Tüm dünya sinemasında geçtiğimiz iki haftanın en önemli olaylarından biri The Hobbit’in gösterime girmesiydi. Türkiye’de yaşayınca dikkatinizi sadece sinemaya verseniz bile mutlaka bu dikkati dağıtacak bir gelişme oluyor haliyle… Bizim dikkatimizi de Ömür Gedik’in sosyal medyada da olay olan Hobbit yazısı dağıttı.
Ömür Gedik’in Hobbit tespitleri üzerine, durumu onun kişiliğinden çıkarıp , facia Hobbit yazısını;
Medyamız niye bu halde?
Sinema neden en azından bir sanat dalı olarak hak ettiği ciddiyeti göremiyor?
Türkiye’de sadece sinemada değil, her konuda otorite olabilmek niye bu kadar ucuz?
gibi başlıklar halinde inceleyebilirdik.
Ama bu sefer başka bir yol seçtik. Anladık ki hanım kızımız, her türlü tartışmayı kenara bıraktığımızda işini yeterince ciddiye almıyor ve eğleniyor. (İşini ciddiye alıyor ve ortaya bu çıkıyorsa o zaman çok daha büyük bir problem var demektir) Madem öyle biz de eğlenelim dedik. Biz de yelkenleri suya indirdik, “Amaaan, alt tarafı sinema ayol” diye düşünmeye çalıştık ve içimizdeki Ömür Gedik’leri ortaya çıkardık.
Umarız kendisi de bu yazıyı okursa eğlenecek, kendisine tuttuğumuz aynadan dersler çıkaracak olgunluk ve genişliktedir.
Lafı fazla uzatmadan işte “İçimizdeki Ömür Gedikler’in Gözünden 2012 Filmleri”
Engin Eryigit: Sinema… Çocukluktan beri en büyük tutkum oldu. Cep harçlığımla arkadaşlarımın yaptığı şeyleri yapmak yerine sinemaya koşardım. Bu yüzden azar işittiğimde oldu… Ama artık yeter! BU YIL O KADAR PARA ÖDEYİP EN LÜKS AVM’DE GİTTİĞİM FİLMLERİN BENİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATMASINA DAYANAMIYORUM! Mesela Skyfall. Neymiş efendim, İstanbul’un tanıtımı olacakmış. Onlara 1 ay şehrimizin en güzel, en tarihi yerlerini açtık. Birkaç seçkin yazar arkadaşım için düzenlenen özel gösterimde izlediğimde ne göreyim! İstanbul değil bir Ortadoğu şehri! Buna nasıl izin veriyoruz anlamıyorum. Ey Sam Mendes! Ekmeğimizi yedin, ayağını denk al Hükümet göreve!
Veysel Erkoç: “inanılmaz örümcek adam gerçekten de inanılmaz, zaten sinema hayatın perdeye yansımasıdır.”
Simge Üngör: “Kara Şövalye Yükseliyor filminde Christian Bale daha yakışıklı kullanılabilirdi”
Ömür Kuşluoğlu: Geçenlerde gelen bir davetle Holy Motors filmini izledim… Tam bir sinematik başyapıt, çok eğlendik filmde fakat eksiklikleri yok değil… Makyaj konusunda fransızların ne kadar ilerlediğini görünce korktum açıkçası… Rahat sinema salonlarında filmi izlerken kendimi bir anda bir tiyatro oyunun içinde buluverdim adeta… Ama, Denis Lavant’ın 11 adet karakteri oynarken geçişlerde yıprandığı hissetmedim değil. Yönetmen Carax’ı her ne kadar bu işler için yeterli görmesem de sinema girişindeki kurabiyeler ile keyiflendik… Tabii, devamını bekliyoruz.
Alper Artam: Skyfall’u geçen gün Ayşe ile izledim, hiç beğenmedim gerçekten. Ne javier’i javier, ne aston martin’i aston martin… Sen kalk tüm olgun kadınların sevgilisi olmuş heybetinden sual olunmaz Javier’i al, saçını platine boya, anlamsız bir melankoli ile ağzını gözü tak çıkar sonrada huuuuyyçç huyyyççç gişeler bekle. Gişe için yapılan böyle stratejik hamleleri hiç samimi bulmuyorum gerçekten. Son olarak erotizmi çok engelli buldum. Türkiye’de çevrildiği için oluşturdukları “Türk sinema severleri hassasiyeti” hiç bizden değil. Biz öyle bir toplum değiliz ki… Türk izleyicisi olması gereken ile abartıyı birbirinden çok güzel ayırır, bunu da Sam Mendes’e bi not olarak düşeyim. Ha bu arada değinmeden geçemeyeceğim, müzikleri de hiç ritmik olmamış. Onuda beğenmedim. Ayşe’de beğenmedi.
Cem Çelik: Looper bu sene Özcan Deniz’in son filmi Evim Sensin filminden sonra en çok merak edilen filmdi. Filmekiminde abiye elbisemle rahat izleyemeyeceğimi düşündüğümden basın gösterimine gitmeye karar verdim. Açıkçası beni şoke etti. Uzun zamandır böylesine gerçekçi bir bilim-kurgu filmi izlememiştim her ne kadar filmi zayıf bulsamda her şey çok gerçekçiydi fakat kurgusunda kopukluklar vardı. Bruce Willis’in canlandırdığı Old Joe karakteri Joseph Gordon-Levitt’in canlandırdığı joe karakterine hiç benzetememişler. Bruce Willis,Joseph Gordon-Levitt’in can verdiği joe karakterinin hakkını verememiş. Yağmur getiren diye mistik bir karakter yaratılmış fakat kendisini film boyunca göremiyoruz. Nedense onun peşine düşmek yerine ufacık çocukları öldürmeye çalışan bir caninin başından geçenleri izliyoruz. Bence bu film +15 olmalı. Merkezine zaman yolculuğu konusunu koyan fakat ne demek istediğini tam yansıtamayan (zaman makinası hobit evlerine benziyordu) Emily Blunt’ın oscar’lık oyunculuğunu izlemek istiyorsanız bu filmi izleyin.
Sinan Doğrul: Evim Sensin’de Özcan Deniz türk sinemasının Brad Pitt’i olduğunu bir kez daha kanıtladı. Hem yakışıklı bir oyuncu hem de yetenekli bir yönetmen. Mahsun Kırmızıgül’ün bizlere daha nice yetenekli oyuncu ve yönetmenler kazandırması dileğiyle…
Ozancan Demirışık: “Argo filminde Ben Affleck at hırsızına dönmüş, o saçlar o sakal hiç olmuş mu allasen? Buna rağmen başarılı bir film. Bir de baby-face Ben Affleck izlesek kim bilir nasıl mest olurduk…
Ebru Çavdarlı: Amour u izledim geçenlerde. Şööle rahat rahat, aşk koltukları olan bir avm sinemasıydı. Ne ağladım, ne hüzünlendim. “Aşka gel” dedim. Mutlaka yanınızda bir kutu peçete bulundurun. Ama sonra şunu da demeden edemedim. Şöyle yakışıklı Tom Cruise gibi bir adamla kadının aşk hikayesi olsaymış fena olmazmış hani.
Engin Eryigit: Yılın merak ettiğim filmlerinden biriydi. Amazing Spider-Man. ÇİZGİ ROMANINI HİÇ OKUMADIM. ÖNCEKİ FİLMLERİ DE İZLEMEMİŞTİM. AMA KONUYA AZ ÇOK HAKİMDİM. Örümceğin biri oradan oraya atlayıp dünyayı kurtaracak. Ne kadar zor olabilirdiki? ZATEN ARTIK GÜNÜMÜZÜN POPÜLER KÜLTÜRÜ ÇOK HIZLI DEĞİŞİYOR. FİLMLERİN KONUSUNUN BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ OLMASI GEREKİYOR. BEN 10 SENE ÖNCE ÇEKİLMİŞ FİLMİ, SAHAFLARDA BİLE BULAMAYACAĞIM BİR KİTABI İZLEMEK, OKUMAK VE HATIRLAMAK ZORUNDAMIYIM!? Ama henüz ilk sahnede hayal kırıklığına uğradım. GOTHAM CITY DİYE BİR ŞEY UYDURMUŞLAR, BİLDİĞİN NEW YORK. HER FIRSATTA GİDERİM. ANINDA TANIDIM. Yüzmilyon dolar bütçeli filmlerin bizi aldatmaya hakkı yok. Hayali bir mekan yaratacaksanız paraya kıyıp yapın kardeşim. İlk kötü notu buradan veriyorum.
Ayrıca Emma Stone bir liseli rolünde!! UFAL DA CEBİME GİR!
Casting’i kim yaptıysa bu mesleği bıraksın.
Ozancan Demirışık : Tim Burton, Alice in Wonderland ve Dark Shadows gibi kariyerini daha da yukarılara taşıyan iki filmden sonra Frankenweenie’yle kocaman bir hayal kırıklığı yaratıyor. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bir animasyon olmasına rağmen filmi siyah beyaz çekmesi çok yanlış. Yetmezmiş gibi ülkemizde Türkçe dublajlı kopyası yoktu. Ben bile bazı sahnelerinde korktum, küçücük çocuklar ne yapsın? Animasyon dediğin rengarenk olur, güldürür; böyle kasvetli olup korkutmaz insanı. Çok yanlış sanatsal tercihler bunlar. Hem bir Tim Burton filminde yakışıklı mı yakışıklı Johnny Depp’i seyredememek hevesimizi kursağımızda bırakmadı diyemem.
Tim Burton bu filmine bakıp ben nerede hata yaptım diye kendini sorgularsa çok iyi olur…
Fırat Türkoğlu: Wes Anderson’ın Moonrise Kingdom’ını seyrettim. Kendisine çok kısa bir uyarıda bulunmak istiyorum. Daha az Bill Murray, daha çok Wilson kardeşler lütfen. Ayrıca gidip arada çok korkunç filmler çekiyor, sonra gidip böyle filmler yapıyor. Bir orta yol bulsun artık!
(Yazının içindeki bilgi ve imla yanlışları içimizdeki Ömür Gedikler’e aittir.)