Son 30 yılda Afrika’da çıkan iç savaşlar tarihin en korkunç katliamlarına ve soykırımlarına neden oldu. Sözde uygar dünyanın acımasızlığı, afrikalılara öğrettiği para hırsı, madenler çevresinde dönen pay kapma savaşları, binlerce yıllık orman kanunlarıyla bir araya gelince okuması veya dinlemesi bile insana büyük acı veren olaylar bütünü ortaya çıkıyor.
Tüm bu olaylar arasında batıdan geri dönen “kölelerin” kurduğu Liberya’da yaşananlar insanın kanını en çok donduran olaylar olarak öne çıkıyor. Liberya’daki korkunç olayların başrolünde hep aynı isme rastlanıyor: Joshua Milton Blayhi nam-ı diğer “General Butt Naked”.
General Butt Naked, iç savaştan hemen önce delirme emareleri gösteren bir din adamı olarak öne çıkıyor. Ülkenin en büyük kabilelerinden Krahn’ın baş rahibi olarak “Tanrıdan mesajlar getiren” ve onları savaşa ikna eden isimlerin başında gelen Butt Naked, 90’lı yıllar boyunca “seçilmiş bir savaşçı” olduğunu düşünerek Liberya’yı kana buladı.
Çocuklardan oluşan ordusu “Butt Naked Brigade” üstlerine hiçbirşey giymeden, sadece ayakkabı ve silahlarla çatışmaya giriyordu. Çıplaklığın kendilerini mermilerden koruduğuna inanan ordunun bu inancı çatışmalardan ölmeden çıkınca pekişti. Aslında sadece sivil halka saldırdıkları için çatışmada ölmeleri zaten pek mümkün değildi. Çocuklara ve ergenlere özgü acımasızlık, herşeyin serbest olduğu kontrolsüz bir güç ve aklını oynatmış bir generalle birleşince vahşet iyice büyüdü. Savaşa girmeden önce yakaladıkları çocukları zafer için kurban ediyor ve kalplerini çıkarıp yiyorlardı. Öldürdükleri insanları yiyorlar, bunun kendilerine tanrısal güçler verdiklerini düşünüyorlardı. General Butt Naked bu katiller topluluğu için bir peygamber konumuna gelmişti. Savunmasız köylere önce general tek başına gidiyor, köyü koruyan erkekleri öldürüp, kadın ve çocukları ödül olarak askerlerine bırakıyordu. Ordu savaşın sonuna kadar sapkınlıklarını giderek daha da arttı, garip peruklar giyiyor, kendilerinin vampir olduğunu düşünerek kan içiyorlardı.
General Butt Naked ve ordusu 10 yıl boyunca resmi rakamlara göre 20 bin kişiyi öldürdü. Kayıtlı olmayan köyler ve bulunamayan cesetler düşünüldüğünde bu rakamın 50 bine yaklaştığı düşünülüyor.
Tüm bu vahşetin en çarpıcı tarafıysa iç savaşın bitmesinin ardından yaşandı. “Çıplak götlü” generalimiz, iç savaş sonrası karşılıklı anlaşmalar uyarınca bir gün bile hapis yatmadan serbest kaldı. Ve tövbe ederek kendini hristıyanlığa verdi. Joshua Milton Blayhi, şimdi kan ve vahşet getirdiği köylere özür dilemek için dönüyor. Aslında girdiği köylerde herkesi öldürdüğü için özür dileyecek birilerini bulmakta da zorlanıyor. Evli ve üç çocuk babası olarak mazbut bir hayat süren Blayhi, bölgedeki olayları inceleyen insan hakları mahkemelerine de mahkum olmak için kendisi başvurdu. Butt Naked’ın itiraflarına dünyanın dört bir yanındaki vahşetlere tanık olan mahkeme yetkilileri bile inanmakta zorlanıyor.
Blayhi’nin yaşadıklarını Eric Strauss ve Daniele Anastasion, olayların tüm taraflarını dinleyerek filme aktardılar. İnsanı okuyunca bile dehşete düşüren olayları tanıklarıyla izlemek, Blayhi’nin kendini affettirme çabalarını seyretmek Sundance’te ilk gösterimi yapılan “The Redemption of General Butt Naked” isimli belgesel sayesinde mümkün olacak. İnsanın trailer’ını izlerken bile kanını donduran gerçek olayları izlemek için ya festivalleri bekleyecek, ya da indirme programlarını kullanacağız gibi görünüyor.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.