Dümbüllü’nün Kavuğu!

Zor zamanlarda yaşıyoruz! Kendimizi çırpındıkça batıyor gibi hissediyoruz. Umut ışıkları silik, yapraklarıyla, dallarıyla üzerimizi kaplayan, bizi gölgesinde koruyan dev çınarlar zayıf artık.

Bizi güldüren, gülmekten yerlere düşüren ama bir de sinirlenip konuşmaya başladı mı sesi gürül gürül akan, gözleri çakmak çakmak bakan, yeri-gögü titretip “Vayyy be” dedirten bir kuşağı, üzülerek uğurluyoruz yavaş yavaş. “Bir dönemin sonu” klişe manşetleri artık gerçeğimiz oldu. Dönemler birer birer kapandı, sahneler ıssızlaştı. Gelenekler bitti, yaşatılmaya çalışılan gelenekler magazinleşti, anlamsızlaştı. “Aman abi, benim siyasetle işim olmaz, ben kazandığıma bakarım, ehe ehe” diyenlerin, taşşak muhabbeti çevirenlerin çağı geldi.

Sahnede siyaset yapmaya çalışan da suyunu çıkardı. İnceden dokundurma sanatı dürtmeye, dürtmeden iteklemeye dönüştü. Kamplaşan siyaset her sanatçıyı bir tarafa itti. Kamplaşıp duran, kendi kampından öbür kampa bağırarak küfür eden “büyük sanatçı” oldu. Herkesin lafını dinlediği, ağzından ne çıkacağını merak ettiği adamlar kalmadı artık.

Ortada ciddiyet kalmadı! Hastanedeki bir insanın ölümünü ilan etmek için, doktorunun açıklamasını beklemeyi akıl edebilecek zeka kalmadı, görgü kalmadı, saygı kalmadı. “Ah be Yaşar Usta” mesajını herkesten önce yazabilmek için sahte duyarlılıkta yarışan sosyal maymunlar türedi! Edep kalmadı…

Dümbüllü’nün Kavuğu kalmıştı geriye… Yeni kuşakta o kavuğu başına geçirecek kimse kalmadı. Daha da kötüsü o kavuğa saygı duyacak seyirci kalmadı!

Artık yaşlılığımızda tekrarlarız bunak papağanlar gibi: “Bütün kibarlığıyla, ustalığıyla, dönemin devlet televizyonu yasaklarına rağmen, araya şraak diye hareketini de sıkıştırabilen bir Münir Özkul vardı. Onun kavuğu vardı, Ferhan Şensoy’a verdi. Sonrası gelmedi”


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın