Marianna Palka Röportajı: Good Dick’in Yönetmeni

2008 Sundance Film Festivali’nde büyük ödül için yarışan filmlerden biri, özellikle ismiyle büyük bir ilgiye maruz kaldı: Good Dick. Filmde Dick isminde bir karakter yok; burada bahsedilen dick, ingilizcede penis yerine sıklıkla kullanılan argo bir sözcük. Bu çok konuşulan filmin senaristi, yönetmeni ve başrol oyuncusu ise 1981 doğumlu Marianna Palka. Good Dick, iskoç oyuncu-yönetmenin ilk filmi. 16 yaşına kadar Glasgow’da yaşayan Palka, Amerika’ya oyunculuk eğitimi almak için gitti; halen de Los Angeles’ta ikâme ediyor.

Kendisiyle yaptığımız söyleşide yer yer filmin konusuna da değiniyor olsa da, biz filmin özetini klişe bir yolla anlatalım: Sosyal ilişkiler kurmakta problemli, ters ve münasebetsiz bir kıza aşık olan esas oğlan bir video kiralama dükkanında çalışmaktadır. Kızın sosyal açıdan gerçekdışı olan açıksözlülüğü ve kendisine yakınlaşanları uzaklaştırmaktaki başarısı esas oğlanı yıldırmayacaktır.

Good Dick filmi ateşleyen ilk kıvılcım neydi?

Her zaman iki ‘gerçek’ insanın ‘gerçek’ problemlerinden kurtuluşunu anlatmak istemişimdir. Filmlerde görmeye alıştığımız iki boyutlu erkek ve kadın figürlerinden daha gerçek bir şey yapmak istiyordum. Yazma sürecinde senaryonun yaşama değmesine gerçekten çok özen gösterdim.

Filminize neden kışkırtıcı (provoke edici) bir isim tercih ettiniz?

Ben film isimlerini bir başlık gibi görüyorum. Nasıl şair yazdığı şiirin ismini koyarken pazarlanabilir olmasına bakmaz, öyle. Ayrıca Good Dick’in proveke edici görülmesi de filmin problemlerinden biri. Çok basit bir anlamı var aslında: pozitif anlamda erkek cinselliği -ki böyle bir şey var. Fakat ana akım kültür, bu cinsel tanımın içini o kadar boşaltmış ki, penisten söz edince illa kötü olduğu, iğrenç olduğu, şeytanî olduğu düşünmemiz isteniyor – ki bu yanlıştır. Good Dick ismi, filmden bağımsız, pazarlama amacıyla konulmuş bir isim değil; çünkü filmde tam da bunu anlatmaya çalışıyorum.

Filmin erkek başrolü klasik bir aşıktır: sevgi dolu, sabır dolu, kibar. Akıllara ister istemez Eros geliyor; mükemmel olan Eros’tur; Google’da aratmanızı tavsiye ederim. Aşık karakter aşk yapar! Romantik komedilerin ve güya ‘aşk filmlerinin’ bize dayattığı gibi utanmanın erdemleri insan doğasında yoktur.

Filmi kısaca sizin cümlelerinizle dinleyebilir miyiz?

Bence filmin kendini anlatması daha önemli. Söyleyeceğim her cümle bir vaat olacağından, filmin isminden öte bir şey vaat etmek istemiyorum.

Sizce Good Dick’i iyi bir film yapan şeyler nelerdir?

İncelikle ve büyük bir samimiyetle yapılmış olması. Ayrıca benzer konularda sıkıntı yaşayan insanlara yardımcı olmak için ortaya çıkması.

Filmin konusunun gerçek hayatla bir dirsek teması var mı?

Tüm senaryo kurmaca. Fakat filmin meselesi ve karakterlerin vaziyetleri çok gerçek. 18 yaşına gelmeden kızların %38’i cinsel istismara uğruyor. Her iki dakikada bir tecacüz vakası oluyor. Hayat kadınlarının %90’ı çocukluklarında aşırı tacize maruz kalmış. Hayat kadını olmanın ortalama yaşı 12ye düşmüş. Bunların hepsi gerçek problemler.

Teknik açıdan bir yönetmenlik eğitimi almamış olmanız, çekimler sırasında başınızı ağrıttı mı?

Andres Lascaris  olmasaydı belki problem yaşardım fakat çekimlerden önce onunla onun başını o kadar şişirdim ki, sette hiçbir sıkıntı yaşamadık. Mesela ona annemin bir fotoğrafını gösterip, bunun gibi olsun diyorum. Yani odak yüzlerde olsun, arkaplan flu kalsın diyorum; o da bana alan derinliğinden bahsettiğimi söylüyor. Bu tarzda bir iletişim biçimi kurduk açıkçası. Lascaris pek çok dili konuşabiliyor fakat en iyi olduğu dil, görüntünün dili.

Bu genç yaşta bir ilk film çekmek için bütçe nasıl buldunuz? Toplamda ne kadara mal ettiniz filminizi?

Bütçe 200.000 dolardı. Sonrasında dağıtımı kendimiz yaptığımız için ayrıca bir 300.000 dolar  daha eklendi. Yani senaryodan, afişe, dvd’ye kadar toplam maliyeti yarım milyon dolar civarında tuttu. Bu da yapımcılar ve yatırımcılar için çok güzel bir bütçe. Bu demek oluyor ki kısa zamanda çok getirisi olacaktır.

Sundance’e kabul edildiğinizde neler hissetmiştiniz? Orada nasıl tepkiler aldınız?

Hiç tahmin etmiyordum. Şakayla karışık göndermiştik Sundance’e. Meğersem tanınmamak ya da lobi sahibi olmamak önemli değilmiş. Festivalde bir tek kişiyi tanımıyorduk, kimse de bizi tanımıyordu. Bu başarı safî Good Dick’in orijinal olması sebebiyle gerçekleşti; sonuçta farklı bir renge sahip bir film. Orada olmak çok motive edici ve güzel bir tecrübe oldu bizim için.

Sinemaya bakışınızın oluşmasında sizi en çok etkileyen filmler hangileridir?

Aslında her tür filmi severim. Eğer bir filmin konusu iyiyse ve güzelce filme yedirilmişse, o film güzel filmdir. Fakat özellikle polonyalı yönetmenler; Wajda, Kieslowski, Holland. Chan-wook Park’ın yaptığı işleri çok beğeniyorum. Ken Loach gibi bir dahi var sonra. Sonra Lynne Ramsey, Nick Monsour, Edward Zwick, Ron Howard… sanırım hepsini saymaya kalksam Bakınız’ı doldurmak zorunda kalırım.

Bundan sonraki filmlerinizi de Good Dick gibi bir üslûpla mı çekmeyi düşünüyorsunuz?

Good Dick’in kendine özgü bir havası vardı, çünkü hikaye bunu gerektiriyordu. Her hikaye kendi üslûbunu kendi yaratır. O yüzden bundan sonra çekeceğim filmlerin üslûbu hakkında henüz bir fikrim yok.

Filminizi Türkiye’de göstermek üzere hiçbir dağıtımcıdan talep geldi mi?

Hiç duymadım maalesef. Filmin Türkiye’de gösterilsin çok isterim tabi.

Hiç türk filmi izlediniz mi? Türkiye’yle ilgili neler biliyorsunuz?

İstanbul Film Festivali’nin harika olduğunu biliyorum. Uzak filmine bayılmıştım. Kader’i çok duydum ama seyredemedim.

Türkiye’nin tarihi hakkında da epey bir bilgim var. Ve ülkenizden çıkan bazı işlerde inanılmaz farklı bir ses var. Annemin arkadaşı Laini Christmas, Istanbul’da yaşıyordu. Annem de onu ziyarete gittiğinden, kendisinden Türkiye hakkında çok şey öğrenme fırsatım oldu.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın