Harmony Korine: Armonisi İçinde Saklı

Larry Clark’ın New York sokaklarında keşfettiği Harmony Korine’ın dogma denilen neo modern sinema akımına katılacağı, tahmin edilmeyecek bir şey değildi. Kaliforniya’nın Bolinas şehrinde doğan Korine, kendisi gibi cins adlı olan PBS kanalının belgesel yapımcısı babası ve ev hanımı annesiyle standart bir amerikan çekirdek ailesinin içinde büyüdü. Değişik zevkler ve tatlar arayışı içindeki hayatı, ailesi ile New York’a taşınmasından sonra doğal olarak renkledi.

Büyük elmanın içinde, kafası kıyak meyve kurdu misali yaşayan, kaygısızlığı ve adıyla olan büyük benzerliği yüzünden aldığı ‘Harm’ (zarar ziyan demek İngilizce) mahlasıyla turlayan Korine’in çıkışı Larry Clark ile tanışması sonucunda gerçekleşti.

Clark, sinema alanında henüz bir aşama kaydetmemiş olmasına rağmen çok iyi bir fotoğrafçıydı. Özellikle ergen ve oldukça asi Orta Batı amerikalı erkek çocuklarını fotoğraflayarak gerçekleştirdiği Tulsa projesi, küçük çaplı bir şöhreti de yanında getirmişti. Sübyan oğlan görüntüleme konusunda uzman, yaşlı ve aksi bir adam ile New York’un tüm çirkefliğini yaşayan, hisseden, içine çeken ve hafızasına kaydeden bir yeni yetmenin bir araya gelmesi, 1995 yılında Kids gibi bir başyapıtın ortaya çıkmasına sebep oldu.

Şehri yaşayanlardan bildiğim kadarıyla New York (Kenny Powers Jew York der buraya) yaşaması zor bir metropolmüş. Clark ve Korine bu yaşaması zor şehrin underground gençlerini ve ergenleri tüm çıplaklığı ile ortaya koyarak, eleştirmenlerin dikkatini çekmişti. Bali ve tiner çeken, parklarda Jamaika göçmeni Rastafari’li, Dred’li torbacılardan ot alan, litrelik ve yüksek alkollü biraları tercih eden zor bayılan ‘Generation X’ nesli tüm çıplaklığı ile gözler önündeydi filmde.

Terry Fitzpatrik, Chloe Sevigny ve Justin Pierce’in (2000 yılında Las Vegas’ta intihar etti) mükemmel performanslarının yer aldığı film, eleştirmenler tarafından büyük bir beğeni ile karşılandı. Özellikle New York’un en önemli kurum içi iletişim araçlarından biri olan Village Voice filmi ‘Wake up call’ olarak tanımladı. Kimse bir halta uyanmadı elbette.

gummo.gif

Larry Clark’ın kastırmasıyla sinemaya adım atan Korine, ilk film Gummo’yu 1997 yılında çekti. Eleştirmenler filmden pek hoşlanmadı çünkü Harm yönetmenliğe sert bir üslup ile girmeyi tercih etmişti. Zaten en büyük idolü Werner Herzog olan bir adamdan başka bir şey beklemek olası değil. Gummo, deneysel bir film olarak sinema tarihinin tozlu raflarında hızla yerini aldı.

Daha sonraları sektörü profesyonelce algılamaya başlayan Harmony Korine, sihirbaz David Blaine‘i anlatan bir televizyon işi ve bir bölüm televizyon dizisi çekti. Amerika’dan çıkan tek dogma filmi olan Julien Donkey-Boy, 1999 yılında tamamlandı. Çocukluk anılarına dayanarak yaptığı filmde şizofren amcasının hikayesini anlattı Harmony. Amca rolünde Ewen Bremmer baba rolünde ise Werner Herzog’un olduğu bu sanat filmi amerikan seyircisine biraz ağır geldi. Çok az bir süre gösterimde kalıp direkt DVD piyasasına düştü.

Larry Clark ile ilk çalışmasından 7 yıl sonra tekrar bir araya gelen Korine, Ken Park’ın senaryosunu yazdı. Kids’i andıran fakat biraz daha sert olan bu gençlik filmi kırdı geçirdi ortalığı. James Ransone ‘Autoerotic Asphyxiation Paraphilia’ olarak adlandırılan olguyu; boynuna bir bornoz kuşağı geçirip Maria Sharapova’nın tenis maçını izlerken çavuşu tokatlayarak anlatması ve sonucunda bu gelecek vaat eden oyuncunun hallice iri penisinin gözümüze sokulması, bugünün sinematik sınırları için bile oldukça fazlaydı. Sonuç olarak Tiffany Limos’un ve Meave Quinlan’ın pornolara taş çıkartacak performansı da ana akım sinema bir yana bağımsız filmler için bile cüretkârdı. Filipino kırması bir kız ile sarışın bomba olarak tanımlanabilecek bir ‘Soap Opera’ (Pembe Dizi) yıldızını; anallı, orallı, duble penetrasyonlu aksiyonların içinde görmek elbette sıradan sinema izleyicisini kasap tokmağı altındaki bonfileye çevirdi. Ken Park her türlü farklı eleştiriyi aldı. Sevenler, sevmeyenler, nefret edenler… Fakat birçok festivalde de ilgiyle izlendi…

Harmony Korine, Ken Park’tan sonra Larry Clark ile çalışmadı. (Belki ilerleyen yıllarda bu ikiliden bir film daha çıkar.) Larry Clark da Harmony’siz çektiği filmlerde çok büyük bir başarı elde edemedi. Ya da en azından dikkatleri üzerine pek çekemedi. Bully ve Whassup Rockers iyi filmlerdi ama Ken Park ve Kids’in ulaşabildiği noktalara asla ulaşamadılar.

Harm; gerçekten kişisel olarak film çekmeye son filmi Mister Lonely ile başladı. Müziğinden, senaryosuna, yönetimden, mekân seçimine her şeyi ile ilgilendiği filmin bir kısmını İskoçya’da diğer kısmını ise ebeveynlerin emeklilik hayatı yaşadığı Panama’da çekti. Impersonator olarak tanımlanan ünlü kişileri taklit eden kimselerin anlatıldığı film, bağımsız sinemanın ucubemsi ama takdire şayan çalışmalarından biri olarak görülmektedir.

Yönettiği filmlerde değişmeceli ve sembolik anlatımlardan hoşlanan Korine, Rachel isimde, insandan çok bir meleğe benzeyen bir eşe ve bu meleğimsi insandan olma Lefty Bell isimli bir kız çocuğuna sahiptir. Her ne kadar çok fazla film çekmese de (Winterbottom gibi çalışkan olabilse ne güzel olurdu) Hollywood’un entellektüel birikime sahip gerçekten yeraltından gelen harika çocuğudur. Sinemaseverler tarafından dikkatle takip edilmesi gerekmektedir.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir cevap yazın