Yazımızın konusu geçtiğimiz haftalarda yayınlanmış olan ve izleyiciler tarafından olumlu yorumlar almış Helstrom dizisi. Dizi; Paul Zbyszewski tarafından ortak kuruluş Hulu için hazırlanmış, Marvel Çizgi roman karakterleri Daimon Helstrom ve Satana Helstrom’u ana konu olarak baz almaya çalışan ve sinematik evrenden bağımsız bir yapım. Bana kalırsa birkaç benzerlik dışında karakterlerin çizgi romanlarından da bağımsız bir dizi kendisi. En baştan belirteyim karakterlerin isimlerini biliyordum ama hikâyeleri konusunda hiçbir bilgim yoktu, izleyeceğim zaman birkaç wiki sayfasından ufak bir araştırma yaptım sadece. Yani hâlâ derinlemesine bir şeyler bildiğim söylenemez. İlerleyen kısımlarda değineceğim üzere ve başlıktan da anlayabileceğiniz üzere dizi biraz yerinde sayıyor. O yüzden konudan biraz yüzeysel bahsedip sizinle izlenimlerimi paylaşacağım, sonrasında spoiler uyarısı olacak bir başlığın altında dizi ile ilgili birkaç şeyden de bahsetmek niyetindeyim.
Daimon ve Satana Helstrom kardeşler uzun zamandır birbirlerinden uzak bir hayat sürerken yaklaşan bir karanlık yüzünden bir şekilde tekrar bir araya gelirler. Bir araya gelmelerinin merkezinde Victoria Helstrom, yani anneleri vardır. Dizi, karakterlerimizin yaklaşan karanlığın ne olduğunu keşfedip onu geri püskürtmeye çalışmalarını konu alıyor. Karakterleri araştırdığım kadarıyla gözüme çarpan ve “Neden böyle bir şeyler yapmışlar?” diye sordurtan birkaç farklılığa değinelim. Mesela; dizinin ana konusu olan ailenin soy isimlerin normalde Hellstorm olması, Satana karakterine dizide “Ana” olarak hitap edilmesi veya normalde Daimon karakterinin göğsünde bir pentagram olması gerekirken, sanki küçük bir çocuğun eline kalem verip yıldız çizmesini istemişler gibi bir şekil olması gibi… Elbette bunlar küçük detaylar ama sonuçta belli karakterleri ve onların hikâyeleri kullanılıyorken bu tip pek de yapıcı olmayan değişikler göze güzel gelmiyor. Yazının başında “bana kalırsa birkaç benzerlik dışında çizgi romandan da bağımsız” diye dile getirmemin sebebi de bu tip değişikler. Zaten orijinal hikâyeyi yazmayacaksn, hazır yazılmış karakterleri alıp da arada kalmış bir eser yaratmak ne kadar mantıklı?
Dizi; her ne kadar “Biz güçlüyüz ama şuan bizden de güçlü bir tehdit olabilir” klasiğinde olsa da ve fazlasıyla kesilmiş sahne içerse bile son bölüme kadar potansiyeli olan bir hikâye olduğunu düşündüm. Hâlâ da aynı fikirdeyim, fakat bu potansiyeli pek de iyi değerlendirememişler. Mesela olaylar birkaç ana karakter arasında dönüyor olduğu halde oyunculuklar bunu çok da göze batırmayacak şekilde iyiler. Tabii Victoria Helstrom yerli korku film karakterlerine daha az benzese iyi olurmuş, ama yapımcılar nerden bilsin ülkemizde korku filmi kültürünün gözlerinin üstünden bakan karakterlerden ibaret olduğunu. Her neyse konumuza dönersek; efekt ve makyajların, hatta özellikle makyajların güzel ve yaratıcı kullanıldığını düşünüyorum. Farklı mistik kültürlerin sembolizmlerine olan küçük göndermeleri de sevdim, biraz daha fazla kullanılsaymış ya da kullandıkları yerler varsa kesmeseler daha iyi olabilirmiş. Ama dizideki en sevdiğim şeyi söylemem gerekirse kesinlikle intro olduğunu tereddüt etmeden dile getirebilirim, ana konu ile fazlasıyla uyum içinde ve çok da uyumlu bir melodisi var. Hatta sadece introyu izleyince bile dizinin ilk dört bölümünü izlemiş sayılırsınız. Resmen, intro dizinin ana konusunu diziden daha iyi ve akıcı şekilde anlatıyor yani…
Dizi ile ilgili aldığım ilk notlarda dizinin gereksiz bir yavaşlıkta olduğunu düşünmüştüm. Fakat sonradan sorunun yavaşlıkta değil de bölümlerin sayısı ve süresinde olduğunu anladım. En kısa bölüm süresi 48 dakika ve bu sadece bir veya iki bölüm için geçerli olan bir süre. Ayrıca eminim ki dizi aslında bu sürelerle bile on bölümden daha fazla olarak bitmiş, bir sürü sahne kesmişler ama ancak bu kadar kısaltabilmişler. Resmen birkaç dakikalık fragmanda izlediğimiz sahnelerden bile kesinti yapacak kadar uzun tutulmuş yani. Aldıkları bu kararların kendilerine bayağı olumsuz şekillerde dönmüş olduğunu söyleyebiliriz. Mesela; dizi yayınlanmadan önce bu kadar uzun tutulup sonradan kesildiği için karakterin aralarındaki ilişki bir anda anlamsızca değişebiliyor, karakterler bir şeyi inatla diretiyor sonra yine anlamsızca sanki hiçbir şekilde inat etmemiş gibi çözülüyorlar, sürekli kafalarda bir soru oluşturuluyor ama çoğunluğu cevapsız kalıyor, ana hikâyeden sürekli bir uzaklaşılıyor ve anlamı olmayan yan olaylar izliyoruz…
Zaten ilk dört bölüm “ana hikâye” olarak adlandırılan bir olayla başlıyor ve neredeyse son sahneler hariç anlamsız yan olaylardan oluşuyor, aslında dizinin kendisi beşinci bölümde başlıyor. Kısacası boş şeylerle yapımı doldurup uzatmaya o kadar uğraşmışlar ki adım adım gelişim göstermesi gereken her şey, ya bir anda oluyor ya da geri adımlar atıyor. Tüm bunların üstüne dizi izleyici şaşırtmak amaçlı bir kurgu oluşturmaya çalışıyor ama başaramıyor ne yazık ki, sonunda olacakları ve nasıl olacağını tahmin etmemizi istermişçesine bir şeyleri gözümüze soktuğu için şaşırmak yerine fazlasıyla üzülüyoruz. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, az da olsa yeni sezonda yapımcıların hatalarını anlayıp potansiyeli olan bir hikâyeyi iyi değerlendirebileceklerini umut etmekteyim. Eğer boş vaktiniz varsa diziyi izlemenizi öneririm, güzel denebilecek bir gerilim sinematografisine sahip. Dizide kullanılan müziklerden birkaç tanesi hariç çoğunu uyumsuz bulduğumu da belirterek yazının spoiler içeren kısmına geçmek istiyorum…
Yazının Geri Kalanı Spoiler İçerir
Öncelikle karakter tutarsızlıklarına güzel bir örnek ile başlamak istiyorum. “Caretaker” gibi ilgi çekici lakabı olan ve izlerken “Keşke hakkında daha fazla şey öğrenseydik” dediğim bir karakter var. Bu karakter dizinin bir noktasında kendisinin de dahil olduğu Blood adı verilen gruptan işkence görüyor. İşkencenin amacı; Helstrom ailesine zarar verebilecek tek silahın nerede olduğunu öğrenmek, işkenceyi yapan kişi işine çok ciddi ve asla vazgeçmeyeceğini belirten bir imajla başlıyor ve işkence sürecinde başından beri hiçbir şekilde ikna olmayan kişi bir anda çözülüp plana dahil oluyor. Dizinin neredeyse her bölümü ayrı ayrı tutarsızlıklarla dolu ne yazık ki… Mesela Victoria Helstrom’un içinde konaklayan Kthara adındaki şeytan veya babaları Marduk adındaki şeytanı izleyici gözünde destansı bir savaşa imza atacaklarmış gibi iyice büyütüyorlar. Sonucunda Marduk karakterini dizinin sonunda bir dakikalık süreyle ilk defa görmüş oluyoruz, Kthara ise bir anda ortadan kayboluyor ve ne olduğunu söylemiyorlar bile. Son olarak da dizinin en büyük kozunu tahmin etmemiz için gözlerimize sokmasına değinmek istiyorum. Gabriella adında bir karakter var ve bu karakter Vatikan’a neler olup bittiğini inceleyip raporlaması için Victoria Helstrom’un yattığı akıl hastanesine gönderilmiş. Gabriella tüm bölümlerde var ve tek vasfı “Ama bunu nasıl yaparsınız, bu insanlık dışı” gibisinden tepkiler vermek. Dizi her fırsatta karakteri o kadar gözümüze sokuyor ki istemsizce finali o karakter üstüne kurduğunu anlıyoruz zaten. Aşırı gereksiz bir karakter olsa bile finalde önemli bir rol oynaması sorun değil, sadece karakteri bize tanıtabileceğin bir sürü alternatif yol kullanabilecekken neden kendi eserine çelme takıyorsun ki? Karakter hakkında öğrenmemiz gereken ekstra bir şeyler yokken sürekli göze sokulduğu için çok rahat anlaşılıyor ve geri kalan bölümleri sıkılarak izleyip bitiriyorsunuz. Umarım yapımcılar ve yazarlar ilk sezondaki hatalarını fark edip bunlardan ders alırlar…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.