Braden King Röportajı

Eğer “Dutch Harbor: Where the Sea Breaks Its Back” isimli filmin IMDb sayfasına girerseniz Braden King’in ne menem bir yönetmen olduğunu sitenin bize tavsiye ettiklerinden hemen anlarsınız. Stranger Than Paradise, Bottle Rocket, ve 400 Darbe bize neleri anımsattığı malum. Ermenistan’da, Hollywood’un son dönem yükselen aktörlerden Ben Foster ile genel kanıya kendini bırakmayan bir film çekmek zaten herkesin harcı olamaz. Sonuç olarak ben onu sinemanın entelektüel bir emekçisi olarak görüyorum.

Bakınız okurları için Bradley King ile bir söyleşi gerçekleştirdik fakat If Festivali’ne katılan yönetmen buralardayken, türk seyircisi ile kaynaşırken bu röportajı yayınlayamadık. Hepsi muhabirimizin duygusal dünyasındaki dalgalanmalardan ve iş yoğunluğundan kaynaklandı. Röportaj aşağıda. Buyurun lütfen.

Bize kendinizden bahsedebilir misiniz? İnternette hakkınızda fazla bilgi yok. Sadece Yale mezunu olduğunuzu biliyorum.

Aslında Yale mezunu değilim. Los Angeles’da okudum. Doğduğum yer Cherry Point-North Carolina fakat ben daha küçükken ailem California’ya taşındı – ki ebeveynlerin aslen oraldır. Daha sonra babamın işi yüzünden Chicago’ya taşındık. O zaman 7 yaşındaydım ve üniversite için evden ayrılana kadar Chicoga’da kaldım. Orada büyüdüm kısacası.

Bir Film Yönetmeni olmaya nasıl karar verdiniz?

Gençken oldu her şey. Sinemaya gitmeyi zaten hep severdim 13 yaşımda fotoğraf ile ilgilenmeye başladım. O yıllardan, John Hughes’un Breakfast Club filmi hala zihnimde. Filmlerin sadece insanları eğlendirmek için yapılmadığını o filmle fark ettim. Daha sonra 16 ila 18 yaşlarında Avrupa filmleri ile içli dışlı oldum.

Hangi tür filmlerdi bunlar?

Wim Wenders’ın Wing of Desire’ı favorilerimdendir. Ayrıca bağımsız sinemanın nadide örneklerinden bir olan Repo Man. Şu anda isimleri aklıma gelmeyen birçok film var.

En basit dille anlatmak gerekirse son filminiz ‘Here’ (Burada) barındırdığı fikir nedir?

Amerikalı bir harita bilimcinin hikayesi bu. Ermenistan’ın yeni bir haritasını hazırlarken ülkesinden kaçmış, uzun yıllar dışarıda yaşamış bir kadın ile tanışıyor. Beraber çıktıkları yolculuk ve birbirlerini nasıl tamamladıkları filmin en derininde yatan fikir. İlişkiler hakkında bir yol filmi.

Bu filmi yaparken kişisel tecrübelerinize mi dayandınız?

Bu otobiyografik bir film değil ama son derece kişisel. Üniversite yıllarımda arabayla Los Angeles ve Chicago arasında defalarca gidip geldim. Seyahatin tadını o yıllarda aldım. Yolculuklar sırasında her an ‘şimdiki zaman’dır. Elbette hiç bir zaman bir harita bilimcisi olmadım ama yollarda çok vakit geçirdim. Kimi zaman arkadaşlarla. Kimi zaman yalnız.

Neden bir harita bilimci, Filminizin sinopsisini okuduğum zaman Akira Kurosawa’nın Dersu Uzala filmi aklıma geldi.

Evet, harika bir filmdir. Sorunuza gelirsek, bir film yapmaya karar verdiğinizde ilk yaptığınız farklı karakterleri seçmektir. Bir haritacı yaşamı mantıksal veriler çevresinde tanımlamaya çalışır. Özelikle bu taraf beni çekti. Çünkü bilimsel mantığın sınırları vardır. Ölçülebilen ve ölçülmeyen şeyler yan yanadır. Keşfedilmemiş alanlar ilgimi çekti. Ayrıca filmin esas kadın karakteri de bir fotoğrafçı. Onlar da bir nevi duygusal harita hazırlayıcıları. Film, karakterlerin birbirlerini tamamlamasını anlatıyor. Duygunun mantığa; mantığın duyguya olan muhtaçlığı ile alakalı herşey. Ayrıca film yapmak harita çizmek gibi bir iş…

Bu film sizi değiştirdi mi? Bir evrimden bahsedebilir miyiz?

Bu büyük ve güzel bir soru. Bu proje üzerinde uzun yıllardır çalışıyorum.

Kaç yıl oldu?

Rahatlıkla 5, 6 yıldır bu konuda çalıştığımı söyleyebilirim fakat film ana fikri 10 yıldır kafamdaydı. Elbette bu kadar uzun bir süreye yayılınca, bazı değişiklere yol açtı. Özellikle kendi yolumu belirlemem gerektiğini fark ettim ve bu yönde çalıştım. Yaşlandım ve çocuk sahibi oldum.

Erivan’da film çekmekten, İstanbul’da gösterim amacıyla bulunmaktan hoşnut musunuz?

Son bir kaç günde İstanbul’da çok iyi vakit geçirdim. Söylemeye pek gerek yok ama burası harika bir şehir. Erivan ile burayı karşılaştırmam doğru olmaz. İki şehir de çok etkileyici ama farklılar. Ermenistan’ın Hıristiyan kültüründeki önemi, SSCB dönemi bu ülkeyi çekici kılıyor. Zaten Ermenistan’a ilk ziyareti 2004 yılında yapmış, filmin için çekim yeri ararken çok etkilenmiştim.

Türk Filmleri ve Türkiye sinema kültürü hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Nuri Bilge Ceylan’ın fanı olduğumu söyleyebilir. Uzak filmini gördüğümde çok etkilenmiştim. Gerçekten mükemmel bir film. Aynı zamanda Berlin Film Festivali’nde Fatih Akın ile tanıştım. Eğlenceli adam. Festival sonrası bir partide DJ’lik yapmıştı.

Kariyerinizde Reklam filmleri ve müzik klipleri de var. Para için miydi bu çalışmalar yoksa bir yönetmen olarak mesleki kazanımlarınız oldu mu?

Aslında bu işlere çoğu kişi gibi para için başladım ama zamanla keyif aldım. Bu tür ticari işler çok şey öğretiyor insana. Yeni malzemelerle, yetenekli görüntü yönetmenleri ile çalışıyorsunuz. Onlarla nasıl çalışılması nasıl iletişime geçilmesi gerektiğini öğreniyorsunuz. Çektiğim bazı reklamların bütçesi filmlerinden fazlaydı.

Yorum Gönderin