Greta Garbo, aynı Marlene Dietrich gibi Hollywood’un kültürel kodlarını oluşturan, ilerleyen yıllarda eğilimleri belirleyen isimlerin başında geldi. Kadın ve erkek sevgilileri, unutulmaz aşk öyküleri, yıllar sonra araştırmacıların dönemin gazetelerinden ve hatıratlarından çıkarıp yeniden önümüze sunduğu hikayeler oldular.
Greta Garbo’nun şair, romancı ve oyun yazarı Mercedes de Acosta ile yaşadığı büyük aşkın ilk tohumları ise İstanbul’da atılmış. Acosta’nın anılarından aktarıyoruz:
“Pera Palas Otel’in lobisinde, hayatımda gördüğüm en güzel ve etkileyici kadını gördüm. Tavırları, hareketleri o kadar seçkin ve aristokrat görünüyordu ki, en başta sürgün bir rus prensesi olduğunu düşündüm. Otel görevlisi bana ismini bilmediğini ama Mauritz Stiller’ın bir filminde rol almaya gelen bir oyuncu olduğunu söyledi.
Daha sonra onu İstanbul sokaklarında onu iki-üç kez daha gördüm. Gözleri çok etkileyiciydi. Bir fırsat yaratıp konuşmak istedim ama cesaret edemedim. Ayrıca hangi lisanda anlaşacağımızı da bilmiyordum. Güzelliğinin altında büyük bir yalnızlık ve melankoli yaşadığını düşünmüştüm. Onunla konuşmadan İstanbul’dan ayrılmaktan nefret ettim. Ama bazen kader beklediğinizden daha nazik davranır. Ondan kaçamazsınız. Tren İstanbul’dan ayrılırken o güzel ve unutulmaz yüzü, başka bir sahilde göreceğimden emindim.”
Garbo’nun İstanbul’da çekeceği filme gelince… Mauritz Stiller, alman yapımcılardan kaynak bulmuş, Garbo’yu da yanına alarak 1923’te İstanbul’da mekanları incelemeye gelmişti. Ancak Almanya’da hızla artan enflasyon, filmin finansmanını engelledi ve ismi/konusu daha sonra da açıklanmayan proje suya düştü.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.