Elysium: Böyle Cennet Olmaz Olsun

Her ne kadar sonlarına doğru uyumuş olsam da – hakkını verelim – fena film değildi Yasak Bölge 9.
Aradan geçen dört yılın ardından genç yönetmen Neill Blomkamp, yeni fimiyle bütçesini 3’e katlamış yanına Damon’u almış ve bize “Yeni Cennet” tasviri yapmış durumda.
Rengimizi baştan belli etmiş olacağız ama neyse;
“Keşke District 9’ın sonunu izleseydim!”

1

Sene 2154. Yine karamsar bir tablo söz konusu. (Biri de küresel ısınmayı çözdük, yeni kaynaklar bulduk diye gelsin! )
Dünyada (pek tabii ki) tüm kaynaklar tükenmiş durumda; hava kirliliği her yeri sarmış, kalın bir toz bulutunun altında gecekondularda yaşayan insanlar açlık, sefalet ve hastalıklarla mücadele ediyorlar. Robotların düzeni sağladığı bu çöp kentteki insanların tek gayesi kısa yoldan parayı bulup, mülteci olarak Elysium’a kaçabilme ihtimali.

Elysium denen yerin hikayesi ise malum! Burası zengin kesimin yaşamını sürdürdüğü, çelikten tekerleği andıran yapay bir uzay istasyonu. Dünyadaki yaşam alanının bire bir kopyalandığı bu evrende herkes, yüksek teknolojiye sahip tıp aletleriyle her tür hastalıktan saniyeler içerisinde kurtulmakta; uçan arabalarıyla, şatovari evlerinde büyük lüks içinde yaşamaktalar.
Bu iki evren arasındaki geçiş tahmin edebileceğiniz gibi Elysium yöneticileri tarafından yasaklanmış durumda, ‘kaçak göçmenlere’ olan tutum 141 sene sonra bile aynı: Pek hoş değil!2

Kahramanımız eski araba hırsızı, Max (Damon) robot üreten bir fabrikada çalışırken hayati tehlike yaratacak seviyede radyasyona maruz kalıyor. Sayılı günleri kaldığını öğrendiği andan itibaren tek motivasyonu var: Hayatta kalmak.
Elysium’a kaçması zaruri hale gelen Max, bu kaçış için her şeyi yapmaya razı. Dünyaya iş için gelen iş adamı John Carlyle’nin bilgilerini (kendi vücuduna ‘vidalanan’ bir çeşit zırh sayesinde) çalabilirse, bu bilet için hak kazanmış olacak.

Elysium filmi bilim kurgu severlerini çok şaşırtacak veya iz bırakacak nitelikte bir film değil. Elysium’da geçen sahneleri – final hariç – filmden çıkarırsak hikâyeyi etkileyecek herhangi bir eksiklik olacağını sanmıyorum. Hatta emin olun kendi ‘Yeni Cennet’imizde’ beş yıldızlı sahil oteli kıvamındaki evlerden daha iyisini hayal ederdik, çok daha iyi olurdu. Bu yaşam alanı, 1970’lerde uzayda yaşam olasılıkları ile ilgili bir araştırmada, Stanford Üniversitesi tarafından tasarlanan ‘Stanford Torus’ yaşam platformunun illüstrasyonundan esinlenilmiş. Ne diyelim? Belki biraz daha detaylandırılıp çağa uydurulabilirmiş. Açıkçası kanserin 10 saniyede tedavi edildiği bir dünyada betonarme evlerde oturulması bana fazla normal geldi.

3

Karakterlere gelirsek,
Matt Damon’un canlandırdığı Max, düzgün kalmaya çalışan biri. Artık hırsızlık işlerine bulaşmıyor, robot polis tarafından hırpalandığında bile (robot da olsa durum aynı!) büyük tepkiler vermiyor. Çocuklarla şakalaşıyor vs. Özetle iyi biri.
“İki evren arasında denge getirecek kişi” olduğunu iyiden iyiye hissettiğimiz esas adamın bu ulvi amaca ulaşması beklenirken Max’in hayatı tehlikeye girince motivasyonu şıp diye değişiveriyor. Öyle ki bu durum, eline dövmesini yaptıracak kadar önemsediği arkadaşı Frey ve kanserli kızını kendi kaderlerine terk etmesine mani olmuyor. (Hollywood tabii ki Damon’un hasta bir çocuğu terk etmesine izin vermiyor ve sona doğru Max kendine geliyor.)

Elysium’un güvenliğinden sorumlu savunma bakanı Delacourt’a hayat veren J.Foster, keskin vatkalı ceketi, Fransız aksanıyla konuştuğu İngilizcesiyle kabiliyetine göre zayıf bir karakterde sıkışmış durumda.4

Blomkamp’ın hafiften bilim kurgu erbabı George Lucas’ı örnek aldığını söylersek herhalde yanılmış olmayız. Tüm bu uzak gelecek tahminleri, uzay gemileri, yaşam istasyonları, robotlar ve yönetmenin kendi uzmanlığı olan patlamalar-efektler vs. tüm bunlar tamam. Smallville’den bu yana epey yol alınmış ama tüm bu şatafat hikaye anlatımını güçlendirmek için var olmalı-ydı.
Filmin ilk kısmı göçmenlikle ilgili hafif politik mesajları vermek için tasarlanmış, kalan yarısı da aksiyon sahnelerinin arasına serpiştirilmiş gibi. İkinci yarısından itibaren arkası kesilmeyen aksiyon filmi hafifletiyor. Max ve yetimhane arkadaşı Frey arasında gelişemeyen aşk hikayesi Max karakterine katılan tek derinlik. O da Frey ve hasta kızının terk edilmesiyle baltalanıyor.

Özetle alışageldik son, bir dizi aksiyonun sonunda bizi bekliyor. Max için olmasa da dünya için mutlu son diyebiliriz.
Ama dünya neden bu hale gelmiş? Dünyadakilerin akıbeti nedir? Sağlık hizmeti görebiliyorduk madem neden şimdiye kadar götürmedik? Dünyadaki insanlar için bir tane de daha tekerlek yapılacak mı? Gibi sorular yanıt bulamıyor.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın