İçinde Federico Fellini ve Giulietta Masina, Roma ve Trastevere geçen, hırsızlıkla başlayan ancak farklı bir şekilde biten bir yaşanmış öykü… Fellini anlatıyor:
“Guiletta ile birlikte yeni bir film için para bulabilmek adına ailemizden kalan mücevherleri bozdurmak için kuyumcuya gidiyorduk. Margutta Caddesi’nin köşesinde motorsikletli iki genç, Guiletta’nın çantasını kapıp kaçmaya başladılar. Bir kanguru gibi peşlerinden zıpladım ve “Durun, hırsız” diye bağırmaya başladım. Onlar da dalga geçer gibi “Durun, hırsız var” diye bağırıyordu. Babuino Caddesi’ne kadar kovaladım. Orada gördüğüm en son model motorsikletlere sahip, silahlı polislere “Eşimin çantasını çaldılar” diye bağırdım ama “Ne yapabiliriz ki?” yanıtını alınca ben de koşmayı bıraktım. Birlikte karakola gidip hırsızların eşkalini verdik.
Ertesi gün akşam eve dönerken kapımın önünde şüpheli bir şekilde gazete okuyan biri vardı. Gazetenin arkasından “Hey, Federi… Niye Trastevere’ye bakmıyorsun?” sesi geldi. Gazeteyi indirip “Ne demek istiyorsun?” dediğimde “Ben birşey söylemedim” dedi ve hızlıca uzaklaştı. Bir gün sonra Trastevere’ye indim. Bir çocuk yolumu kesti ve “Guiletta polise gitmemeliydi” dedi. “Neden?” diye sorduğumda “Eşyalarını geri istiyor musun, istemiyor musun?” diyerek bir barı gösterdi. Barda oturup iki-üç kadeh bir şey içip telefon numaramızı barmene bıraktım.
Ertesi gün arandık ve başka bir bardan bir barmen “Bir çocuk bir çanta ve sizin telefon numaranızı bıraktı, gelip alın” diyerek bizi çağırdı. Oraya gittiğimizde çanta eksiksiz bir şekilde bize teslim edildi. Çantanın içinde “Affet bizi Gelsomina!” notu vardı. Kendi Dickens romanımızı böyle yaşadık”