Dante’s Peak: Kül En Saf Beyazdır

“Gönüllü karantina”mızın ilk günlerinde herkes film önerilerini sıraladı. Eteklerdeki taşlar döküldü. Bilhassa felaket filmleri. Sonuçta “önümüzdeki iki hafta kritik”ti. Mümkün olduğunca evimizde kalarak ve bu esnada felaket filmlerini izleyip halimize şükrederek bu iki haftayı geçirecek, normal hayatlarımıza dönecektik.

Fakat sanki Vladimir ve Estragon ile beraber ağacın dibinde bekliyoruz o iki haftayı. Dolayısıyla film önerme furyasında benim de tuzum bulunsun istedim.

90’lı yıllardan favori felaket filmim Dante’s Peak bir felaket filminde olması gereken her şeyi bünyesinde barındırıyor: Afeti getirecek ana unsuru öğrendikten sonra (fırtına, hortum, göktaşı, sel, katil arılar… bu film için yanardağ) hikayeyi baştan sona tahmin edebiliyoruz. Yanardağın ilk büyük patlaması 53. dakikada gerçekleşse de hiç sıkılmıyoruz. Çünkü aslında bu tür filmlerde ortalığın sütliman, her şeyin mükemmel, halkın mutlu olduğu kısmın hastasıyız!

Yerbilimci ve yanardağ uzmanı Harry Dalton (Pierce Brosnan), birkaç yıl önce sevdiceğini Kolombiya’daki bir yanardağ patlama hadisesinde kaybetmiştir. Yöneticisi Paul Dreyfus (Charles Hallahan) tarafından, Dante’s Peak’teki sismik aktiviteyi incelemesi için Washington yakınlarındaki bu ufak kasabaya gönderilir. Filmin adını Dante’nin “Cehennem”e yaptığı yolculuktan aldığını tahmin etmek güç değildir. Lakin Harry’yi cennet gibi bir kasaba; kasabanın belediye başkanı Rachel karşılar.

Harry sezgileri sayesinde kötü bir şeyler olacağını hisseder. Belediye başkanı Rachel Wando’yu (Linda Hamilton) ikna etmiştir ancak kasabanın belediye encümeni konuyu ciddiye almaz. Harry ile Rachel arasında bir yakınlaşma da olmuştur. Nihayet kasaba halkını uyarmak için spor salonunda topladıklarında artık biraz geçtir. Çekimlerde gazete kağıtlarının talaş haline getirilmesiyle üretilen beyaz volkan külleri, kasabayı kaplar. Filmin kalan kısmı, zamana karşı bir yarış niteliğinde geçecektir.

Roger Donaldson’un “Species (Tehlikeli Tür)” sonrası çektiği ilk film olan Dante’s Peak, formüle tamamen uyuyor. Bilimin çözmesi gereken sorunlarda bilim insanlarını dinlemeyip kısa vadeli ve popülist düşündüğünüzde başınıza gelecekleri bir kez daha vurguluyor. Çıktığı dönem pek beğenilmedi ama sonradan kült film mertebesine erişti. Kullanılan efektler, dönemi için devrim niteliğindeydi ve tüm mantık hatalarına rağmen bu sıkıcı günlerde izlenmeyi hak eden bir film.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın