Herkes Hollywood’un kendisini tekrarladığının farkında. 2000’li yıllara giriş yapıldığında Hollywood da elindeki özgün senaryoları tüketmişti. Yeteri kadar özgün film üretemeyen Hollywood çareyi Uzakdoğu’dan çıkıp olay yaratmış filmleri yeniden çevirmekte bulmuştu. Buradan bir furya ortaya çıkmış, Uzakdoğu imzalı pek çok korku-aksiyon filmi Amerika’da tekrar çekilmişti. Bu formül yetmeyince ya da bu furya tükenince Hollywood geçmişte çektiği özgün filmlere daha fazla saldırmaya başladı. Sadece yeniden çevrim yapmıyor, bazen filmin üstünden yirmi-otuz sene geçmiş olsa da o filmin öyküsünü devam ettiriyordu. Bu devam/yeniden çevrim furyası da yetmeyince “prequel” denen akım başladı. Bu da bir filmin öncesinde neler yaşandığının anlatılması anlamına geliyor. Yeniden çevrimler, süper kahraman filmleri, devamlar, tutmuş dizilerin sinema uyarlamaları, young adult uyarlamaları, “prequel”lerle bugüne gelen Hollywood’da bugünlerde yeni bir furya doğuyor.
2013’ten itibaren neredeyse bütün aktrisler Hollywood’taki eşitsizlikten dem vurmaya başladılar. Aslında bu eşitsizlik hep konuşulan bir şeydi ama özellikle son iki senede kadın sinemacıların sesi daha gür çıkıyor. Kimileri (Jennifer Lawrence mesela) “Ben neden meslektaşımdan daha az ücret alıyorum?” deyip bu konuyu gündeme getirip sonuç alabiliyor (Lawrence “Passengers”dan yirmi milyon dolar kazandı, partneri Chris Pratt ise sadece on milyon dolar aldı), kimileri ise aktrislere güçlü kadın rolleri yazılması gerektiğini dillendiriyor. Keza kadın yönetmenlerin, kadın görüntü yönetmenlerinin de desteklenmeleri gerektiği haykırılıyor. İnterneti biraz tararsanız bu konuda Hollywood’ta yaşayan yaşamayan pek çok aktrisin görüşünü ifade ettiğini görürsünüz. İşte bu eşitsizlik mevzusu bir furyayı başlattı.
Bu yeni furya sayesinde kadınların merkezde olduğu daha fazla film çekilebilecek. Üstelik bu filmler her türden olacak. Mesela kadınları süper kahraman, kahraman, anti-kahraman rollerinde daha fazla görebileceğiz. Bu furya sayesinde Hollywood birden çok kuşu indirebilecek. Eşitsizliğin önüne bir nebze geçilip kadın sinemacılar memnun edilecek, kadınların merkezde olduğu filmlerle kâr edilebilecek, sistemin bir nebze de olsa toparlanması sağlanacak. Kısacası bu yeni furya sayesinde herkes kazanacak “gibi görünüyor”. Neden “kazanacak” diyoruz? Çünkü Hollywood bu furyada da yeniden çevrimlerden vazgeçmeyecek. Mesela erkeklerin merkezde olduğu “Ghostbusters” serisinin yeni versiyonunun merkezine kadınlar kondu. Gene merkezde erkeklerin (hırsızlar) olduğu “Ocean’s” serisinin de yeni versiyonunun merkezine kadınlar konacak. Peki bu nereye kadar gidecek? Furyanın daha yeni başladığını düşünürsek gidebildiği yere kadar gidecek. “Ghostbusters” ve Sandra Bullock’lı “Ocean’s 11” yeniden çevrimlerini henüz açıklanmayan pek çok yeniden çevrim takip edecektir. Böylelikle hem kadınlar, erkeklerin rollerini oynadıkları için memnun olacaklar, hem de stüdyolar zaten tutmuş olan bu serilerin yeniden çevrimleriyle para kazanmaya devam edecekler. Kısacası kasa gene kazanacak.
Kadınların merkezde olduğu yeni “Ghostbusters” ile başlayan akım şu filmlerle devam edecek:
Daha önce Brad Pitt için kaleme alınan “The Gray Man”in başrolü Charlize Theron’a teslim edildi. Tahmin edeceğiniz üzere erkek olan tetikçinin cinsiyeti değiştirildi. Aynı şey gişede batan “Our Brand Is Crisis”de de oldu. George Clooney için kaleme alınan filmin başkarakteri Sandra Bullock’ın önerisiyle kadına dönüştürüldü. Bu ay gösterime girecek “The Secret in Their Eyes”ın da merkezine kadın kondu. Hatırlanacağı üzere orijinal filmde cinayetleri bir erkek (Ricardo Darin) soruşturuyordu. Yeniden çevrimdeyse Julia Roberts rolü devraldı.
Patrick Swayze’nin “Road House”daki rolü yeniden çevrimde Ronda Rousey’e, “Dr. Strange” çizgi romanındaki rolün cinsiyeti değiştirilerek Tilda Swinton’a, “Jessica Jones”daki rol kadınlaştırılarak Carrie-Ann Moss’a paslandı. Slyvester Stallone’nin “Expendables” serisinin yeniden çevrimi olan “Expendabelles”ın merkezine kadınlar konacak. “Mummy”nin yeniden çevriminde mumyanın cinsiyeti kadın olacak!
Bitmedi. Walter Hill’in yöneteceği “Tomboy” adlı gerilim filminde erkek olan bir tetikçinin cinsiyetini değiştirmesine odaklanılacak. Kısacası LGBTİ ile ilgili de filmler çekilecek. Bu arada Angelina Jolie’li “Salt” filmindeki Ajan Salt rolünün Tom Cruise için yazıldığını, sonradan cinsiyetinin değiştirilip Jolie’ye paslandığını hatırlatalım. Ya da James Bond serisinde hep erkeklerin canlandırdığı “M”nin kadınlaştırılması da bu furyanın öncesine denk gelen dikkat çekici değişikliklerdendi (rolü “Skyfall”a kadar Judi Dench oynamıştı).
Görüldüğü üzere aktrisler “Bizlere güçlü roller yazın,” çağrısıyla kısa zamanda önemli rolleri kaptılar. Önümüzdeki günlerde erkekler için yazılan karakterlerin kadınlaştırıldığı haberlerinde artış olacak. Aynı şekilde erkeklerin merkezde olduğu pek çok filmin yeniden çevrimine kadınlar konacak. Bu durum sanırım bir tek biz izleyicileri heyecanlandırmayabilir. Açıkçası “Ocean’s”ı net hatırlarken yeniden çevrimine heyecanlanamıyorum. “Mummy”nin yeniden çevrimi, “Expendabelles” sizleri gerçekten heyecanlandırıyor mu? Ne yazık ki bu furya da pek heyecanlandırmıyor. Çünkü burada da yeniden çevrimler daha fazla önemseniyor. Kadınlara özgün roller yazmak yerine tutmuş filmlerdeki erkek karakterleri kadınlaştırmayı tercih ediyorlar. Bu da hep aynı öykülerin karşımıza çıkmasına neden olacak. Gene de daha iyi bir yorum için “Ghostbusters” yeniden çevrimini beklemek gerek. Belki de kadınlar merkeze konunca beklediğimizden daha fazla özgün olunur. Özetle Hollywood bir kez daha kasayı doldurmanın yolunu keşfetti. Dileyelim ki yeniden çevrim haberlerinde artış olmasın ve kadınlara özgün roller yazılsın.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.