Exit Through Gift Shop: İçine Ettiğimin Sanatı

Exit Through the Gift Shop (Çıkışlar Hediyelik Eşya Dükkânından) kurgusal açıdan, barındırdığı zekâ ve diğer bir sürü neden ötürü kesinlikle kafa yorucu bir film. Hiç bilgisi olmayanlar için mevzuyu biraz açmaya çalışayım.

“Banksy” kimliğini gizleyen, politik ve mizahi grafitileri ve çalışmaları olan bir sokak sanatçısı. 2000’li yılların başında pek tanınmayan bu şahıs, milenyumun ortalarına doğru açtığı sergiler, yazdığı kitaplar ve sürekli olarak haber yapılmasıyla oldukça ünlü hale geldi. İsrail’deki “Utanç Duvarı” üstüne yaptığı birbirinden ilginç politik grafitileri tüm dünya basını tarafından haber yapıldı. Şimdilerde grafiti yaptığı duvarlar çeşitli “girişimciler” tarafından kesilerek satılan, sokaktan toplayıp kesip biçerek yaptığı telefon klubesi bile 550 bin dolardan satılan modern sanatın ilginç bir figürü diyebiliriz Banksy için. Kendisi hakkında daha fazla bilgi almak isteyen zaten ufak bir araştırma ile onlarca kaynağa ulaşacaktır. Konumuz zaten direkt olarak Banksy değil, Thierry Guetta! Peki bu lanet olası Thierry kim? Fransız asıllı, evli ve çocuklu kameraya âşık, kendini belgeselci gibi tanıtan sürekli olarak elinde kamerayla dolaşan, arkasından modern sanatın en büyük! yaratılmış galerinden birisine sahip olan kişi. Çok karışık olduğunun farkındayım ama olay örgüsü böyle.

“Çıkışlar Hediyelik Eşya Dükkanından” isimli filmin yapımcısı ve yönetmeni Banksy, materyalin çoğunluğu ise Thierry Guetta’ya ait. Belgesel yapmak yerine sadece kamera ile çekim yapmayı seven Thierry bu sokak sanatçılarına yakınlaşmak için belgeselci olduğunu iddia etmekte. Nihayetinde herkesin kimliğini merak ettiği Banksy ile yakınlaşan ve arkadaş olan Thierry, Banksy’nin eserleri binlerce dolara satılmasından ötürü yaşadığı nispi hayal kırıklığı ile “hadi belgeseli yap artık” demesiyle tabiri caizse tutuşuyor.

Ortaya Banksy’nin değimiyle fragmandan hallice bir görüntü yumağı çıkartıyor. Banksy bunun üzerine elindeki materyalleri istiyor ve filmi kendisi çekmeye başlıyor. Bu noktada Thierry’e kamerayı bırakıp (kendi iyiliği için) onun yerine sanatla ilgilenmesi yönünde bir telkinde bulunuyor. Olay bundan sonra daha da karışık bir hal alıyor. Banksy bu görüntülerden bir sokak sanatı belgeseli çıkarmaya çalışırken (bunu göremiyoruz zaten odağımız asla Banksy olmuyor), Thierry Guetta sanata dalıyor ve “Bay Beyin Yıkayıcı (MBW Mr. Brain Wash)” adıyla kendisini anmaya başlıyor. Tüm varlığını ipotek altına alıp, neyi var yoksa satıyor. Adamlar tutarak, daha önceden notlarını aldığı var olan imajları taltif etme yoluyla yeni bir tür sanat yaratma olayına girişiyor. Nihayetinde 200 parçalık bir sanat galerisi açacak şekle geliyor. İlk gününde 4000’den fazla kişinin ziyaret ettiği, 5 gün açık kalması planlanırken 2 aydan fazla açık kalan sergi neticesinde Thierry Guetta milyon dolarların üstüne konuyor.

[flashvideo file=http://www.ipreview.ca/media/trailer/video/Exit_MPEG4Large_BA.mp4 /]

Sanat nedir? Sanatçı kimdir? Ve bunlara benzer onlarca soruya yanıt arayan film neticede zekâsını gösteriyor. Başlangıcından itibaren nereye gideceği, neler olacağı tamamen belirsiz enteresan bir serüven sunuyor. Şimdi olayın bir de farklı bir boyutu var. Film bunları anlatıyor ve hakkıyla yapıyor her şeyi. Lakin ortaya atılan iddia filmden de enteresan ve hatta direkt olarak filmi daha da enteresan bir konuma koyuyor! Film sözde, sözde bir belgeselin belgeseli… Peki, ya bir belgeselin belgeseli değil de her şey kurmaca ise? Bay Beyin Yıkayıcımız Banksy’nin bir kurmaca karakteri ise? Her şeyi Banksy ve onun gibi bir sokak sanatçısı olan Sherpard Fairy’nin yarattığı kurmaca bir gerçeklik ise? Thierry Banksy ve diğerleriyle ortaklaşa çalışan birisi ise?

Bu konuda gerçekten çok fazla iddia var. Hoax (kandırmacalı, aldatmaca, sahte) bir film olduğu yönünde onlarca delil sunanlar olduğu gibi gerçekliğini ortaya çıkarmaya çalışan bu konuda ciddi mesai harcamış olan insanlar da var. Benim şimdiye kadar okuduklarımdan ve filmden çıkardığım sonuç ise şu: “Evet, Banksy ve adı anılan diğer kişiler gerçekten zeki insanlar buna şüphe yok ama bu denli kurmaca fazlasıyla zorlama.”

Gerçek olduğuna dair delillerden bazıları şunlar:

– Thierry gerçekten çok fazla video çeken birisi, filmde yer alan görüntülerden bu rahatlıkla anlaşılıyor. Karısının, kendisinin ve çocuklarının geçmişteki halleri yaratılamayacak denli gerçek. (Tersi iddia ise: bazı kişiler çokça ailevi görüntüleri çeker bu normal bir davranış.)

– Thierry’nin çekimlerini görmüş ve onları düzenleme işi almış olduğunu söyleyen insanlar var. (Aksi iddia: bu kişiler yalan söylüyor olabilir.)

– Shepard Fairy (filmin Banksy gibi olup diğer karakterlerinden en önemliyer tutanı) filmin gerçek olduğunu Vanity Fair dergisine verdiği röportajda belirtiyor. (Akdi İddia: Banksy ve Shepard bunu ortaklaşa yapmışlarsa o zaman onun böyle söylemesi kadar normal bir şey yok!)

– Filmdeki sahnelerden birisinde görünen bina 2000 yılına ait gerçek görüntü. Sahte olmasına imkân yok. (Aksi iddia yok!) Bunlar gibi onlarca iddia ve aksi iddiayı internette kısa bir araştırma ile bulabilirsiniz. Benim bu iddiaların çoğuna ilişkin görüşüm gerçekten Thierry’nin kendisine has bir kişilik olduğu ve başından geçen olayların -neredeyse- tamamının gerçek olduğu yönünde.

Son olarak şunu da belirtmek istiyorum. Bu yapılan tartışma da aslında başlı başına bir fenomen. Zira günümüz çağında bilgi orada olmasına rağmen, gerçek bilgiye erişmek gerçekten güç. İnternet kocaman bir alan, üst üste yığılmış kontrolsüz bilgiler her yerde. Ümraniye çöplüğüne benzer bu yığılma bilginin gerçek anlamıyla bir çöplük durumunda olmasına ve her an patlamaya hazır olduğuna dair bir gösterge! Güvenilir bilgi nedir? Kimin söylediği gerçektir?

Ayrıca Bu Thierry Guetta olayının çok benzeri ülkemizde de geçtiğimiz yıl yaşandı ve hala yaşanmaya devam ediyor. Bu olayla direkt olarak ilgisi olan mevzu bir roman var. Adını verip şimdi reklam olayının bir parçası olmak istemiyorum lakin o olayı da özetlemek isterim. 2003’de ünlü bir yayınevi tarafından basılan kitap tutmuyor daha sonra aradan yıllar geçiyor ve 2009 yılında ünlü başka bir yayınevi tarafından basılırken üstüne “29 dile çevrilmiş, 40’dan fazla ülkede yayınlanmış bir best seller” ibaresi yerleştiriliyor. Kapağında birbirinden anlamsız yerlerden alıntılar yapılıyor, belli bir kesimden yazarların ağzından kelimeler karalanıyor.

Ardından kitabın reklamı her yerde boy gösteriyor. Tam bir reklam başarısı olan kitap ülkemizde o andan itibaren çok satmaya başlıyor… Bu konuda Ezgi Başaran isimli gazetecinin “Bir Bestseller nasıl yoktan var edilir” isimli yazısına bakmanızı öneririm.

Yakın zamanda bu tür reklam başarısı olan şeylere yenileri eklenmeye devam ediyor: Justin Bieber, Rebecca Black ve onlarcası. Bu etkileyici koyun gütme psikolojik harekatı ileride dünyanın başına neler örecek hep birlikte göreceğiz…

Banksy bu sanat nedir ne değildir konusunda sonlara doğru çok güzel birkaç laf ediyor, yazıyı onun ağzından bitirmek en iyisi: “Thierry bazı açılardan oyunu kuralına göre oynamadı. Ama bizim kuralsız olmamız gerekiyor zaten. Bu işin etiği ne bilmiyorum. Sanatçı olmak isteyen herkesi sözde cesaretlendirmemiz gerekir. Eskiden herkes böyle yapmalıdır diye düşünürdüm. Artık öyle yapmıyorum.”

“Thierry’nin sokak sanatına olan takıntısının onu bir sanatçıya dönüştürme fenomeni ve birçok enayinin bunu yutması kısa bir sürede pahalı fiyatlara birçok eser satması antropolojik olarak, sosyolojik olarak büyüleyici bir şey.”


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın