İstanbullu sinemaseverlerin bütün yıl beklediği haftalar geldi çattı. Filmekimi ve If gibi çerezlerle geçici süreler için giderilen açlığın tam olarak doyurulma zamanı geldi. Sinefillerin aksırana, tıksırana, patlayana kadar sinemaya doyacağı iki hafta önümüzde… Peki İKSV’nin önümüze getirdiği menüden nasıl seçim yapmalısınız? Açlığınızı nasıl gidereceksiniz, ara sıcak veya tatlı olarak ne alacaksınız? Otuzuncu yılını dolduran festivalde 20. yılını dolduran bir sinema oburu olarak sizlere kısa bir rehber hazırlayayım dedim.
İlk olarak şunu hatırlatayım. İstanbul Film Festivali “sanatsal” düzeyi orta düzeyde olan bir festival. Geniş kitlelere hitap eden her festival gibi yelpazesini geniş tutuyor ve her zevke göre bir menü sunuyor. Bu yüzden mazaretiniz yok, her bünye festivali en az 5 filmle geçirebilir. Değişik kitleler için, değişik filmler bulabilir. Seçme yöntemlerine gelirsek:
“Ben Entel Değilim, Festivalde İşim Ne?”
İşte sinemanın gişe, aksiyon ve Hollywood filmleri tarafına angaje olmuş, festivale biraz küçümseyerek bakan kitlenin büyük yanılgısı. Kitapçığı elinize alın ve “Genç Ustalar” ile “Galalar” bölümüne göz atın. Genç ustalar bölümünde biraz göz gezdirirseniz, 3-5 yıl sonra Hollywood’da ünlü oyuncularla film çekecek iki-üç yönetmeni önceden izleme fırsatı yakalayabilirsiniz. Özellikle güney amerika ve uzakdoğu sinemasına odaklanın. Avrupa sinemasından size göre birşeyler çıkması zor.
“Bu benim ilk festivalim”
Elinize kitapçığı alın, iyice bir inceleyin. İlk öğrenmeniz gereken, festival kitapçığını nasıl okumanız gerektiği. Uzun yıllar boyunca iyi filmler seçmek istiyorsanız, kitapçığın kodlarını çözmeniz gerekiyor. İlk açmanız gereken bölüm “Dünya Festivallerinden”. Kendinize değişik ülkelerden, değişik yönetmenlerden bir seçme hazırlayın. Her kıtadan en az bir film seçmek, ilk festival için iyi bir yöntemdir. Ustalardan 3-4 film seyretmeden festivali bitirmeyin, DVD’de izlediğiniz klasikleri bir de perdede izlemeyi deneyin. Bir haftasonunun bir gününü tamamen festivale ayırın, 4 film üst üste seyretmenin sarhoşluğunu yaşayın. Unutmayın, ilk festival özeldir. Ve sinemayla hayatınızın geri kalanındaki ilişkinizi belirler.
“Uzun süren ayrılık, bu yıl bitiyor”
“Festival hep vizelere rastıyordu, gelemedim”, “Kariyer yaptım, festivali boşladım” diyenlerdenseniz, tekrar hoşgeldiniz demek istiyoruz. Zaten dünya sinemasına ve usta yönetmenlere aşinasınız ve filmleri nasıl seçeceğinizi biliyorsunuz. Bizim önerimiz festivalin genç ve gelişen bölümlerinden belgesel kuşağı ve mayınlı bölgeyi denemeniz. Özellikle mayınlı bölge “Bu yaştan sonra sinema zevkimi değiştirmem” diyenler için bile tokat etkisi yapan filmler barındırır.
“Festivalin sarrafı sayılırım”
Festivalin sarrafıysanız artık bazı şeyleri aşmışsınız demektir. Uluslararası ve ulusal yarışma filmlerini izleyip, ödül alacakları tahmin etmenin zevkini yaşayın. Anılarına, bir zamanlar festivalde, bu yılın özel bölümü “Film gibi 30 yıl”daki filmlere giderek, o filmleri ilk kez izlediğiniz gençlik yıllarınızı anımsayın. Geceyarısı Çılgınlığı bölümünde yeni festivalcilere destek olun… Beyoğlu’ndaki cafelerde elinde kitapçıkla film seçmeye çalışan genç bünyelere bir-iki film önerin.
“Festival bir duruştur ve simgedir”
Film festivalimiz onurlu bir geçmişe sahip, her zaman politik olmayı başarmış, almak isteyene iyi bir eğitim olmuş bir festivaldir. Festivalin insan hakları bölümünden film izlemeyi unutmayın. Dünyanın dört bir yanından, ülkemizden insan hikayelerini, haksızlıkların sinemaya aktarılmasını izleyin, sinemadan İstiklal Caddesi’ne çıktığınızda yürüyen insanların yüzlerine daha bir umutla bakın.
Ha, unutmadan. Emek sinemasını yağmacı zihniyetten kurtarmak için gerçekleştirilen her kampanyaya da destek verin.