These streets are paved with stories
Of faded hopes and glories
No sleepless nights, no worries
Hey baby what’s your hurry
I’d like to get to know you
I’ve got some things to show you
Let’s take a walk to my old haunts
(Dream Syndicate/My Old Haunts)
Yazıda anlatmak istediğimizi en başta söyleyelim… El Camino, Breaking Bad’e gösterişli bir final yapan ya da hikayeye yeni boyutlar katarak geliştiren bir film değil… Tam da bizi yıllarca ekranlara bağlayan tadı muhafaza eden dokunaklı bir veda… Eskiden çok sevdiğiniz bir şarkıyı yeniden hatırlamak, yaşarken çok mutlu olduğunuz eski mahallenizi dolaşmak gibi…
-Yazının bundan sonrası spoiler içerir-
Breaking Bad’i bir suç dizisi, insanların birbirini öldürdüğü, mafya içinde hızla yükselip düştüğü bir yapım gibi görenler tabi ki olmuştur… Vince Gilligan, dizide bu türün hayranlarına da mutlu olacakları sahneler veriyordu. Ama dizinin bundan çok daha fazlası olduğunu bir kez daha hatırlatmamız gerekiyor. Dramatik hatta trajik insan öykülerinin içinde bulduk kendimizi yıllar içinde… Jesse’yi çok sevdik, Skyler’dan, Gus’tan nefret ettik, Hank’e, Jane’e üzüldük, Walter White’ın açmazlarında kendimizi kaybettik. Film, diziyi bol aksiyon ve senaryo numaraları için yıllarca takip edenleri üzebilir. Ama son bir veda etmek isteyenler için fazlasıyla doyurucu… Dizinin sonunda aklımızda kalan tek soru “Jesse’ye ne oldu?” idi belki de… El Camino, bizi daha fazla üzmeden ve yaralamadan, bu soruya yanıt verdi.
Gilligan iyi ve karışık bir senaryo için zorlamamış, dizideki havada kalan her soruyu yanıtlamaya çalışmamış. Ve doğru karar vermiş… Bir kanun kaçağının, 1 yıldır yaşadığı kafesten çıktıktan sonra yaşadığı yabancılaşma ve çaresizliği ilk bölümde dingin bir şekilde anlatmış. İkinci bölüm ise kendini toplayan Jesse’nin kaçışını gergin bir tonda anlatmış.
Film tamamen Aaron Paul’un oyunculuk performansı üzerine kurulmuş bir yapım… Baştan sona her sahnede onu görüyor ve duyuyoruz. Esir kaldığı günlere yapılan geri dönüşlerde ve kaçış gününde korkuyu, endişeyi, sıkıştığı anlardaki cesareti mükemmel şekilde yansıtmış. Son yılların en iyi performanslarından biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Diğer oyuncuların da yan rollerde çok iyi performanslar ortaya koyduğunu söylemeliyiz.
Filmin eleştirilecek ender yönlerinden biri, final bölümündeki o kanlı günün hemen sonrasını, 6 yıllık aradan sonra anlatmanın zorluğundan doğmuş… Birçok oyuncu yaşlanmış ve ciddi değişimlere uğramışlar. Robert Forster’ı, El Camino yayına girdikten bir gün sonra kaybetmiş olmamız, hepimiz gibi dizinin de yaşlandığı gerçeğini acı bir şekilde yüzümüze vurdu.
El Camino, 125 dakikalık bir oyunculuk gösterisi sunuyor, olağanüstü görsel anlatımıyla doyuruyor ve kafamızdaki farklı soruların yanıtlanmasını sağlıyor. Jesse’nin filmin son dakikalarında Walter’ı ve Jane’i hatırladığı gibi, biz de Breaking Bad’i hatırlıyor, geçmişin güzel günlerine duyulan özlem ve yaşantımıza kaldığımız yerden devam etmenin zorluğu arasında bir yerlerde kalıp iç geçiriyoruz.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.