Cesare Deve Morire: Shakespeare Hapiste!

İtalyan sinemasının ustalarından Taviani Kardeşler (Paolo ve Vittorio) geçmişte enfes filmlere imzalarını atmış ama yaşlanan çoğu yönetmen gibi son yıllarda hedefi tutturmakta zorlanmış yönetmenlerden. Zaten takvimler milenyumu gösterdiğinde kardeşler de daha az üretken olmuş, bu on beş seneye sadece beş film sığdırmışlardı (iki filmin TV için çekildiğini belirteyim). Kardeşler takvimler 2012’yi gösterdiğinde “Cesare deve morire” ile izleyicilerin karşısına çıkmışlardı. Çektikleri bu film onlara Berlin’den Altın Ayı ödülünü kazandırmıştı. Şimdi bu filme bir bakalım.

Taviani Kardeşlerin filminin yüzde doksan dokuzu hapishanede geçer. Bir gün bir tiyatrocu gelip suçlulara açıklama yapar. Shakespeare’in “Jul Sezar” adlı eserini sahneleyeceğini, bu oyunda oynamak isteyenlerin yanına gelmelerini ister. Sonrasında film önce ana karakterleri oynayacak kişilerin seçilmesine, daha sonra da prova sürecine odaklanır. Filmin ilk ve son sahneleri dışındaki tüm sahnelerinde bu prova sürecine odaklanıldığını söyleyebiliriz. Kardeşler, Shakespeare’in ölümsüz eserine suçlularla hapishane gibi değişik bir ortamda başarıyla odaklanmışlar. Kıyafet ve mekânların Shakespeare’in evreninden farklı olsa da, arka planda Roma’yı değil de -doğal olarak- hapishaneyi görsek de bu uyarlamayı izlemek epey zevkliydi. Keza filmin izleyicilere sahnelendiği final sahnesi de başarılı. Amaçlanan klostrofobiyi de zaman zaman oluşturabilmişler. Diyaloglar içinse Shakespeare’i tebrik etmeli. Neden Shakespeare? Çünkü Taviani Kardeşler, Shakespeare’in oyununa öyle bir gömülmüşler ki suçlularına diyalog yazmayı, suçlularını derinleştirmeyi unutuvermişler. İşte filmin zaafı da burada ortaya çıkıyor.

CAESAR-MUST-DIE3

Filmin en büyük sorunu perdede suçlulardan çok Shakespeare’in karakterlerini görmemiz. Enfes bir fikirden (hapishane gibi bir ortamda, hem de suçlularla Shakespeare’in oyununu sahnelemek) yola çıkan kardeşler çok geçmeden eldeki tüm fırsatları tepiyorlar. Filmde görünen hiçbir suçluyu tanıyamıyoruz. Evet, kardeşler gayet tembel bir şekilde bu karakterleri ekranda beliren yazılar ve daha sonra bir-iki replikle tanıtıyorlar ama bunun yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Kardeşler ne suçluların birbirleriyle ilişkilerini anlatabiliyorlar (birbirlerini seviyorlar mı, birbirlerinden nefret ediyorlarsa neden ediyorlar, aralarında oyundan doğan bir rekabet var mı? Bu sorular cevapsız kalıyor), ne bu suçluların geçmişlerini irdeleyebiliyorlar (neden hapse girdiler, pişmanlar mı, sorularına yanıt yok), ne de sanatın bu suçlulardaki olumlu etkisini inceleyebiliyorlar (bu oyun onlara ne kattı, davranış ve düşüncelerini değiştirdi mi? Cevap yok). Halbuki konu bunlara fazlasıyla müsait idi. Kardeşler başlarını Shakespeare’den kaldırabilseler dört dörtlük bir film yapacaklardı ama bunun yerine esere odaklanmayı tercih etmişler.

Kafayı esere bu denli gömünce karakterleri karikatürleştiren kardeşler hapishane yaşamına da değinmeyi unutmuşlar. Hani her yerde demir kapılar ve arada bir görünen gardiyanlar olmasa ortamın hapishane olduğunu söylemek de zorlaşacak. Kardeşler nasıl ki karakterlerini tembel bir şekilde tanıtıyorlarsa ortamı da aynı tembellikle yansıtıyorlar. Mesela merkezdeki suçlular dışındaki mahkûmları neredeyse hiç göremiyoruz; merkezdeki mahkûmların diğer mahkûmlarla ilişkisine de değinilmiyor. Gardiyanları bile sadece iki-üç kez görebiliyoruz. İki sahneden bahsetmek isterim. İlkinde bir mahkûm provalara devam eden birisi için, “Oyuna girince götü kalktı,” diyor. Aslında bu replikle başlayıp mahkûmlar arasındaki çekişmelere de değinilse fena olmazdı, en azından oranın gerçekten hapishane olduğunu göstermiş olurlardı. Şu haliyle huzurevinden pek farkı yok mekânın. Diğer sahneyse mahkûmları içeri almaya gelen gardiyanların durup provayı izlemeleri. Bu sahneler gibi daha fazla sahnelere yer verilmeliydi. Ama verilmemiş.

cesare-deve-morire-salvatore-striano-in-una-scena-di-gruppo-del-film-232208

Taviani Kardeşlerin “Cesare deve morire”sinin kurmaca tarafı epey ilginç ve ilgi çekici karakterlerin derinleştirilmemesi, hapishane yaşamına ve suçluların birbirleriyle ilişkilerine odaklanılmaması yüzünden büyük zarar görüyor. Ayrıca kardeşler filmin teatral yapısını kıramayınca da kanımca filmin kurmaca tarafına zarar veriyorlar. Şu haliyle “Cesare deve morire” kurmacadan çok belgesel ve tiyatro oyunu havalarını taşıyor. Filmin sonunda mahkumun söylediği “Sanatla tanıştığımdan beri bu hücre bana hapishane oldu” sözü gerçekten çarpıcı ama karakteri zerre tanımadığımızdan bu afili söz havada kalıyor. Kardeşlerin sanatın olumlu işlevine sadece bu cümleyle odaklanmaları film boyunca takındıkları tembel tavra da fazlasıyla uyuyor. Velhasıl Taviani Kardeşler bütün bu fırsatları heba ederek üzüyorlar.

Yorum Gönderin