Happy Times: Laubali Bir Film

İstanbul Film Festivali’nin altıncı gününde Happy Times adlı film gösterime girdi.

Absürt mizahı, aksiyon türüyle harmanlayıp önümüze sunan yapımlar ilgimi çeker. Lakin bu film baştan aşağı bir Youtube videosu kalitesinde. Senaryo, oyunculuklar, hikaye, diyaloglar ve aksiyon kısımlarının yavanlığı bu yapımı film olarak değerlendirme açısından beni zorluyor. Filmde elle tutulur hiç iyi bir şey yok. Film baştan sona saçmalıklar üzerine kurulmuş. Bu tarz yapımların en önemli özelliği, zekice tasarlanan senaryolarıdır. Filmin başında yapılan hamleler, filmin ortasındaki başka hamlelerle birleşir ve biz seyircilere sürpriz bir son hazırlar. Fakat bu filmde tuvaletin tıkanıp, filmin sonunda Sigal karakterini ölüme sürüklemesinden başka herhangi bir gönderme yok. Ki o sahnede fazlasıyla tuhaftı.

Aksiyon ve mizahın birleştiği birçok yapımda kaliteli 4-5 espri ve başarılı bir şekilde çekilmiş aksiyon sahnelerine rastlarız. Bu filmde espriye dair herhangi bir emare yok. Aksiyon sahnelerinin saçmalığı ise cabası.

Karakterlerin altyapısı kurulamamış, oyunculuklar zaten fazlaca amatör duruyor. Yukarıda da dediğim gibi bu film bir Youtube videosu olarak önümüze sunulsaydı dahi bakmazdık ama amatör ruhu takdir ederdik.

Böyle bir filmi seyrederken belki yönetmenlik başarılıdır, kurgusu iyidir diye düşünebilirsiniz ama o noktada film baya batırıyor. Sahne devamlılığından bir haber olan bir filmle karşı karşıyayız. Sigal Karakteri, eşinin ölüsünün yanındayken göğüs kısmı baya kanlı ve akışkan bir vaziyetteyken, hemen bir sonraki, polislerin geldiği sahnede kurumuş ve çok az bir kanla karşılaşıyoruz. Tabi ki böylesine kötü yazılmış ve çekilmiş bir filmde buna mı takıldın diye sorabilirsiniz fakat ben en basit noktada dahi filmin çuvalladığını göstermek istedim.

İstanbul Film Festivali’nde şu ana kadar izlediğim en kötü film. Bu film kadar kötü bir yapımla karşılaşacağımıza ihtimal vermiyorum. Olur da karşılaşırsak o filmin yönetmenini ve senaristini tebrik etmek gerekir. Bu filmden daha kötü bir yapım ortaya koymak için büyük bir çaba gerekli. Keşke İstanbul Film Festivali’nin yetkilileri, bu filmi mayıs seçkisinin ilk yapımı olarak bizlere sunsalardı da veremi gösterip, sıtmaya razı etselerdi.

Benim filme puanım 15/100


Yorum Gönderin