İstanbul Film Festivali’nin Haziran seçkisinin dokuzuncu gününde ünlü ressam ve heykeltıraş Michelangelo’nun hayatının bir bölümüne odaklanan, Il Peccato filmi gösterildi.
Sadece sanat değil, dünya tarihine damga vuran sanatçılar düşünüldüğünde akla gelen iki, üç isimden biri olan Michelangelo’nun, delilik ve dahilik arasındaki ince bir çizgide dolaşmasını bizlere anlatan bu yapım, anlatım biçimiyle, derinliğiyle ve özellikle de sinematografisiyle seyirciyi büyüleyecek özellikte…
16. yüzyılı masalsı bir görsellikle sunmak yerine gerçekçi bir yapının içerisinde takdim etmesi de ayrıca pozitif bir özellik. Sokakların darlığı ve ucubeliği, evlerden sokaklara atılan pislikler, başıboş köpekler ve daha niceleri… Dekor ve sanat yönetimiyle de harika bir iş ortaya koyan bu yapım, anlatısının temeline Michelangelo’ya koyarken, yan karakterleri de ustalıkla anlatmayı başarıyor.
Takıntılı bir kişiliğe ve paranoid/şizofreni tanısı konulabilecek derecede bozuk bir ruhsal duruma sahip olan Michelangelo’nun sadece sanatına odaklanmamak gayet iyi bir tercih. Ortaya koyduğu eserlerin görkemi halen devam ederken, onun yaratıcı kişiliğinin yanı sıra insan ilişkilerine, hayata bakışına ve manevi duygulara verdiği değeri bizlere çok net sunan bu film, uzun süresine rağmen izleyiciyi hiç sıkmayan bir kurguya sahip.
Böylesine bir sanatçının öyküsünü anlatırken birçok yönetmen kolayına kaçıp, sadece iyi yönlerine odaklanabiliyor ama bu yapım Il Peccato’nun tercihi farklı. Michelangelo’nun para sevgisini, çıkarcı ilişkilerini ve özellikle de politikaya olan bakışını çok net görebiliyoruz. Bizlere karakteri sevdirmek yerine olan biteni çıplak bir biçimde sunması, filmi güzel kılan noktaların başında…
Filmde rahatsız eden küçük konular da oldu… Canavar diye adlandırılan o mermerin indirilmesinden önce uzun uzun sahneler izlememize rağmen o indirilme sürecinin çok kısa sürdüğünü düşünüyorum. O sahnelerin daha uzun olmasını isterdim.
Michelangelo’ya hayat veren Alberto Testone harika bir performans sergilemiş. Michelangelo’ya olan benzerliğinin yanı sıra bu derece başarılı bir performans koyması gerçekçiliği benzersiz kılmış.
Andrey Konchalovskiy’nin usta yönetmenliğinde, sanat yönetimi, görüntü yönetimi ve atmosferin etkileyiciliğine kendinizi kaptıracağınız bu filme benim puanım 75/100
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.