How to Become a Tyrant: Eksik Belgesel


Netflix’in belgesel dizisi How to Become a Tyrant, diktatörleri anlatırken koyu amerikan propagandası yapmış. Temel eksiklerini hatırlatmak istedik.

Amerikan Desteği: Belgeselde sıkça ismi geçen “Playbook”un yani taktik kitabının en önemli eksikliği kuşkusuz “Diktatörlüğe yürürken ABD’den destek almayı unutma” maddesiydi. Dünyanın dört bir yanında diktatörleri başa geçiren, dünya siyasetine en çok müdahale eden güçten hiç bahsedilmemesi ucuz propaganda olmuş. Saddam’ı yükselten, büyüten güçlerin, Kaddafi’yle gizli silah anlaşmaları yapan servislerin ABD’ye ait olduğu belgeselde geçmiyor. Idi Amin’i hayatının sonuna kadar koruyanın da ABD olduğu atlanmış.
Bunun yanısıra söz konusu latin diktatörler olunca, genelde sosyalistlere eziyet ettiklerinden olsa gerek, bu belgeselde bile korunmuşlar ve isimleri hiç geçmemiş. Pinochet, Franco, Salazar, Videla gibi diktatörlerin Hitler’den geri kalır yönleri yok. Kenan Evren’i de unutmuşlar netekim.

Kapitalizmin Kucak Açması: Diktatörlerin tümünün İsviçre bankalarında özel hesapları olduğu, halklarını katlederek kazandıkları paraları rahatça transfer edebildikleri belgeselde atlanmış. Birçok diktatörün, ülkelerindeki doğal kaynakları çok uluslu şirketlerle birlikte sömürdüğü, çoğunun sermayeye hizmet ettiği de hiç belirtilmemiş. Birçok cuntacının, darbecinin, psikopat manyağın kapitalist dengeleri korumak için göreve getirildiği çok anlatılmamış.

İstikrarsızlaştırma: 1600’lerden bir yana tüm dünyayı denizaşırı sömürgeler haline getiren, çekildikleri ülkelerin bile içişlerine hala karışan, halkların kendi kaderini belirlemesine izin vermeyen, Ortadoğu, Latin Amerika, Güney Doğu Asya gibi bölgelere her türlü müdahaleyi kendine hak gören Avrupalı güçlerin coğrafyalıları istikrarsızlaştırdığı da hiç aktarılmamış. Rusya ve Çin gibi büyük ülkelerdeki Stalin ve Mao gibi isimlerin de ideolojik altyapısının emperyalist güçlerin yüzyıllar boyu süren sömürülerine duyulan tepkilerden oluştuğuna değinilmemiş.

Korkaklık ve Paranoya: Diktatörlerin şiddetli yönetim biçimlerinin genel olarak korku ve paranoyadan kaynaklandığı da ıska geçilmiş. Koltuklarını koruyamazlarsa hapiste öleceklerini veya idam edileceklerini bildikleri için, giderek daha çok sertleştikleri tarihsel bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Belgesel ise bu korkak tipleri “mastermind” olarak göstermekten kaçınmamış. Belgeselin ana fikri genelde, “Çok zeki şeytanlar görev başına gelir, Amerika gelip onları tahtlarından indirir” gibi saçmasapan bir mantık üzerine kurulmuş. “İşlediği günahların bedelini ödememek için giderek daha da sapıtan, ABD’den büyük yardımlar alan zavallı korkaklar” oldukları genelde atlanmış.


Leave a Reply