Filmekimi’nde İzlemeniz Gereken 10 Film

Yazın bittiğini, sonbaharın geldiğini ve sinema sezonunun başladığını müjdeleyen Filmekimi, yine mükemmel bir film seçkisiyle seyircileri sinemalara çekmeyi planlıyor. Üstelik programda bol ödüllü filmler, usta yönetmenlerin yeni filmleri ve çeşitli festivallerde dikkat çeken filmlerden örnekler bulunuyor.

Film seçmenize yardım etmek için bir liste oluşturalım dedik. Mutlaka izlemeniz gereken 10 filmi, farklı nedenlerle listeye dahil ettik:


THE LOBSTER

Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos daha önce yaptığı “Dogtooth”, “Alpes” filmleriyle tanınıyor. Normal senaryo kalıplarını eğip bükerek özgün hikayelere imza atan yönetmenin bu yeni filminde, Hollywood destekli oyuncu kadrosuyla neler yapacağı merak konusu olduğu söylenebilir. Yarattığı distopya bekar olmanın suç olduğu ve belirli bir zamanda eşini bulamayan insanların seçtikleri bir hayvana dönüştükleri bir gelecekte geçiyor. Bu hikaye bile filmin izlemeniz için neden sayılabilir.


BASKIN
Kısa filmleriyle tanınan Can Evrenol, kendi kısa filminden uyarladığı Baskın; ilk gösterimini geçtiğimiz günlerde Toronto Film Festivali’nden Geceyarısı Çılgınlığı bölümünde yaptı. Türkiye’den çıkan bir korku filminin korku filmi meraklılarını bu kadar heyecanlandırdığı az olmuştur. Fragmanından da gördüğümüz kadarıyla Türkiye’nin en cesur filmlerinden birine tanıklık etmek istiyorsanız, bu film sizin için mutlak seçim olabilir. Özellikle korku türünde gore filmlere meraklıysanız, bu filmi seçmek için fazla neden aramayacaksınızdır.


CAROL
Şimdiden en iyi film, en iyi kadın oyuncu, en iyi yardımcı kadın oyuncu, en iyi yönetmen, en iyi senaryo, en iyi kostüm dallarında Oscar’larda anılmaya başlayan Carol, gösterildiği Cannes film festivalinde eleştirmenlerin açık ara favorisiydi. Üstelik buna ek olarak filmin bunca özelliğinin yanında LBGTİ filmi olması da, ayrı bir dikkat çekici nokta… Bu nedenler yetmediyse Cate Blanchett ve Rooney Mara diyerek konuyu kapatıyoruz.

RAMS
Küçük bir İzlanda kasabasında iki kardeşin inanılmaz inatçılıklarını izleyip, koyunları uğruna verdikleri mücadeleye tanıklık etmek için bile iyi bir seçim olarak gözüküyor. Özellikle de kuzey mizahına hayranlık duyup, muhteşem manzaralara tanıklık etmek için bu küçük İzlanda filmini izleyebilirsiniz. Film her gösterildiği festivalde izleyici ödüllerini kazanıyor. Cannes film festivalinin Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen film, kullandığı sinema dilinin hakkını veriyor.


AN
Umudun Tarifi adıyla festivale dahil olan yeni Naomi Kawase filmi, dramadan bunalan seyirciler için ideal bir kendini iyi hisset filmi olarak dikkat çekiyor. Yemek yapmak hakkındaki bu dostluk filmi, geçmiş Filmekimleri’nden birinde gösterilen “Sefer Tası” adlı filmin muadili niteliğinde sayılabilir. Özellikle başroldeki kadın oyuncu Kiki Kirin, filme gitmek için güzel bir neden…


LE TOUT NOUVEAU TESTAMENT
Daha önce yaptığı “Mr. Nobody” filmiyle hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinen yönetmen Jaco Van Dormael yeni filminde yine enteresan kafalarda gezinmeye devam ediyor. Yeni filminde apartmanda yaşayan ve ailesine kötü davranan Tanrı’nın hikayesini çok normal bir konuymuş gibi işlemesi filmin merak unsurları arasında önde olmasını sağlıyor. Sükseli programın içinde keşfedilmesi gereken bir film…


NAHID
Gösterildiği Cannes Film Festivali’nde oldukça iyi tepkiler alan filmin, konu olarak bakıldığında A Separation ve Gett gibi filmlere benzerliğiyle dikkat çekmesinden dolayı iyi bir seçim olabilir. Çünkü İran sinemasının son yıllardaki makine gibi işleyen filmlerini düşündüğümüzde bu film de bahsettiğim iki film kadar iyi olabilir. Üstelik A Separation’ın başrol oyuncusu Sareh Bayel de filmin artılarından biri olarak öne çıkıyor.


LA PATOTA
Güney Amerika sinemasından çıkan “Paulina”, belalı çocuklar tarafından istismara uğrasa da, işine bağlı bir şekilde öğrencilerine bir şeyler öğretmeye çalışan bir öğretmenin hikâyesini, klişelere bağlı kalmayarak, olabildiğince sert bir şekilde anlatmasından dolayı mayınlı bölge filmi olarak izlenebilir. Üstelik bunca hit filmin yanında bu filme bilet bulma olasılığınızın daha yüksek olması da cabası…


THE CLUB
Pablo Larrain’in elinden ne çıksa merak uyandırıcı olmasından dolayı program listenize dahil etmekte yarar var. Berlin Film Festivali’nden aldığı Jüri Büyük Ödülü’nü de bir kenara koyarsak oldukça iyi referansları olan bir film olduğundan ve hem eleştiren, hem de mizahı eksik etmeyen son derece karanlık bir film olmasından dolayı da tercih edilebilir. Filmin uyandırdığı merak seviyesi o kadar yüksek ki, zaman zaman Trapero’nun El Clan’ını duyduğumuzda dahi bu filmi hatırlıyoruz.


IXCANUL
Sırf ödüllere boğulan bir Guatemala filmi olması bile bu filmi izlemek için bir neden sayılabilir. Sanki bu dünyadan değillermiş gibi yaşayan Maya halkının geleneklerini öğrenip, kültürlerini tanımak için iyi bir seçim olabilir. Üstelik filmin çekimleri gerçek aktif bir volkanın eteklerinde yapılmasından dolayı, görsel bakımdan dolayacağımız da olası gözüküyor.

Filmler 16 Eylül’den itibaren Lale Kart üyelerine ve 19 Eylül’den itibaren de toplu satışa açılacak.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın