Konuk Yazar: Berkay Sağlam
Temur Babluani’yi 1993 Berlin Film Festivali’nden tanıyanlar bilir. Gürcistan sineması için tartışmasız en önemli yönetmenlerden biridir. Géla Babluani ise tıpkı babası gibi yönetmenliğe el atmış genç bir yönetmen. Bu metin Martin Scorsese’nin genç yıllarından çağrışımları içinde barındıran yönetmenin üç uzun metraj filmi olan “13 Tzameti”, “L’heritage” ve “13 Tzameti” filminin Hollywood remake’i olan “13” ‘ün genel hatlarının incelenmesinden oluşmaktadır.
13 TZAMETI (2005)
Tzameti, yani Gürcüce 13 sayısı birçok kültürde ve inançta uğursuz olarak görülen bir rakam. Ancak tamirci Sebastien için yoksulluktan kurtulmak ve ne olacağını bilmediği bir maceraya girişin de temsili sayısıdır 13. Sebastien Gürcistan’dan Fransa’ya ailesi ile göç etmiş fakir bir çatı tamircisidir. Yanında çalıştığı adamın pis bir işle yüklü miktarda para alacağına kulak misafiri olan Sebastien ev sahibinin uyuşturucudan ani ölümü ile ortada kalmıştır. Onun için tek çözüm ise kulak misafiri olduğu bu pis işe ev sahibi adına katılmak ve zengin olmaktır. Bu istekle yola çıkan Sebastien kendini asla geri dönüşü olmayan bir işin içine atmıştır: Yalnızca 13 insandan birinin hayatta kalabileceği bir Rus ruleti. Film insanların dönem boyunca savaşlar ve karışıklıklardan ötürü artık vahşileştiğine dem vururken bir yandan da kapitalizmin fakir kesimin para uğruna bir piyon olarak kullanılmasını da minimalist bir açıdan eleştirmiş demek yanlış olmaz.
Géla Babluani’nin bu filminde 1940’ların Amerikan film noirlerinden ilham aldığı söylenebilir. Elbette ki bu stille özdeşleşmiş silahlı, kanlı çatışmalar ya da çete kovalamacaları film içerisinde yer almamakta ancak kullanılan realistik öğeler ile bir filmin dövüş, çatışma sahneleri olmadan dahi etkileyici olunabileceğini gözler önüne sermiştir demek yanlış olmaz. Buna ek olarak film bize soğuk gelen realizmi, insan ırkının aslında ne kadar vahşileşerek ahlaki bir çöküş içerisine girebileceğini gözler önüne sermek adına siyah beyaz olarak çekilmiş. Teknik olarak ufak aksaklıklar dışında kesinlikle son dönemde çekilmiş çok önemli bir yapıt, herkes izlemeli.
L’HERITAGE (2006)
L’Heritage, baba oğul Temur ve Géla Babluani’nin ortak yapıtları olması dışında 1992’de sinemayı bırakmaya karar veren Temur Bablua’nin de geri dönüşünün ilk yapıtı olduğundan önem verilmesi gereken bir film. Filmin ana konusu Gürcistan’da bir tanıdıklarına ait olan kaleyi ziyaret etmeye giden üç Fransız arkadaşın, otobüste bir tabut taşıyan gençle yanındaki yaşlı adamla karşılaşmaları ile şekillenir. Yaşlı adam köyündeki bir aile ile yıllardır süren kan davasını bitirmek adına kendisini öldürmeleri konusunda düşman aile ile anlaşır. Her şeyden habersiz Fransız turistler ise bu ikili ile birlikte alışkın olmadıkları bu olaya tanıklık edeceklerdir. Bizim kültürümüze kan davası, aile bağının önemi gibi oldukça yakın normlar içeren film sürpriz sonu ve sinematografisi ile etkileyici bir film.
13 (2010)
Géla Babluani’nin 13 Tzameti filmi ile Sundance Film Festivali, Venedik Film Festivali gibi prestijli festivallerden ödüllerle ayrılmasından sonra Hollywood’a açılması şaşırılası bir durum olarak nitelendirilemez. “13” Jason Statham, 50 Cent ve Mickey Rourke gibi ünlü isimleri bir arada toplayan bir “13 Tzameti” remake’i. Ancak ne yazık ki Babluani’nin Avrupa arenasında sinematografisi ile göz dolduran iki filmine nazaran, “13” oldukça sönük ve vasat bir çalışma olarak göze çarpmakta. Orjinaline göre renkli olarak çekilen filmin diğer farkı ise senaryoda yer alan yeni iki karakteri daha barındırması. Mickey Rourke ve 50 Cent’in canlandırdığı bu iki ek karakter dışında senaryo tamamıyla 2005’deki film ile aynı olduğu söylenebilir. Açıkçası, Bablua’ninin bu remake’i ile Hollywood’un tanıtım gücünü arkasına almayı hedeflediği söylemek hemfikir olunabilecek bir yaklaşım gibi gözükmektedir.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.