EUReKA: Küçük Kasaba, Büyük İcatlar

“İcat edilebilecek her şey icat edilmiştir!” Samantha Hunt’ın The Invention of Everything Else adlı kitabı bu sözle başlar. Vecizenin altında, unvanı “Amerika Birleşik Devletleri Patent Dairesi Komisyon Üyesi” diye uzayıp giden bir zat-ı muhterem tarafından 1899 yılında, yani 113 sene evvel terennüm edilmiş olduğu belirtilir.

Böyle bir Komisyon Üyesi var mıdır, sözü gerçekten söylemiş midir, bilemiyorum. Ben kitabın yalancısıyım. Ama şunu iyi biliyorum ki, insanoğlunun birbirine zıt gibi görünen ama aslında iç içe geçmiş iki büyük hastalığı var: 1) Kendinden önceki döneme hayranlık duymak. (Bunu daha geçen yıl Paris’te Gece Yarısı’nda Woody Allen gözümüze sokarak anlattı. 2) Kullandığı teknolojilerin mümkün olabilecek en iyi nimetler olduğunu düşünerek yaşamak…

‘Popüler roman’ türündeki kitap, “yaşadığı zamanın ötesinde” olup olmadığı rakı sofralarına konu olan Sırp asıllı Amerikalı mucit, fizikçi, elektrik-elektronikçi Nikola Tesla’nın hayatını anlatır. ‘Zamanın ötesinde’yi sadece mecazi anlamda kullanmıyorum. Adamın gerçekten biz fanilerin idrak edemeyeceği solucan deliklerinde dolaştığı, zaman çizgisinde ‘gidip-geldiği’ söyleniyor!

Tesla’nın hayatının son 10 yılını geçirdiği “Hotel New Yorker 33. Kat – 3327 numaralı oda”da dönen tuhaf olaylar, gelecekte yaşayan eksantrik abimizin düşleri, efendi bildiğimiz Edison’un Tesla’ya nasıl ‘yamuk yaptığı’… Eğlenceli bir kitap. April Yayıncılık tarafından Cihat Taşçıoğlu’nun çevirisiyle ve “Tesla’nın Kutusu” adıyla Türkçesi de basıldı. “Geriye Kalan Her Şeyin İcadı” diye kitap ismi olmayacağına göre, ticari açıdan yerinde bir hamle. Eleştirmiyorum. Zaten gazetelerin kitap ilavelerinde değil ‘bakınız’da olduğumuzun farkındayım ve bu yazının asıl konusuna geçmeyi planlıyorum. Ama lafı dolandırıyorum çünkü konuyu unuttum! Neydi diye bir yandan düşünüyorum…

Hah, Eureka! Veya εὕρηκα ya da okunuşuyla Evreka… Derler ki Arşimet “şekilsiz cismin hacminin, suya battığı anda su hacmindeki değişimden hesaplanabileceğini” keşfettiğinde, “Eureka!” yani “Buldum!” diye bağırarak banyodan çırılçıplak sokağa fırlamış.

Yirmi küsur yüzyıl sonra EUReKA, Syfy kanalında yayınlanan bir Amerikan bilim-kurgu/komedi dizisi oldu. 2006 yazında doğdu, 4 sezon devam etti, bugünlerde başlayacak beşinci sezon son sezonu olacak.

Zaman zaman “Ya var mı şöyle bildiğin çerezlik bir dizi?” diye soran arkadaşlarım oluyor. İşte EUReKA tam anlamıyla ‘çerezlik’… Bu arayışın suçlusu: Özel sektör!

Modern çalışma hayatı bizleri tek akşamda bir filmi bitiremeyecek hale getirdi. “Yoğun çalışma saatlerimiz” nedeniyle, hele bir de arkadaşımızla bir şeyler içtik, yemek hazırladık, yedik, spora gittik, kısacası biraz oyalandıysak, o akşama bir de uzun metraj sığdıramıyoruz. Filmin ortalarında gözkapaklarımız ‘error’ vermeye başlıyor.

‘Çerezlik dizi’ işte bunun için var. Geniş kapsamlı bir ana konu haricinde her bölümde başlayıp biten bir maceranın olduğu, süresi 44 hatta tercihen 20 dakika olan, fazla yormayan, üzmeyen, biraz kafa dağıtıp ertesi gün yeniden ‘9-6 yolları’na düşmek üzere tatlı rüyalara dalmadan önce bir doz alınabilecek diziler. (İşten 6’da çıkabiliyorsanız o da bir şans. Kıymetini bilin Orası ayrı!)

EUReKA’nın konusuna gelince: Başta bahsettim. Kullandığımız teknolojilerin, mümkün olabilecek en iyi teknolojiler olduğunu düşünüyoruz. Yıllarca filmleri cd’lere, dvd’lere bastık. Şimdi hepsi çakmak kadar bir ‘belleğe’ sığdı ve o çakmak gitgide küçülüyor. Kim bilir şu an iştahla kullandığımız teknolojiler sadece birkaç yıl sonra bize nasıl gülünç gelecek.

Dizi, Eureka adlı hayali bir kasabada geçiyor. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Einstein’ın başı çektiği bir grup deha öncülüğünde kurulmuş. Önceleri Camp Eureka adında, askeri üs görünümlü bir yermiş. Fakat Amerika burada, savaşlarda daha iyi yakıp yıkmasını sağlayacak ileri teknolojiler üretiyormuş ve çok üst düzey birkaç kişi haricinde kimsenin projeden haberi yokmuş. Yani, “Vay anam vay, neler dönmüş Serhat ya!” durumu söz konusuymuş Amerikan halkı açısından…

Günümüzde yani dizinin geçtiği dönemde de aynı durum geçerli. Eureka artık daha sivil. Üst yapıda yine hükümete ve orduya bağlı olması haricinde ‘militer’ özelliğini kaybetmiş. Kasabada yaşayan herkes bilim adamı, kadını, çocuğu! Hatta bilim kedisi, ağacı, otomobili…

Global Dynamics (GD), kasabadaki bilimsel faaliyetleri (ve bir yandan da gizli çalışmaları) yöneten ana şirket. Her bölümde bir şekilde kasabayı, hatta bazen tüm insan ırkını yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıp, sonra olayı çözüyorlar. Bunu yaparken bir yandan da eğleniyor, en umutsuz anlarda espriler yapmayı ihmal etmiyorlar. Esas oğlan, Şerif Jack Carter (Colin Ferguson)… Herkesin 4 diplomalı olduğu kasabada ‘düz-lise terk’ birisi olarak her seferinde hayret ve dehşet içinde kalıyor; ama dönüp dolaşıp çözüm için onun eline düşmelerinden de “Neden ben?” serzenişiyle karışık bir gurur duyuyor.

Uzatmalı esas kız ise Doktor Allison Blake (Salli Richardson-Whitfield). Tabii çok renkli başka karakterler de var. Şerif Yardımcısı Jo Lupo, Douglas Fargo, Vincent, Zane, Zoe, Nathan Stark… Hepsi üzerine düşeni yapıyor. Özellikle de kasabanın tek oto tamircisi ama aynı zamanda en parlak bilim adamı, ombudsman, doktor, âkil adam, hatta bir ara belediye başkanı ‘Henry Deacon’ rolüyle Joe Morton çok kaliteli bir oyunculuk performansı sergiliyor.

EUReKA’da vampirler, kurt adam veya cadılar yok! Onun yerine eğlenceli-bilim, popüler-bilim var. Bu arada diziye başlayacak olursanız bir not: İlk sezon – ilk bölüm 1 buçuk saatlik bir pilot-prömiyer… Gözünüz korkmasın. Sonraki bölümler 44 dakika…

Yorum Gönderin