkır filmini bu kadar ödüle boğmanın, yönetmenin üzerindeki baskıyı arttırabileceğini düşünüyorum. Bu filme bu kadar ödülün verilmiş olmasını, yönetmene yapılmış bir kötülük olarak görüyorum.

 


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın